bildirgec.org

polip hakkında tüm yazılar

Ölümsüz Denizanaları (Turritopsis Nutricula)

turritopsis | 17 November 2009 10:58

Bilim adamları ölümsüzlüğün sırrını çözme çabalarını devam ettirmekteler. Karayip kıyılarında yaşayan ve kendi ölümü ile ölmediği ortaya çıkan Turritopsis Nutricula türü denizanaları söz konusu araştırmalara önemli bir katkı sağlayabilmekteler.

4-5 mm çapındaki bir denizanası olan ‘Turritopsis Nutricula’, ömrünün sonuna geldiğinde ya da yaşamını sürdürebilecek uygun koşulları bulamadığında, denizanasına dönüşmeden önceki evrelerden olan ‘polip’e geri dönmekte, bir süre sonra da tekrar denizanası olmaktadır.

ÖLÜMSÜZLÜK MÜMKÜN MÜ?

SERKANEHIR | 08 November 2009 11:53

Turritopsis Nutricula
Turritopsis Nutricula

Çok nadir de olsa zaman zaman ölümsüzlük üzerine buluş haberlerini okumakta ve her defasında kendi kendime mümkün mü diye sormaktayım. Bazı bilimkurgu filmlerinde ölümsüz insanları veya birkaç saniyede geçen büyük yaralar ve hastalıkları görüyoruz. Şu bir gerçek ki insanoğlu varolduğu andan bu yana yaşamıda ölümüde anlamlandırmaya çalışmıştır. Aslında bir çok inanışın içinde de ölümü ve yok olmayı kabullenmemeden doğan açıklamalar veya adına her ne denirse mevcut bulunmakta.Dolayısıyla yaşamı anlamlandırmayı öncelikle inançlarıyla başarmaya çalışmış, kimi zamanda düşünmekten vazgeçerek hayatına devam etmeyi tercih etmiştir. Fakat öyle bir kesim var ki ilgilendiği ve açıklamaya çalıştığı bir olgunun peşini bırakmaz, er ya da geç bunu açıklamaya çalışır ve yaptığı deney ve gözlemlerle de ulaştığı sonuçları destekler ve doğruluğunu sağlamlaştıran yeni bulgulara ulaşmaya çalışır.

Anosmi: Koku Duyusu Yitimi – 2

kapuska | 09 July 2008 09:00

Serinin başı için buradan

Beş duyumuz içinde üvey evlat muamelesi yapsak da kokusuz bir hayat, karanlık ya da sessiz olanı kadar çekilmez. Belki dışardan farkedilmediği veya devlete ekonomik bir yükü olmadığı için es geçiliyor ama araştırmalara göre Amerikan nüfusunun % 1’ine ve 50 yaş üstü kişilerin %24’üne yakını kısmi de olsa koku alamıyor. Koku alamamak aynı zamanda tat duyumuza da ket vuruyor. Dil dört temel tadı almaya devam da etse koku duyusu olmadan yediğimiz çilek tatlı ve sulu bir şeye, varken de birşeye benzemeyen karnıbahar ve kereviz hiçbir şeye benzemeyecektir.

Bunun haricinde koku hafızayla da yakından ilgilidir. Beyin, insan yaşamını sürdürebilmek adına önemli kabul ettiği kokuları unutmaz. Bu beslenebilmek, zehirlenmemek, anne, eş ve çocuk bulmak ve tehlikelerden kaçmak adına evrimsel açıdan en eski görevlerden biridir. Evrimsel diyoruz, çünkü insan koku genlerinin çoğu on milyon yıldan daha eski olmakla beraber bu genlerin bir çoğu günümüzde artık çalışmıyor. Ancak buna rağmen insan genomunun %3’ü gibi yüksek bir oranı kokuları ayırt etmek üzere görev yapıyor.

Koku alabilmek, diğer taraftan,sağlık ve sosyal bir yaşam için de gerekli. Duman, gaz sızıntısı ya da bayatlamış yiyeceklere karşı koku duyusu vücudumuz için bir erken uyarı sistemiyken, yokluğu durumunda farkına varamayacağımız vücut kokuları sosyal felaketleri de engeller. Dahası kokunun eş seçiminde çok önemli bir rolü vardır. Her insan genetik olarak belirlenmiş, feromon dediğimiz sadece kendine ait bir koku taşıyor. Etkileri kesin olarak henüz anlaşılamamışsa da çiftleri birbirine yaklaştırdığı, uyum ve mutluluk halini arttırdığı bir gerçek.

Anosmiden önce nasıl koku aldığımızı da incelemek lazım. Koku duyusu burun boşluğu tavanında yerleşmiş bir pul büyüklüğündeki koku bölgesine (Olfactory Epithelium) hava içerisindeki koku moleküllerinin ulaşması ile başlıyor. Burun içerisindeki bu koku bölgesinde beş milyon kadar koku alıcı hücre (epithelial cells) var. Bu hücrelerin sayısı farede on, tavşanda yirmi milyon iken bir av köpeğinde 200 milyona kadar çıkıyor. Koku molekülleri burun içerisinde dolaşan hava ile beraber koku bölgesindeki sadece kendilerine uyan koku reseptörlerine bağlanmayı başarabildiklerinde koku algılanması başlıyor. Bu uyarı 3-4cm.’lik bir sinir iletimiyle (olfactory nerves ve olfactory tract) beyindeki koku merkezine ulaştığında beyin daha önceki deneyimlerle belirlenmiş olan şifreleri çözerek kokuyu tanımamızı sağlıyor. Tüm diğer sinirlerden farklı olarak koku sinir uçları kendisini uyaranla doğrudan kendisi karşılaşıyor, bir başka deyişle beynin kafatasından dış ortama açık olduğu tek yer burun içerisindeki koku sinirleri bölgesi.