İzmit vapur iskelesindeyim, Vakit, çok uzaktaki yükseltilerin gölge gölge üzerime geldiği bir an. Bedenimde ise hafiften bir titreme, kaçmak mı… Nereye?
Sahilin ortalarında bir bank ilişiyor gözüme, ve ardından elimdeki sigara paketi. Martıların balık eğlencesine kendini kaptırmış yaşlı amcadan yaktığım sigarayla banka geçiyorum. Oturur oturmaz karşı tarafa takılıyor gözüm; üstte dağın ufuk çizgisi, altta ise denizin kıyı çizgisi. İki çizgi arasında binalar ve o binalardaki insanlar. Ya ben, ben hangi çizgiler arasındayım?
Zincirlere vurulmuş küçük demir direkler, ardlarındaki kararan su yığını ve o suyun üzerindeki halatlarla iskeleye kelepçelenmiş vapur… Hepsinde bir parça durgunluk, suskunluk… Benim yüreğimde ise, sessiz bir çığlık!