bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜ

admin | 02 February 2010 14:59

14 Şubat Sevgililer Günü’ nün mazisi Roma İmparatorluğu zamanlarına dayanır. Bir rivayete göre, Kadınlık ve evlilik tanrıçası olan Juno’ ya adanmış Lupercalia Bayramıdır. Bayramın ilginç olan tarafı şudur, sevgili bulmak isteyen genç kızlar, isimlerini bir kağıda yazarak bir kavonoza

atarlar, bekar erkekler ise kavonozdan bir isim çekerek kısmetlerini ararlar ve çektikleri isim ile evlenirler. Bu gelenek haline gelmiştir. Hristiyanlığın yayıldığı dönemlerde İmparator 2. Cladius’ un emriyle bütün erkekler savaşa çağırılır, fakat kimse karısını ve sevgilisini bırakıp savaşa gitmek istemez. Bunun üzerine asker bulmakta zorluk çeken Cladius, nişanlanmayı ve evlenmeyi yasaklar. Fakat Valantine isimli bir papaz vardır ve gizli gizli insanların nikahlarını yapar. Bir ihbar üzerine

yakalanır ve işkence sonucu M.S. 14 Şubat 270 yılında dövülerek öldürülür. Ölürken şöyle bir dua eder; “umarım bütün sevgililer ölümümle birleşirler.” Aradan 2 asır geçmiştir. 496 yılında Papa Gelasius, papaz Valentin’i aziz, 14 Şubat’ ıda St. Valentin Günü (Sevgililer Günü) ilan eder.
Dünyanın pek çok ülkesinde kutlanmaya hâlâ devam edilmektedir. O gün sevgiliye bir hediye almak gelenek haline dönüşmüştür.

14 şubat

admin | 02 February 2010 13:11

14 Şubat geldigi için heyecanlıyım, ancak Sevgililer Günü’nde yalnız olacagım için değil, o günde kız arkadaşıma alacagım gereksiz hediyenin ne olacagını düşünmekten de değil, kısmet olursa bundan böyle 14 Şubat benim için Sevgililer Günü gibi kültürümüze girmeye yüz tutmuş, neredeyse bayramlar kadar önemsenen bir gün olmayacak, bundan sonra o günü gerçekten unutmamam gerektigini, hatırlamazsan başıma gelecekleri bilecegim, o günü çok önemseyecegim.

Az kaldı ilkbahara evli biri olarak girmeme, az kaldı artık.Heyecanımı sizinle paylaşmak istedim, bu ayın 14. günü evleniyorum, tektaşımızı aldık, gelinlik dikildi bize sadece beklemek kaldı. Düğün falan yapmayacagız, nikahtan sonra gelinlik ve damatlık içinde iki kişi yemeğe gidecegiz, böylesi daha ,ilginç olacak. Sonrası on günlük bir balayı(kısmet olursa tabiki)

Herkes kadar bende mutlu olmak için dua ediyorum, herkes mutlu olsun ben de olayım.İnşallah bir ömür boyu sürsün.

Gerçektende ilginç duyguymuş evlilik gününü beklemek, kalbim yerinden fırlayacakmış gibi, bunun sebebi evlenecegim insanlar aynı evde yaşamamış olmak, uzun yıllar çıkmamış olmak değil, biz aynı şehirde bile değiliz yani insan uzun zaman görmedigi biriyle evlenecek olunca daha çok sabırsızlanıyor 🙂

Hafif yılanlar..

admin | 02 February 2010 12:59

İnsanı kendi bağımlılığının gücü esir ediyor; Yazma bağımlılığı bunlardan biri..
Birkaç ay önce bir yazı yazdım; siyasi hayatımızın cismani fenomenlerini temaşa ederek ve hiç bir doktrine bağlı kalmadan yazdığım yazı yüzünden başım derde girdi..
On beş gün kadar önce, şişli c. Savcılığında ifade vermeye çağrıldım; yazıda suç unsuruna rastlanmadı. Diğer yazılarımla ilgili bir dosyayı da savcılığa teslim ettim. Takibata yer olmadığı söylendi.. Zaten söz konusu yazılar hala yerlerinde.. Kimin veya kimlerin benimle uğraştıklarını biliyorum.. umrumda değil..
Ancak yılanların boş durmayacakları, görevlerini yapacakları hususunu saf aklım unutmuştu..
Dün sabah işime gitmek için yola koyulmamla, zulüm başladı;
Şişli de trafik ekipleri ehliyet sordular; Arananlar listesinde imişim!
Polis otosunu takip ederek, şişli karakoluna saat 10.00 sularında geldik.. Adım GBT kayıtlarında görünüyormuş; Daha önce yaşadığım sorgulamadan sonra bu kaydın düşümü yapılmamış.. Durum bunu gösteriyor.. Karakol polisleri iyi insanlar, beni anlıyorlar ama bu “düşüm” yapılıncaya kadar sizi tutmak zorundayız diyorlar..

