bildirgec.org

üstad hakkında tüm yazılar

sevgi ve aşkın gerçek anlatımı…

admin | 10 March 2011 14:21

Halk edebiyatımızda bir ezgi türü olan bozlak, bir anadolu müziğidir.Sözlerini abdal deyişlerinden sazını ise topuzdan almıştır.Sevgi ve aşkın gerçek anlatımıdır.Bozlak ustalarına Muharrem ERTAŞ,Ali Rıza YURTOĞLU,Mustafa TATLITÜRK ve benim çok beğenerek dinlediğim Neşet ERTAŞ’ ı örnek olarak verebiliriz. Tabi ki bozlak ustaları bu kadarla sınırlı değil daha birçok bozlak ustası sayılabilir. Benim yazımda bahsetmek istediğim ve yukarıda da belirttiğim gibi çok beğendiğim üstad Neşet ERTAŞ’tır. Sazı ve sözü bir olan ustalar arasındadır. 1938 yılında Kırşehir ili Çiçekdağ ilçesi Kırtıllar köyünde doğan üstad, babası Muharrem ERTAŞ’a çıraklık yaparak müzik hayatına atılmıştır.Yöre düğünlerinde çalıp söyler.

Sultan-üş Şuara: Necip Fazıl

powerbyfi | 04 August 2009 10:25

Şiir yönünden oldukça zengin olan Türk edebiyatında, dizelerin kahramanıydı o. Gençliğinde sürdüğü bohem ve serseri hayatın ardından, içindeki coşkun suları derin Türk tasavvufunun ışığıyla sakinleştirdi. Ölüm temasına hakim ve insanın içine işleyen şiirleriyle tanınıyordu. Necip Fazıl Kısakürek de aynı dizelerle tutunuyordu yaşamaya… 1980 yılında “Türkçenin yaşayan en büyük şairi/Sultan-üş Şuara” unvanını alması da tesadüf değildi. Dönemin gazete ve dergilerinde kaleme aldığı şiirleriyle toplumsal ve politik olaylara da göndermeler yapan Necip Fazıl, kelimeleriyle resim çiziyor ve sanatçı tavrını her durumda ortaya koymayı başarıyordu. Annesinin arzusuyla araladığı edebiyat dünyasının kapısından girip bir daha da asla geri dönmeyen Necip Fazıl Kısakürek şiir dünyasına izini, yürekte ince ve derin yara gibi bıraktı.

O kadar çok Kitap, Şiir, Deneme, Makale yazdı ki edebiyat literatürüne dava adamı nasıl olunur bir daha gösterdi.
O kadar çok kitap, şiir, deneme, makale yazdı ki edebiyat literatürüne dava adamı nasıl olunur bir daha gösterdi.

Türk şiirinin unutulmaz ustalarından olan Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1905’te İstanbul’da dünyaya geldi. İstanbul Çemberlitaş’ta, büyükbabasının konağında geçen çocukluk yıllarının ardından ilk ve orta öğremini Amerikan, Fransız kolejleri ve Bahriye Mektebi’nde tamamladı. Fikir ve sanat adamı olması tesadüf değildi Necip Fazıl’ın. Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Akseki ve İbrahim Aksi gibi isimlerle eğitim alan Necip Fazıl Kısakürek, Darülfünun’un Felsefe bölümünden mezun oldu.

10 Photoshop Üstadı

hokeypark | 22 October 2008 10:06

Photoshop hepimizin bilgiği gibi günümüzün en önemli programlarındandır. En çok işimize yarayan vesikalık fotoğraflarımızı aldığımızda kendimizi bebek gibi görürüz bunu photoshop yardımıyla buhale getiren foroğrafçılarımız işinin ehli olmasalarda gözümüze güzel görünün resimler hazırlayabiliyorlar. Ptohoshop’un birde ehlileri vardır, bunların yaptığı tasarımlara baktığında ” keşke bende böyle yapabilsem ” diyen bir çok arkadaşım var. Payşalmak istediğim konu onların hevesini kırmak için değil aksine ilham almaları ve böyle çalışmalar yapabilmek için daha çok çalışmaları içindir. Uzun sözün kısası sizlere designflavr sitesinin hazırladığı 10 Photoshop Üstadının çalışmalarını göstermek istiyorum…

