bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

düğün fotoğrafçıları

resulcolak | 10 December 2009 18:36

hepimizin hemen her düğünde karşılaştığı,kimimizin dikkatini çeken kimimizin dikkat etmediği insalar;düğün fotoğrafçıları.aslında meslekleri nedir ne ile uğraşırlar hiç bilmiyoruz.onları sadece elinde fotoğraf makinaları ve basmış oldukları fotoğraflarla görüyoruz.belki o gün orada kalabalığın içerisinde bulunan en önemsiz insanlar ama o önemli günü ölümsüzleştiren en önemli insanlardır aslında.bütün çümbüşün içerinde herkesden farklı bir çümbüş yaşanır düğün fotoğrafçılarında;çektikleri fotoğrafları misafirler gitmeden onlara ulaştırabilmek.çoğu göründüğü gibi sadece 2. bir iş olarak yapmazlar bu mesleği.ekmek parasını çıkartırlar bu işle.tek beklentileri daha çok insanın evlenmesi,daha çok mutluklara şahit olmak ve bu mutluklardan para kazanarak kendini mutlu etmek.aslında kendi mutlukları başka insanların mutluğundan geçer.yaptıkları işe ve gösterdikleri özveriden dolayı saygıyı hak eden bu insanlara elindeki fotoğrafı satmak için peşimize düşen ajan muhamelesi yapmaktansa ekmek parasını kazanmaya çalışan insan muhamelesi yapmalıyız.

Sertab Erener – Açık Adres

kahramancayirli | 10 December 2009 13:48

Sertab Erener’in Bu Böyle şarkısı çıktıkça televizyonu kapatıp Yanarım klibini izliyordum. Çünkü Bu Böyle şarkısı sahiden kötü bir şarkıydı.

Erener’in 90larda yaptığı albümler insanın kulağında kalınca inanamıyorum: Erener’in seçtiği şarkı bu mu? Bir şarkı bir sese bu kadar mı yakışmaz! Yeni çıkan, isim yapmaya çalışan, iyi şarkı seçerek sesinin arızasını kapatmaya çalışan bir isim değil ki Erener! Nasıl seçmişti Bu Böyle’yi. Derken. Daha kötüsü oldu. Açık Adres ile geldi şimdi. Yine sözü müziği Soner Sarıkabadayı’ya ait. Sertab Erener ne yapıyor? Nasıl böyle bir şarkıyı seçmiş kendine, aklım almıyor! Şimdi yine bir yerlerde Açık Adres çaldıkça gidip Yalnızlık Senfonisi’ni, Seyrüsefer’i, Masal’ı, Lal’i dinlemem gerekecek. Ki kulaklarım kendine gelsin.

