bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

epidural doğum

nazokiraze | 21 December 2008 14:31

Kadınlar için en güzel duygudur annelik ancak dogum yapmak kabus gibidir.
Zaten anneligi muhteşem kılan şeylerin başında da çekilen sancılar ve dogumdaki yaşanan zorluklar degil midir ki?

Saglık sitemindeki ilerlemelerle birlikte artık sigortalılar, bagkurlular bilmemkimlerin özel hastanelerden faydalanmaya başlamalarından sonra etrafta normal dogum yapan anne bulmak iyice zorlaştı. Kim özel hastaneye gitse sezeryanla yapıyor doğumu.

Ben oğlumda epidural sezeryan tercih ettim. Bunun sebebi akciğerlerimde evvelden kalan nefes darlıgı ve hasardan dolayı doktorumun bunu uygun görmesiydi. Elbette sezeryanın epidural olmasının sebebi doktor yakınlarımın sayesinde oldu.Çünkü özel hastanede yapmayacaktım. Özel hasteneler sezeryan yada epidural sezeryan zaten yapmaya hevesli diye düşünenler olabilir ben devlet hastanesinde yaptım. Hatta bir kaç günle eşimin sigorta günü yetişmediği için sigortasız şekilde devlet hastanesinde oldu . Devlet hastaneleri kolay kolay mecbur kalmadıkça sezeryan tercih etmezler hele epidural hiç etmezler. Ben olası aksiliklerde anneye yada bebege bir olay oldugunda kedi yavrusu gibi tıp fakülteleri önüne bırakıldıgına şahit oldugum için özel hastanelere güvenemedim. Gün verilmiş şef tarafından uygulanacak olan doğumum son anda bile başka doktorlarca hala sorup soruşturuluyordu. Neden sezeryan vs. Devlet hastanelerinin o halini seviyorum kolay kolay anne adaylarını kesip biçmiyorlar. Gerçi sezeryanlıkları da bayılana kadar normal dogum yaptırmaya zorluyorlar o başka…(bir epidural tecrübesi hikayesi)

Dengir Mir, Melih Gökçek’e şıllık demiş…

| 21 December 2008 13:19

Milletin Vekili Dengir Mir, Melih Gökçek’e şıllık demiş…

Sayın Milletin Vekili, üstelik de hukukçu Milletin Vekili, şıllık kelimesinin ne anlama geldiğinden habersiz…(Şıllık(tdk):(isim,argo) aşırı ve bayağı biçimde süslenip boyanmış kadın)

Bir erkek, bir diğer erkeği, hayal dünyasında şıllık olarak canlandırabiliyorsa, ortada ciddi bir cinsel tercih sorunu vardır…

Herhalde şirret ya da farfara demek istiyordu…

Argo konuşma alışkanlığına dikkat edin… Liderinin izinden gittiği ne kadar açık…

SÜRREALİZMİN DAYANILMAZ İTİCİLİĞİ…

| 21 December 2008 12:19

SÜRREALİZMİN DAYANILMAZ İTİCİLİĞİ…
Boş bir sandalı dolduran gölge, ben miyim? Etraf zifiri karanlık ve sadece mehtabın yansıması ile ağaçların gölgesinde, sakin akan bir nehirde yol alıyorum. Puslu havanın sis dalgaları üzerime gelirken, nehir hızlanıyor ve küreklerin ağırlığı ellerime çöküyor, acıyor ellerim, çok acıyor. Kabaran nehrin sularında boğuşan pençelerimi artık hissetmiyorum. Beynimde çınlayan, göğün haykırması mı yoksa şelalenin gürlemesi mi, ayırt edemedim. Hiçbir şeyi ayırt edemiyorum, nehrin ejderha gibi dalgalarıyla kayalıklara çarpan sandal, yolun sonuna geliyorum. Birden bir ışığın belirmesi ile küçücük bir çocukken yaptığım resimlerdeki güneşin içinden geçiyorum, güneşin kavurucu sıcaklığı buz gibi olan yanağımı yakıyor. O da ne okyanusun tam ortası, nasıl geldim ben buraya derken sandal su alıyor. Masmavi bir su sızıntısı doluyor ayaklarımın altına ve ben yine üşüyorum. Kurtulmak için koyu maviye bakarken dipte beliren devasa gölge, soğuk okyanus sularını yüzüme çarparak bana bakıyor. Üç kollu, dişleri öne doğru ve yedi boynuzlu kamburumsu sırtı olan yaratık. Birde ortalık siyah beyaz kesiliyor gözüme ve gözlerim tabiri caiz ise yuvalarından çıkıyor, zıplıyorum ve birden açılan gözlerimle etrafa bakınıyorum. Kaybolmuştu yaratık, sağıma baktım birde soluma, kimseler yoktu etrafta. Bir oh çeken ben! sanki karşıki dağlar beni duyacak derken arkamdan gelen gürlemeyi duymuyorum, hayır duymayacağım. Dönemiyorum arkamı, bende tık yok, “nutkun mu tutuldu” diyeceksiniz ama tutulmamış, aniden dönecekken omzuma dokunan bir el üzerime doğru eriyor. Fakat dokunan el o kadar yumuşak ki bu yaratığın eli olamaz diye düşünüyorum. Birden gerçekten fal taşı gibi açılan gözlerim kapkaranlık odanın içine bakıyor. Yine mi diyecektim ki, “susadım” diyen bir sesle irkildim…

Evet, bu bir rüya idi, ama gördüğüm değil, yazdığım bir rüya.
Siz, hiç görmeden rüya yazmayı denediniz mi?
Hayata, hiç Sürrealist yaklaşanlardan oldunuz mu?