bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Eyvah yine mi bok…!

aRRoGaNTe HoMbRe | 08 April 2009 16:40

Ayak seslerinin gittikçe yaklaştığını duyuyordu. Kendisini korkunç bir sonun beklediğini, kapana kısıldığı bu izbe yerde ölüp gideceğini, cesedini kimsenin bulamayacağını düşündü. Saklandığı dolabın içinde nefes alışverişini kontrol etmeye çalışıyor, biraz kıpırdadığında dolaptan çıkacak gıcırtıların yerini belli edeceğinin bilinci ile parmağını bile oynatmıyordu. Fakat daha fazla dayanamadı ve kramp giren sağ ayağını bir parça ileri attı. Dolaptan çıkan gıcırtı sonrası ayak sesleri gittikçe hızlandı ve dolabın kapısı büyük bir gürültü ile açıldı. Yüzü maskeli, deri ceketli, iri yarı adam elindeki elektrikli testereyi havaya kaldırdı veeee…

urfalı babi

nazokiraze | 08 April 2009 15:56

Sabuha şarkısını hepimiz biliriz, onu kimin söylediğini de ama ben kimin yaptığını yeni öğrendim, ve şaşırdım,çünkü bildiğim bir insandı yapan ama ben o türküyü onun yaptıgını bilmiyordum.

Urfa’lı Babi‘den bahsediyorum, Salako filminde kamera karşısına geçen( ozan olan) Yılmaz Kayral’dan.Muhabbetiyle benim diyen kişiye taş çıkartan Urfa’lı Babi, pek çok hayrana sahip bir kişiliktir.Babi için anlatılan, doğru yalan pek çok hikaye vardır, dilden dile dolaşır. Muhabbet severlerin içki sofrasından eksik etmedigi nüktedan, hazır cevap Babi bir kavgaya karışır, kalça kemiğini kırar, bir süre hastanede yatar ve hayatını kaybeder.

haftanın sözü-9- *Özel

| 08 April 2009 12:47

Dali / photobucket.com
Dali / photobucket.com

“Haksızlıkların yanında hakkı aramak; çölde su aramaya benzer. ‘Bulabilene ne mutlu.’
Dünya da var olan iki boyutlu gerçek, insanları da ve inançları da bir ipin uclarında çekiştirmektedir.”
Kemal B.velioğlu…

İnsanoğlu’nun istekleri de idealleri de bitmez. Sonsuz ve sürekli isteklerin, tam olarak karşılanması olanaksız. İsteklere kavuşmak için girişilen çeşitli yollarda, farklı kulvarlarda yürürüz. Ruhumuz, karakterimiz, inançlarımız, insaf ve merhametimiz ayrı ölçüler bulmaya çalışır. Acımasız davranışlar bu yüzden de doğmuştur, diyebiliriz.
Evet, bilim buna ‘eşitsizlik’ demiş, maddi bakımdan çare ve imkanlar aranmış olsa bile, inançlarımız manevi yönde ele almıştır. Madden ve mannen, bu iki olguya göre hak ölçüsünü aradığımız da: Birincisi, insan çoğalmalarına istinaden çok fazla idealizm; diğeri de çok fazla fatalizm, yani hadiselerin önceden belirlenmesi, kaçınılmaz kader ve insan iradesinin dışında tek ve tabiat üstü bir sebep, ‘alın yazısı’…

borsa yorumu 2

hag | 08 April 2009 11:23

Borsada işlem yapıp kazanmak isteyen yeni yatırımcının dikkat etmesi gerekenler.
İlk olarak birimkimlerinizden sizi etkilemiyecek bir miktar parayı bu iş için ayırın ve bu parayı yokmuş gibi düşünün.1 Ay sadece Borsa Endexini izleyin ve sanal işlemler gerçekleştirin.Bu süre zarfında kendinize 10 adet Hisse Senedi belirleyin.Seçtiğiniz Hisseleri son beş yıllık performansını,dip,tepe noktalarını inceleyip bir liste oluşturun.Belirlediğiniz Firmalarla ilgili çıkan haberleri takipedin.Yorumcular ve Ekonomistlerin söylediklerini fazla dikkate almayın.Kendi kendinizin danışmanı olun.Hisse Senedi satın alırken tepe fiyattan almamya gayret gösterin.Satın almış olduğunuz Hisse Senedi değer kaybediyorsa,hemen paniğe kapılıp zararına satış yapmayın.Yada zararımı kapatırım diye aynı Hisse’den tekrar alış yapmayın,çünkü bir Hisse Senedinin nekadar değer kaybedeceği belli olmaz.Pozisyonunuzu koruyun ve Portföyünüzde bulunan diğer Hisse Senetlerine yönelin.Bir süre sonra düşen Kağıtlar eski değerine geleceklerdir.Sadece sabırlı bir şekilde bekleyin.Şimdiden BOL KAZANÇLAR…

O BİR KADIN

serasu | 08 April 2009 10:46

o benim annem
o benim annem

Bir kadın
Daha çok küçükken Yugoslavyadan İstanbul yolculuğuna atılmışlar ailece. Savaşlar onları rahat bırakmamış ülkelerinde.