Ingilizce, Çince ve Türkçe

webking | 10 December 2009 12:05

Ingiltere, malumaliniz ingilizce’nin vatanı olması nedeniyle, oxford, cambridge vb. semtlerinde bulununan üniversiteleriyle, çeşitli ülkeleri bir yüzyıl boyunca etkisine almış ve sömürmüş tecrübeli bir ülkedir. Bu dış ilişkiler sonucu ingilizce dünya çapında yaygın ve adeta her insanın bilmesi beklenen bir dil haline gelmiştir. Geçen yıl çin’de bulundum ancak ingilizce konuşulan yerlerin sadece batı toplumları olduğunu bir kez daha anladım. Benim konuşmaya çalıştığım hiç bir çinli insan ingilizce’nin “i” sini bile bilmiyordu. Dünyanın 3’te birinin çinli olduğunu düşünürsek en azından %3’ünün de ingilizce bildiğini farzedersek, dünyadaki en azından %30 insan ingilizce bilmiyor demek oluyor, bu sadece Çin’de tabii bunun dışındaki ülkelerde de mutlaka ingilizce bilmeyenler vardır. Bu da daha yüksek bir oran demek oluyor yani o kadar da iyi sömürememişler dünyanın bu kısmını.
Tabii bu devirde para kazanmak veya bir işe girmek isteniyorsa mutlaka ingilizce bilmek gerekiyor, ve çince bilmenizin pek bir yararı yok, ancak çinlilerin hepsi çince bildiğine göre ve bu da dünyada her üç kişiden biri ise, böyle büyük bir kitlenin konuştuğu dili bilmek özellike iş adamları için kesinlikle bir artı olacaktır. Ingilizce eğitimi mutlaka önemli ve yüzünü batıya dönmüş olan ülkemiz bu nedenle ingilizceyi hızla öğreniyor ve ülkemizin ikinci dili kürtçe veya lazca değil, kesinlikle ingilizce olmuş durumda. Bunda tabii Amerika’nın da etkisi yok değil, malum bu ülkede de değişik bir aksanda olsa bile yine ingilizce konuşuluyor. Amerika’nın nüfusu ise ingiltere’ye oranla oldukça fazla ve daha da önemlisi bu iki ülkenin dış işleri çok kuvvetli. Öte yandan sosyalist bir yapıdaki çin tamamen kapalı bir toplum. Bu nedenle çince, ingilizce’nin hızında yayılamıyor.
Ingilizce veya çince bir yana Türkçe ne durumda diye bir bakarsak durumun acıklı olduğunu söylebiliriz. Bizim Türk menşeili olarak bildiğimiz hiç bir ülke Türkçe konuşmuyor. Bunlar tam tersine Rusça’yı gayet iyi biliyorlar, çünkü ticareti Rusya ile yapıyorlar, onlara bağımlılar ve daha az güçlü olan Türkiye’ye ve diline pek bir ihtiyaçları yok. Hatta Kuzey Kıbrıs Türkleri bile Türkçe’yi mümkün mertebe kullanmamaya özen gösteriyorlar. İlginç’tir, para’nın ve dış ilişkilerin gücü burada ortaya çıkıyor ve ülkenin prestiji’de böylelikle tartılıyor.
Türkçe’mizi ingilizceleştirme çabaları da gitgide yaygınlaşıyor tabii, dürümcü; dürümland, kahveler;cafe, eposta;mail, bakkallar;market, siteler;rezidans oldu bile. Bu isim değişikliğini neden yapıyorsunuz diye sorulduğunda ise alınan cevap hep aynı. “Bu şekilde daha çok insan talep gösteriyor, veya daha şık duruyor” şeklinde. Türk dil kurumu bence bu durumu görüp özellikle yeni giren yabancı kelimelerin yerine, Türkçe olanların bir çok varyasyonunun türetmeli ve gençler arasında hangisinin tuttuğunu test edip bunu yaygınlaştırmalı. Malum genç bir toplumuz ve gençlerimiz dil alışkanlıklarımızı oluşturan kişiler, aslında. Ülkemizin içinde, dilimizde ve kültürümüzde yabancılaşma bizim kaçınmamız gereken şeylerin başında gelmeli. Çünkü dilimiz ve kültürümüz çok güzel, diğer ülkelerin görüp te örnek alması gereken düzeyde. Bu konularda örnek alımlar yerine teknolojik konularda bizden ileri ülkelerden faydalınılabilir, o kadar. O da tabii bizim onlardan daha iyi teknoloji üretebileceğimiz düzeye geldiğimizde bitecektir, ki ülkemizin potansiyeli ve zeki insanlarımızın dünya çapında yaptıkları ortada.

METRO SÜZÜLGENLERİ

admin | 10 December 2009 09:34

Metro
Metro

Malumunuz Metro,yeraltından giden toplu halde taşımaya endeksli modern bir araçtır.Her ne kadar yaşlı teyze ve amcalar hala tren demekte ısrar etseler de biz Metro demeye devam edelim.Hergün metroya binmek zorunda olanlar kendilerince,belki bir çözüm bulmuşlardır, ama ben de dahil bir çok kişi bakacak yer olmadığı için büyük bir bocalama yaşamaktayız.Belki bir kitap,dergi yada yazılı bir mecmua okuyormuş gibi yaparak (beş,on dakikalık yolculukta sadece okuyormuş gibi yapılır,konsantre olmak imkansızdır çünkü) geçiştirilebilir, ama Türkiye gibi yazılı herşeyden kaçan,hatta bedava dağıtılan broşürlerde yazı var diye almayan insanların yaşadığı bir ülke de “tipe bak aq. Entel midir nedir,kitap okuyor! Te allam yaaa” gibi diyaloklara maruz kalırsınız.Metroya bindiniz,okuyacak yada dikkat kesilecek hiçbirşey yoktur.Bir süre reklamlara bakarsınız fakat onları da ezberleme noktasına geldiğiniz için çevrenize bakmaya çalışırsınız.Başınızı bi çevirirsiniz ve en az yedi (saydım) kişiyle gözgöze gelip ani bir hareketle gözünüzü çevirirsiniz.Fakat bir türlü kurtulamazsınız bundan, nereye baksanız biriyle gözgöze gelirsiniz.Ardından çoğunluk gibi yere bakmaya çalışırsınız,güzel bir kız görüp ona bakmaya çalışırsınız- fakat sizin kızı kestiğinizi en az yirmi dört kişi görür-,güzel bir kadının poposuna bakmaya tenezzül bile etmezsiniz-öküz pozusyonuna düşeceğiniz kesin-,dörtlü koltukta karşınızda oturan kişiyle en az kırk dört kez gözgöze gelirsiniz..vs. “Bi daha metroya binmem lan” diyip inersiniz ama ertesi gün yine “hemen giderim yaa,şimdi trafik falan çekemem” diyerek yeniden metroya binersiniz ve mütemadiyen aynı sorunları yaşayıp durursunuz.
Tabii bir müddet sonra, çevredekilerin de bakacak yer bulamamasıyla eğlenmeye başlarsınız.Uyuyormuş gibi yapan insanları,uyarı yazılarına dikkat kesilenleri,camdaki yansımasına bakmaya çalışanları,cep telefonuyla durmadan birşeyler yapan insanları görürsünüz.Ben dergisiz yada bir arkadaşım olmadan binmiyorum artık metroya.Tamam, oturduğumda cep telefonumla yada dergiyle falan geçiştiriyorum ama ayaktaysam mecburen çevredekileri gözlemliyorum.Yani diyeceğim o ki;artık metro süzülgenlerinin,bakacak yer bulamadığı için süzülen insanların maduriyetlerinin giderilmesi gerekir.Örneğin;ekrana bakmaya alışmış milletin önüne ekran koyup, sürekli reklam mı döndürürler(hem böylece belediye yeni bir kazanç kapısı sağlamış olur) yada metroların her kabinine bir “laf ebesi“,”tiyatrocu” falan koyup insanların eğlenmesi mi sağlanır bilemem.Ama artık bu sorun giderilmeli.”Ulan memleketin tek derdi bu mu dümbük.Bütün sorunlar giderildi de bi bu kaldı sanki,salağa bak aq” gibi düşüncelere sebebiyet verebilir bu yazdıklarım amma velakin bu gerçek anlam da bir sorundur.Bilen bilir…