sevgili günlüğüm üstad

derin9 | 07 December 2007 10:22

Bugünlerde kariyer sevdasına kapılan ben, bir çalışıyorum ki sormayın.gece gündüz demeden uyku nedir bilmeden-sayın müdürüm okurmu ki bu yazıyı- yirmi beşinci saati bile icat ederim yakında.
Damardan aldığım müzik sesini saymazsak-müdürümün okumasına gerek yok aslında-eğer yaptığım pek birşey yok açıkçası.Geliver gidiver muhabbeti yani…Ama ben, her büyük işlerin ilk önce basit işlerle başladığını biliyorum üstad.O sebebten böyle, staj yani.
neyse az önce staj konularımdan çok çok önemli bir sorunun üzerinde çalışırken -yani bildiğiniz üfürükten bir fatura keserken-felaket bir hırsa kapıldım.
yoook nerdeee hırslı bir insan değilimdir.Hayatımda hiçte hırslı bir insan modeli çizmedim artı gıpta ile bakmışımdır hırslı, benim niye yok tavırlı insanlara…Hırs kelimesi parayı hatırlatır hep.Para da araçtır benim için amaç değil gerçekten olmadı hiç hırslarım.Olsaydı 3. sevgilimi o aptal kıza kaptırmazdım.Sümüklü böcek Iraziye gibi bişey.hatta ıraziye ondan bile sevimli.Bu çinliler yamyam soyundan mı geliyor bilmem nasıl yerler bu şeyi aklım almıyor. Her neyse ben sakin sakin rahat ne gelirse allahtandır edalarıyla usul usul günü yudumlarken kız aldı üstelik evlendi bile.Gitti gül gibi mühendisim, bu arada onların halide içler acısı bkz iş yerim…
Bazı insanlar becerikli oluyor üstat doğuştan bu özellik. Sonradan olmuyor.4. ve 5. sevgililerimden bahsetmeyeceğim merak etmeyin.Buradan şu sonuç çıkıyor.Demekki 3. sevgilimi daha çok sevmişim…Başkasına kaptırınca mı değere bindi acep? Bu da başka bir tartışma konusu ama ben kısa keseyim….Az önce öyle bir hırsa kapıldım sormayın.Pc’yi parçalayacağım nerdeyse. Saf bilgisayar, seni de bir insan tasarladı.Nefes almanı bile ben sağlıyorum fişini prize takarak. Ama kurum kurum kuruluyor karşımda. Dört yanı mağrur italyan erkekleri gibi.
Yok üstat yaa, varmı bizim erkeklerimiz gibi kara kaş, kara göz, boy,pos, endam adam gibi adam. Ne o öyle italyan da italyan. Geçen Bayram gördüm Antalya da ayy ılık, yani ne soğuk nede sıcak…Her neyse nerede kalmıştım; Bilgisayar yanlış kesti faturayı.Doğal olarak tabi.Tam da bunun üzerine sevgili müdürüm 2 yabancı dil bilen- yani iki insan -tek adı olan yeni iş arkadaşımızı getirmezmi!!

Üstad’ dan Aydın’ a derken, şimdi de Düşünürlerimiz

vmorkoc | 04 June 2006 04:32

Eskiden “ÜSTAD” olmak çok önemliydi. Üstad’ a karşı çok büyük saygı vardı. Birden, kendini Üstad olarak tanımlayan binlerce üstad çıkmaya başladı. O zaman dediler ki, “usta – aslında ÜSTAD- olman için 40 fırın ekmek yemen lazım.” Gerçek üstadlar kendi üstadlıklarından utanmaya başladılar ki, onları imdadına boy boy yetişen Üniversiteler -bizim dil kurumunca evrenkent olarak tanımlanır!- çıkmaya başladı. Buralara yüksek zümreden, değerli insanlar çalışmalarını yapmakta ve bilmin gelişmesini sağlayan adımların köklerini salarken, bu zümre kendini -hakları idi- “AYDIN” olarak tanımladılar. Derken, üniversitelerin önemi, Fransız İhtilali ile, birden bire artı ve bizden birileri, bazı gerekli öğretileri almadan, çalışmalarını destekleyecek gelişmelere zamanlarını harcadan kendilerini o bilim kurumlarına yapıştırıverdiler. Bu bizim düzmece aydınlar üstadlıktan çıkmak için bir yol aradılar ve utandıklarını yayınlarla halka duyurdular. O zaman, kendilerine “Bize “ÜSTAD” demeyin biz “AYDINIZ.”” olarak seslerini çığırtarak dışa vurdular. Şu an, “Aydın olmak için 40 üniversite okuman lazım.” denmesi gerekeceğine; daha bu başarılamadan bazıları “Bize aydın demeyin, biz DÜŞÜNÜRÜZ.” demeye başladılar. Benim kafamı karıştıran, düşünürlükten sonra bunlar kendilerine ne isim takacaklar?

Anadolu’nun Sesi Sustu

holydreamer | 26 April 2006 15:31

Türk Halk Müziği’nin duayenlerinden, büyük virtüöz Ali Ekber Çiçek hayatını kaybetti. Bağlama üstadı, ardında yüzlerce eser bıraktı. Hele “Haydar Haydar”ı enfestir. Allah rahmet eylesin.

ondört bin yıl gezdim divanelikte
sıtk-ı ismin buldum pervanelikte
içtim şarabını mestanelikte
kırkların ceminde dara düş oldum
kırkların ceminde haydar haydar dara düş oldum

güruh-u naci’ye özümü kattım
insan sıfatından çok geldim gittim
bülbül oldum firdevs bağında öttüm
bir zaman gül için zara düş oldum
bir zaman gül için haydar haydar zara düş oldum