MAKSİM GORKİ; Gerçek bir idealist

admin | 02 February 2010 12:07

Maksim Gorki, gerçek adıyla Aleksey Maksimoviç Peşkov 28 Mart 1868’de Rusya Novgorad’ da doğdu. Yoksul bir hayat geçiren Gorki, 5 yaşında babasını kaybetti, bunun üzerine annesi ikinci evliliğini yaptı. Küçük yaşta yetim kalınca anneannesi ve büyük babası tarafından büyütüldü. Hemen hemen hiç okula gidemedi, belki bir iki hafta öğrenim görebildi. 8 yaşında iş hayatına atıldı. Bir gemiye bulaşıkçı olarak girmişti ama içten içe bir okuma isteği vardı içinde, ne yapsa bastıramadığı içindekileri dışa vurma, insanlarla paylaşma isteği günden güne bir çığ gibi büyüyordu beyninde. Hayatı fakirlik ve acı içinde geçiyordu. Bu sebeple Rusçada acı anlamına gelen ‘Gorki’ adını aldı. Gençlik yıllarını bir serseri gibi geçiriyordu, intihara bile kalkıştı, ordan oraya bütün Rusya’yı gezmişti. Bu sırada öykü yazmaya da başlamıştı. Yazdığı öyküler özgürlük için mücadele eden, halkı ve vatanı için başkaldıran insanları anlatıyordu. Öyküleri dergilerde yayınlanıyordu. Fırtına Kuşunun Türküsü adlı kısa bir şiiri yüzünden Çar’la arasında anlaşmazlıklar çıktı ve kısa bir süreliğine tutuklandı.

1895 yılında Petersburg‘da bir dergide yayına çıkan ‘Çelkaş’ adlı öyküsüyle ünlendi. Hemen arkasından da ‘yirmialtı erkek ve bir kız’ adlı öyküsü yayınlandı. Artık herkesin tanıdığı bir yazardı. Hapisten çıktıktan sonra 1906 yılında yazdığı ve Rus devrimine adadığı ‘ANA’ adlı ünlü romanını çıkardı.
Maksim Gorki, Rusya için çok mücadele verdi. Herzaman barıştan, doğruluktan yanaydı. Rusya’nın 1. dünya savaşına girmesine karşı çıktı, Bolşeviklerin iktidara geçmesini eleştirdi. Demokratlar bile çekinirdi ondan, kalemi kılıç kadar keskindi.
Artık Rusya’ yı bıkaran Gorki İtalya’nın Sorrento kentinde yaşamını sürdürme kararı aldı. (1921-1928) Fakat ısrarla çağırmaları üzerine 1929 yılında tekrar Rusya’ ya döndü. Stalin‘ i destekledi. Sovyet yazarlar birliği başkanı oldu ve ölene dek orada yaşadı. 1936 yılında hayatını kaybeden ünlü yazarın ölümü şüpheli bulundu. Bir suikaste kurban gittiği de düşünülen Maksim Gorki’ nin adı doğduğu kente verildi.
MAKSİM GORKİ’ NİN TÜRKÇE’ YE ÇEVRİLEN ESERLERİ
Roman
Foma (1899, 1983)
Ana (1906, 1979)
Halk Düşmanı (1907, Türkçe’ye “Yararsız Bir Adam” adıyla (1979)
Matveya Kojemyakin (1910, 1984)
Klim Samgin’in Hayatı (1936, 1975)
Artamonovlar (1977)
Küçük Burjuvalar (1901, 1967)
Arkadaş
Fırtınanın Habercisi
Çocukluğum
Üçler , (1900)
Soytarı
Ekmek İşçileri
İki Kafadar

Öykü
Yirmi Altı Erkek ve Bir Kız (1939)
İtalya Hikayeleri (1911, 1970)

Varoş-banliyö ya da şehir dışı yapılanma mı desek?

admin | 02 February 2010 11:14

İngilizce literatürde “suburb” olarak geçen yapılanmanın Türkçede tam karşılığı yok. Genellikle varoş ya da Fransızcadan gelen banliyö terimleri kullanılıyor. Fakat ben bunun yerine “şehir dışı yapılanma”yı tercih edeceğim. Siz de yazının gidişatında neden bunu tercih ettiğimi anlayacaksınız.

http://levilledellago.it/properties/A/In%20affitto/1/COPERTINA.jpg
http://levilledellago.it/properties/A/In%20affitto/1/COPERTINA.jpg

Şehir dışı yapılanma, şehrin hemen dışındaki yapılanmayı ifade ediyor. Bunu genellikle büyük şehirlerin eteklerinde görmekteyiz. Özellikle ABD’de 20. Yüzyılda hızlı bir şekilde artan şehir dışına yerleşme yeni bir fenomen gibi gözükebilir ama aslında çok eskilere dayanıyor. Şehir dışındaki yapılanmalara ve buradaki yaşamlara bakarsak, bu bize şehir hayatını ve şehirdeki sınıf ilişkilerini anlamakta da yardımcı olabilir.

