İzmit vapur iskelesindeyim, Vakit, çok uzaktaki yükseltilerin gölge gölge üzerime geldiği bir an. Bedenimde ise hafiften bir titreme, kaçmak mı… Nereye?Sahilin ortalarında bir bank ilişiyor gözüme, ve ardından elimdeki sigara paketi. Martıların balık eğlencesine kendini kaptırmış yaşlı amcadan yaktığım sigarayla banka geçiyorum. Oturur oturmaz karşı tarafa takılıyor gözüm; üstte dağın ufuk çizgisi, altta ise denizin kıyı çizgisi. İki çizgi arasında binalar ve o binalardaki insanlar. Ya ben, ben hangi çizgiler arasındayım?Zincirlere vurulmuş küçük demir direkler, ardlarındaki kararan su yığını ve o suyun üzerindeki halatlarla iskeleye kelepçelenmiş vapur… Hepsinde bir parça durgunluk, suskunluk… Benim yüreğimde ise, sessiz bir çığlık!

Bir süre sonra, martıların gösterisi sona eriyor. Evlerin, arabaların, yolların yerlerinde birer birer noktalar belirmeye başlıyor artık. Birden, şimdi ışıklar altına gizlenen binalar ve insanlar aklıma geliyor. O an, hiç birşeyin göründüğü gibi olmadığının farkına varıyorum. Ya o gözler…? Onlardaki parıltının sebebi de aşkın kararttığı gözlerim mi yoksa? Hayır, böyle olduğuna inanmıyorum, inanmak da istemiyorum. Yüreğinde sakladığı çocuğun masumiyet nurunu yansıtıyor, o gözler…Simitçi amcanın sesiyle irkiliyorum ansızın. ‘Aleykümselam Amca’ derken arabaya çarpıyor gözüm. Yüzünde, boş simit arabasıyla evine dönmenin sevinci… Ya ben, ben yüreğimdeki duyguları nereye boşaltacağım?. Boş bir gönül ile eski ‘ben’e dönmek… Çok mu zor? Öyle çok özlüyorum ki onu(!)Tenselden tinsele bu ilk sürgünümde kendime yabancılaştığımı hissediyorum. Asimetrik duyguların semantik ifadelerini aklım almıyor bir türlü. Ruhum üzerine çöken hayal bulutu duyularımı köreltiyor gittikçe. Gözlerinden başka hiç birşeyi kavrayamıyorum, sadece o gözler… Her saniyemde, karşımda duran bir çift idam mangası!Ardından gelen çiçekçi kız, hiç yüzüme bile bakmadan geçip gidiyor önümden. Ah be amca neden böldün o gözlere dalgınlığımı. O gözler… Onlar olsaydı başımdan atabilir miydim bu çiçekçi kızı? Bir gül daha ekiyorum şimdi dilek bağıma; o gözler… Hep gülsün diye.Boş bir gönül! Belki o, zincire vurulmuş demir direklerin bir adım ötesi. Ama yok, olmaz, asla. O gözler… Onları göremem bir daha yoksa. Cehennem azabımsa bir kat daha artar bu yoksunluğumda. Zaten, aşkı insanca yaşayan biri, hayallerde yaşayarak bile kendinden geçer; o gözleri…Bu günden geride kalansa; yine bir ben ve bir de o gözler… Artık gitme vakti! Buradan gittiğim gibi ardıma bakmadan bir gidebilsem… Ama o gözler… Seyr-i Mehtâb mümkün olmasa da bir daha; yakamoz olup hayalime akseden o gözler… Yeter bana!