Sırplar ve müslümanlar kardeşliği kalmamış uzunca bir süre.

Çare İstanbul olmuş o sevimli aile için. Bir anne bir baba ve 8 çocuk ölenleri saymıyorum hiç. Arnavutlar için çok çocuk çok bereket gibi birşey… Ama adetlerinde yokmuş okutmak mali güçmü dayanır. Gel zaman git zaman çocukları fabrikalara dağıtmışlar çalışmaları için. Okutabildikleri kadar okutulmuşlar. Ailenin ortancı kızını zengin birine vermek istemişler fakat kız daha ondördünde. Platin gelinlik dikilivermiş birdenbire ismini vermek istemidiğim ünlü bir zatın çocuğu otuzlarında ve göbekli. Sırf zengin diye aile yakıştırmış kızı 16 yaş büyük birine. O ay içersinde bir adam demişki; kız seni kaçıracağım diye. Kadermi acaba yazgı mı bilinmez ama fabrikanın çıkışında kaçırılmış sözüm ona. Kimdir? Necidir? İnmidir cinmidir? Muhabbet yok icraat sınırsız. Arabaya attığı gibi gözlerini açmışlar şehrin dışında. 18 yaşında sandığı kadın çıkmış 14 yaşında kimliksiz işsiz atılmışlar bir somun ekmekle hayata.

MAVİ TÜRKÜ

sevde837 | 08 April 2009 09:50

MAVİ TÜRKÜ
MAVİ TÜRKÜ

Bir adım at mavi olsun.
Suya dair bir kımıldanış olsun.
Ay ile dansında suyun yakamoz olsun.
Biraz yanlış anlaşılma biraz bilmece olsa ne çıkar?
Bir MAVİ TÜRKÜ olsun.

Bir Gideğeni ağırlasın yatağında.
Yelken olmuş bir martı kanadında,
Biraz İstanbul olsun.
Gök kubbede Gök Tanrı inancın olsun ki
Bir MAVİ TÜRKÜ olsun.

Sahiplenilecekse böyle
Mavilikler!
Nazar olsun nazarımda.
Bir at nalı olsun çıkınında.
Bir MAVİ TÜRKÜ olsun.

Bu da, sana bana dair birkaç şey olsun!

08/04/2009

İNCİ / John Steinbeck

Education | 08 April 2009 09:49

www.swisseduc.ch
www.swisseduc.ch

John Steinbeck’in üç kitabını okuduğumda üçünün de hep acı sonla bitmesi ilgimi çekmişti. Steinbeck’in hayatına bir göz attığımızda yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Öğrenimini sürdürebilmek için devamlı çeşitli işlerde (duvarcılık, boyacılık, kapıcılık, eczacılık) çalışmış; buna rağmen öğrenimini tamamlayamamıştır. Öğrencilik yıllarında yazmaya başlamış. Eserlerinde işçileri, yaşam koşullarını ve ilişkilerini işlemiş.

Son okuduğum İnci adlı kitabında da yine aynı acı son vardı. Kitabın kısa bir özetini yapacak olursam: Fakir bir ailenin sıkıntılı bir gününde gerek rahatlamak gerekse ekmek parası bulmak için kahramanların denize açılması ile başlar. O gün denizden güzel ve büyük bir inci bulurlar. İncinin bulunması ile kötü giden hayatlarının değişeceğini ve güzel günlerin başlayacağını düşünürler. Fakat inci ile birlikte sıkıntılarının daha da artığının farkına varmazlar. Ekmek kavgası yerine hayatta kalma mücadelesi başlamıştır, onlar için. Hikayenin sonunda biricik evlatlarını inci uğruna kaybeden roman kahramanlarımız, kötülüklerden korunmak için inciyi tekrar denize atarlar. Böylece hikayenin başında inci ile umutlanan ailenin hayalleri de suya düşmüştür.

signs (kısa film)

szoszy | 08 April 2009 08:51

http://www.dailymotion.com/relevance/search/signs/video/x87daz_signs_shortfilms