seks konulu

admin | 09 December 2009 18:12

Seks bağımlılığı son yıllarda sık duyulan bir hastalık haline geldi.Ekonomik kriz, ilaçlar, hormonlar bunu tetikliyormuş.Seks bağımlısı olarak nitelendirilmek için belirli kriterler var, sıksık cinsel istek duymak bağımlılık demek değil. Uzmanlar kişinin sosyal hayatını etkileyecek ölçüde olan isteklere seks bağımlılığı yönünden yaklaşmakta.

Saatlerce porno sitelere giren, bir kaç kez mastürbasyon yapan, sürekli seks yapan ,seks düşünmekten işini yapamaz olan kişilere bağımlı denilebilir.Bu rahatsızlık biyolojik veya psikolojik kökenli olabilir, bu saptandıktan sonra psikolojik veya ilaçlı tedavi ile büyük başarı sağlanıyor. Bu sorun erkeklerde kadınlara göre daha fazla görülüyor.

Türk Güzellik Tanrıçası : Aydan ŞENER

admin | 09 December 2009 17:35

1981 yılında Türkiye güzeli seçilen Aydan Şener o günden beri gencinden yaşlısına, hanımından beyine herkesin takdir ettiği güzelliğini hiç kaybetmeden yaşının getirdiği olgunlukla tacını taşıyor.

Güzellik kraliçesi olduktan sonra bir süre mankenlik yapan Aydan Şener hakkında bu sayfayı da incelemenizi öneririm.

Bu yazıyı yazarken şarap misali yıllandıkça güzelleşen kraliçemiz hakkında internette çok fazla bilgiye ulaşamadığım için çok şaşırdım.

Ayva Çekirdeği

admin | 09 December 2009 16:46

Ayva çekirdeğinin faydalarını duymuşsunuzdur belki ama ben hatırlatmak yada bilmeyen arkadaşları bilgilendirmek için yazıyorum…
Her bitkinin türlü türlü faydaları var elbette ayvanında… Peki muhtemelen çoğumuzun çöpe attığı çekirdekleri düşündünüzmü hiç.
Ayva çekirdeğinin özelliklede kadınları ilgilendiren bir kaç özelliğinden bahsetmek istiyorum.
Krem oluşu, yaklaşık olarak bir veya 2 ayvanın tüm çekirdeklerini küçük bir kap,kutu vs. koyalım üzerine 1 veya 2 yemek kaşığı süt ekleyim ara ara karıştılım bir gün sonra işe yarar bi krem oluşuyor çekirdeklerin arasından, bunu denedim gerçekten işe yarıyor fakat süt belli zaman sona kötü kokuyor, sürdükten bi 10 dk sona ellerimi yıkıyordum kokuyu göndermek için, kötü kokuyu istemeyenler içinde ayva çekirdeğine birkaç damla limon sıkıp yine bir veya iki yemek kaşığı kadar gül suyu eklendiğinde çok daha hoş kokan krem elde ediliyor..
birde sivilce ve kırışık azaltıcı özelliği var ayva çekirdeğinin yine 1 veya 2 ayvanın çekirdeklerini alıp çay bardağına koyalım üzerine ilık su ekleyip bir gün boyunca ağzı açık bırakarak bekletildiğinde sabah jölemsi bir kıvama gelen sıvıyı lekelerin kaybolmasını istediğimiz yerlere sürelim ve bi 10 dk bekletelim bununda birçok ciltte işe yaradığı söyleniyor…
Söylemesi bizden denemesi sizden,
sağlıklı bir yaşam için doğal ürünler…