Arkeolojik bulguların gösterdiğine göre antik Mısır ve Yunan şehirlerinin dışlarında da büyük bahçeleriyle devasa villalar bulunuyor. Roma dönemine baktığımızda da şehir dışı yaşamı benimsemiş aileler görmekteyiz. Kimileri savaş ve yeni yerler fethetmenin tadını çıkarırken, daha evcil Roma aristokratları ise şehir dışındaki villalarında çiftlik hayatının tadını çıkarırdı. Bunlar kırsaldaki yaşama, doğaya dönük ve şehir hayatındaki karmaşık ilişkileri içermediği için- daha çok değer verirlerdi. Kırsaldaki yaşam onlar için bir çeşit rahatlama ve aile ile vakit geçirme, doğayla haşır neşir olma yeriydi.

öpülesi bir gamze.. öyle işte!!

admin | 02 February 2010 10:37

yüreğimde gördüm seni bugün. baktığım yere yansıtıyordu seni. gülümsüyordun bana her zamanki gibi.gülüyordum bende sana karşılık olarak. gözümü kapatsam yok olacaktın biliyorum ama ordaymışsın gibi hissetmek ayrı bir huzur veriyordu bana, nerden geldiği bilinmeyen bir mutluluk dolduruyordu içimi.. gülüyordum.. gülüyordun.. hatırlaması acı olsada hatırlıyorum işte; birbirimize bakınca hep gülerdik ya hınzırca, o gelir hep aklıma ve her seferinde yine gülerim. sanki yanımdasın da bir muziplik düşünüyorsun bende merakla bekliyorum öyle hissederim.. ve bir tebessüm belirir yine sende ve öpülesi bir gamze gülüverir dudağının yanında. çakmak çakmak olur gözlerin hani içimi kıpırdatır ya işte öyle.. gülerim yine.. sonra bir hüzün belirir gözlerimde. hayalinde olsa karşımda saklarım senden, sende hüzünlenip kaybolma die.. öyle işte.. gidişini kabullenemediğimden midir nedir sanki varmışsın gibi yüreğim seni gösterir ..öyle işte..

gulsey anne

admin | 02 February 2010 09:43

O daha piyasada yoktu sevgili Gulsey Hafif.Org’a üye oldugunda , benimle tanıştıgında.Bir planda da yeri bulunmuyordu buradan gerçek hayata taşınan arkadaşlıgımızın temelleri atıldıgı zaman. Bir süpriz yaparak dünyaya merhaba diyeceginin sinyalini vermesi benim taşınmamla birdir, bana kıyamayıp gelip tüm ağır işlerimi yapan Gulsey o işleri yaparken onu taşıdıgını henüz öğrenmemişti.

Annesi onu taşımaya başladıgından beri ara verdi Hafif’e, ancak bizim dostlugumuza hiç ara verilmedi.Aylardır birlikte bekledigimiz heyecanlı ve bir türlü geçmek bilmeyen zaman bugün meyvesini verdi sevgili arkadaşım Gulsey’in oğlu bugün 11:00 civarı dünyaya geldi.21. yüzyılın üçüncü palindrom tarihi küçük bebeğin doğdugu gün oldu, tarihi tersten ve düzden okuyunca çıkan sonuç aynı.

Bir pulsuz dilekçe…

admin | 01 February 2010 14:32

Ne solcuyum ne de alevi ne faşistim ne de ırkçı.Ancak insan eleştirilere ve fikirlere açık olmalı. Eh tiyatroya olan merakımı da işin içene katarsanız oyun denildiği zaman tereddüt etmeden gidiyorum.

Kartal belediyesi son dönemlerde kültürel anlamda en azından kendi görüşleri doğrultusunda da olsa yogun çalışmalar içerisindedir.

Bu hafta sonu belediye ye ait salonlardan Hasan Ali Yücel Kültür merkezinde Bir pulsuz dilekçe isimli oyununu seyrettim.

Geçmişten günümüze ,sağdan sola bir çok konuyu gayet usta ve yalın bir dille hicvetmeyi başarmış arkadaşlar.