Biraz geçmişten bahsediyorum, nezarethanelerin henüz çok insani olmadığı, göz altı süresi, bedava baro avukatı, kamera sistemi gibi yeniliklerin uygulamaya geçtiği ama henüz her polis merkezinde uygulanmadıgı dönemlerden.

Oturulacak yer olmayan,buz gibi ama her saniye dolup taşan hiç boş kalmayan nezarethanelerden. Nezarethane ne kadar kötüyse içi o kadar dolu, yankesicisi,kapkaççısı, sarhoşu,hapçısı tıka basa dolu. Kadınlarla erkekler bir araya konmuyor, kadınlar Dolapdere’nin, Kasımpaşa’nın, Hacı Hüsrev’in yankesicileri, hapçıları onlar biraz daha iyi durumda yakınları battaniyelerine kadar getiriyor, gece sabaha kadar yiyip ,içip şarkılar söyleyerek yatıyorlar. Erkek gözaltındakiler sürekli ayakta, kimi öksürüyor kimi sigara istiyor …Alışamamıştım nezarethanelere, hapishane yine insanca ama burası dört duvar taş diyordum. Ama göza almışlar orada kalmayı, duvarlara yazılar kazınmış hala gözümün önünde, kimisi sevgilisinin adını, kimi kendi adını, kimisi kimbilir kaç kere gelmiş her gelişinde tarih atmış. Kemerlerine kadar alıyoruz bu duvarları neyle kazıyor bunlar şaşırıyor insan. Duvarlar da kanla bile yazılar var, bazısı komik bazısı kızdırıyor bazısı güldürüyor.