bildirgec.org

orhan günşiray hakkında tüm yazılar

ağustos ayı anılacaklar

nazokiraze | 23 July 2010 09:58

1 ağustos 1970 Frances Farmer’in hayatını kaybettiği tarihtir. Farmer sırf yapımcılara yaranamadığı için gençliği akıl hastanelerinde binbir türlü kötü tedavilerle geçirilmiş bir aktiristtir. (asi, güzel ve deli: Frances Farmer)

5 ağustos 1962’de Marilyn Monroe, 1984’de ise Richard Burton yaşama veda etti.

Roman Polanski’nin hamileyken Charles Manson ve çetesinin cinayetine kurban giden eşi Sharon Tate’in ölüm tarihi: 9 Ağustos 1969

Afet-i Devran; Neriman…

Kuduz maymun | 02 August 2009 13:09

Afet-i Devran; Neriman
Afet-i Devran; Neriman

Türk sinemasının vamp kadını, sarışını, boylu-poslusu, erkek fatması, ağlayan, acı çeken maşuku, bazen de ‘çaça’sı: Afet-i devran Neriman; Şahane Kadın Neriman Köksal.

Asıl adı Hatice Kökçü’dür. İstanbul’da, Rami’de dünyaya gelmiştir. Annesi ve babası kendisi küçük yaşta iken ayrıldığı için Köksal, Rami Kulübü’nde futbol oynayan, sonra da genç yaşta vereme yakalanıp ölen babasını hatırlamaz. Annesinin ikinci evliliğinden beş kardeşi olmuştur. Çocukluk yıllarını Feriköy’de annesi ve teyzesine ait bir evde geçirir. İlkokuldan sonra da bir fabrikada işçi olarak çalışmaya başlar. İlk sevgilisi, soyadını açıklamak istemediği Hikmet’tir. Hikmet Bey’le dört yılı geçer. Dışarı çıkıp gezdikleri günlerde eve tarlalardan dolanarak gelir. Otomobilden de her zaman eve varmadan iki sokak evvel iner. Aile mutaassıptır.

Orhan Günşiray vefat etti 1929-2008

gungorayca | 29 August 2008 09:00

orhan günşiray
orhan günşiray

1929 yılında doğan, ilk yerli James Bondumuz, aktör Orhan Günşiray vefat etti.
Taksim Lisesinden gizli bir evlilik yaptığı öğrenilince atılan aktör,Tophane Sanat Okulu’na devam etmiştir.. Sekiz kez evlenmiştir.

Bir süredir akciğer kanseri tedavisi görüyordu.
Tiyatro ve sinema sanatçısı Mahir Günşiray’ın babasıdır.

fosforlu cevriye afiş
fosforlu cevriye afiş

Sinemaya ilk olarak 1959 yılında Leyjon Dönüşü adlı filmle adım atmıştır. Sinemadan önce eniştesiyle birlikte müteahhitlik yapmıştır.
Sinemaya oyunculuğu haricinde yapımcı olarak da katkısı bulunan sanatçı, 1960 yılında Atıf Yılmaz ile birlikte “Yerli Film” adlı şirketi kurmuştur.
Herkesin hatırlayacağı, en ünlü filmi Fosforlu Cevriye’dir.

8 Nisan 2002 tarihinde, Hürriyet Gazetesine verdiği röportajda, Milli İstihbarat Teşkilatı adına çalıştığını itiraf etmişti.

Yeşilçam’dan bir yıldız daha kaydı.

Unutulmayanlar

mansonilized | 05 September 2007 14:27

Türk sinema tarihine adını altın harflerle yazdırmış olan bu film maalesef hak ettiği yeri bulamamıştır. Şahsi kanaatim filmin imdb’de değil ilk 250ye ilk 25e ivedilikle girmesi yönündedir. Bu kült yapımın ortaya çıkışı temelde 80li yıllardaki sex furyasında yer almayı reddeden jönlerimizin bir sinema şirketi kurarak 10 film çekmek üzere bir araya gelmesidir. Ancak film o denli büyük bir hayal kırıklığı getirmiştir ki bu şirket ilk yapımla batmıştır. İzzet Günay ‘sinema hayatımın hatırlamak istemediğim bir filmidir’ diyerek durumun vehametini ortaya koymuştur. Remzi Jöntürk’ün yönettiği filmde Cüneyt Arkın, Fikret Hakan, Ekrem Bora, İzzet Günay, Orhan Günşıray, Eşref Kolçak, Selma Güneri gibi isimler bir arada bulunuyor.

Bu müstesna yapımda Türk sinemasının en şahane kral ve dahi aslan parçası jönlerinin her biri değişik hikayeleri olan kamyon şoförleri olarak çıkıyor karşımıza. Cüneyt Arkın kendi çocuğuna ötenazi yapmış eski bir doktor, Ekrem Bora son derece klas bir dolandırıcı, Fikret Hakan çocuklara tecavüz etmekten haz alan sapık bir vantrilok, İzzet Günay annesini doğramış gariban bir tip, Orhan Günşiray ise başı beladan kurtulmayan bir zamparadır. Filmin teması tarafımdan 4 defa izlenmesine rağmen tam olarak belirlenememekle birlikte temelde kamyon şoförlüğü yapmakta olan kahramanlarımızın uyuşturucu işine bulaşarak polisle başlarının belaya girmesi ve şebekenin başını bulabilmek için girdiği maceralardan mütevellitdir. Film İstanbul’dan Beyrut’a kadar uzanan bir coğrafyada geçer ki bu arada aklınıza gelemeyecek denli absürt konuşmalar ve aktiviteler gerçekleşir. Bu arada mola yerinde Türk bayrağını yere atan Amerikalı turist budaklı odunla dövülerek milliyetçilik mesajları verilir. Yine mola yerinde İtalyan baba artık acıkıp ağlayıp sızlayan çocuğuna kıyamayarak garsona şöyle seslenir;