bildirgec.org

utah hakkında tüm yazılar

Aron Ralston’ın İnanılmaz Yaşam Mücadelesi

neandertal | 27 December 2010 10:57

Aron Ralston
Aron Ralston

Hayatta, yaşama isteğinden daha güçlü bir istek yoktur.

Böyle yazıyordu afişte. Henüz izlemediğim fakat fragmanına hayran kaldığım son Danny Boyle filmi 127 Hours‘ta. Fragmanı izleyene dek Aron Ralston’ın varlığından bile haberim yoktu. Şimdi ise en büyük ilham kaynaklarımdan biri. Neden mi?:

Aron Ralston, 1975 doğumlu Amerikalı bir mühendis. Intel’de çalışan, Fransızca bilen, piyano çalan bu genç adam aynı zamanda profesyonel bir dağcı. Haftasonlarını ve tatillerini kanyonlarda dolaşarak, dağlara tırmanarak, kayak yaparak geçiren Ralston bir süre sonra Intel’i bırakarak kendini tamamen zorlu doğa sporlarına adıyor. En sevdiği roman, Sean Penn tarafından filme çevrilen ve genç bir adamın vahşi doğada yaşadıklarını konu edinen Into the Wild. 2003 yılında, Nisan ayının 26. gününde, Into The Wild’ın kahramanı gibi hiçkimseye haber vermeden Utah’ın muhteşem Blue John Canyon‘una kendi deyimiyle “parkta gezi” yapmaya gidiyor. Deneyimli bir sporcu olan Ralston’ın onu neredeyse ölüme sürükleyen inanılmaz deneyiminin kilit noktası da bu. Hiçkimseye hiçbir şey söylemeden, adete insanlardan kaçarak gittiği kanyonda, aslında hayatında yer alan insanların ne kadar değerli olduğunu acı bir şekilde deneyimliyor.

Aron Ralston gezdiği bölgeyi fotoğraflamak için yanına video kamerasını da almıştı.
Aron Ralston gezdiği bölgeyi fotoğraflamak için yanına video kamerasını da almıştı.

Kanyonun gizli kalmış, karanlık köşelerinde dolaşırken ansızın hayatını tamamen değiştirecek bir şey oluyor; 400 kiloluk bir taş sağ kolunun üzerine devrilerek onu kanyonda dar bir alana sıkıştırıveriyor ve onu orada tam altı gün boyunca esir alıyor! Yanında çok az suyu ve yiyeceği olan Ralston’ı kimsenin ne duymasına ne de bulmasına imkan var. Ralston’ın yanında taşıdığı video kamerası onu hayatta tutan tek şey. Oradan kurtulamayacağını anlayınca, ailesi ve yakın arkadaşlarına hoşçakal mesajları kaydediyor. “Bedenimi bulduğunuzda bu videoları aileme ulaştırın” diye başlıyor kayıtlarına. Vasiyetini, yakılmak istediğini, pişmanlıklarını dile getiriyor. Çantasındaki, kayayı oymaya çalışmaktan körleşmiş küçük bıçağıyla ismini, doğum ve ölüm tarihlerini kanyon duvarına kazıyor, üzerine de ekliyor: RIP.

Eşcinsel evliliği

goodfellas | 25 November 2008 16:18

Herkesin kendine has bir yaşam tarzı vardır. Bazıları yaşamlarını tek başına sona erdirirken, diğerleri hayatlarını başkalarıyla paylaşmış; evlenmiş veya beraber olmuşlar. Kendi seçimimizi düşünürken diğerlerinin de seçimlerine özen göstermemiz gerek.Sevgi bir seks eğilimi gibi değerlendirilmemelidir.

“Eğer aynı cins evliliğine inanmıyorsan o zaman cinsinden olan biriyle evlenme!”

Bir kaç çiftin eşcinsel evliliği yapana kadar evlilik anlayışı devlette ve halk arasında bir erkeğin ve bir kadının birliyi gibi düşünülüyordu”. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu yalnış bir düşüncedir. Çünki, İncil’de 8 farklı evlilik kavramı olduğu vurgulanmıştı daha 2000 yıl bundan önce. Ayrıca, geçen 2 yüzyılda Americanın “evlilik” anlayışı büyük değişime (poligami evliliği -bir erkek ve birden fazla kadın,Afrikan-Amerikan evliliği, ırklararası evlilik, ve eşcinsel evliliği) uğramıştır: