bildirgec.org

meriç hakkında tüm yazılar

izmir-istanbul V

kahramancayirli | 10 August 2009 14:17

İstanbul’dan Edirne’ye günübirlik gidip dönmenin çok kolay olacağını tahmin ediyorduk. Öyle olmadı.
Sıcak hava ve çok hız, motora yaramıyor.

edirne.bel.tr adresinden alınmıştır.
edirne.bel.tr adresinden alınmıştır.

İstanbul – Edirne otoyolu sürüş için çok iyi ama yol üzerinde sadece bir tane benzin istasyonu var.
Edirne deyince önce Selimiye Camii, tabii. Yıllar öncesinden inşa edilen böylesine görkemli bir yapı ayakta, bizim yaptığımız küçücük apartmanlar, otuz yıl zor dayanıyor.
Bütün gün odak noktası Edirne olunca, sürekli şehrin içinde turladık, bir şehir böyle tanınabilir herhalde. Her yerde tava ciğerleri, badem ezmeleri …
Edirne’den Yunanistan sınırına dek geldik. Toprağın sınırlarla bölüşülmesi ne ilginç aslında. Biraz ilerisi Yunanistan, biraz berisi Türkiye. Köylerde iki dilli tabelalar hep, Rumca ve Türkçe..Yunan sınırına çok yakın bir köyde patatesli mantı yiyoruz, ağaçlar altında, çok keyifli. Koskoca, yemyeşil, derin Meriç kıyısında çay içtik, hava karardı, daha İstanbul’a dönülecekti.
Sözde aklımız başımıza gelmişti, uzun kollu sweatshirtler, kalın eşofmanlar, artık asla üşümeyeceğimizi planlıyorduk; ama o da ne, Edirne’den 10 km çıkabildik ki donmak üzereyiz. Trakya’da tepe, dağ yok fazla, bu yüzden deli gibi rüzgar esiyordu ve motorun sıcaktan / soğuktan koruyan hiçbir şeyi yok, malum.
Üşümemek için yavaş gittik, ikide bir mola verdik, otoyoldan Tekirdağ-Çorlu kavşağında çıktık; Çorlu’da bir çorba içecek yer arıyoruz, gecenin 4’ü. Sonunda kapanmak üzere olan köhne bir yerde kokoreç yedik. Çorlu’dan direkt İstanbul’a yönelen yolu bulamadım, köpekler kovaladı derken, 36 km’lik Çorlu-Tekirdağ karayoluna girdik. Tek bir yerleşim yeri yok, gecenin körü, dar bir yol, sadece kocaman kamyonlar geçiyor. Ürkünç tabii.
Marmaraereğlisi, Silivri, derken İstanbul’a yaklaşıyoruz, saat 7ye geliyor sabah oluyor yavaş yavaş.

küresel fokurdama

miss ladybird | 03 January 2009 14:47

Küresel ısınma hepimizin ortak sorunudur.Yoksa siz tersini mi düşünüyorsunuz? Buzulların erimesi,hava sıcaklarının mevsimsel sıcaklığın üzerinde oluşu ve sıcaklık derecesinin ani iniş-çıkışları; kutup ayılarının, fok balıklarının ölmleriyle nesillerinin günden güne tükenmesi sizi ilgilendirmiyor mu? İsterseniz bir kere daha düşünün!
Yaktığımız fazla elektrik, gereksiz yere tükettiğimiz su elbet birgün bitecek,tükenecek. Er geç olacak bu. Dünya üzerinde her ülke kendi çapında önlemler almaya çalısıyorlar.Peki biz neden duruyoruz? Melen çöl olmak üzere! Meriçten ne kadar daha su kullanabiliriz ki! Toplum olarak bunların farkına varmalıyız. Belli aralıklarla elektrik kullanımını durdurmalı,atık suları dönüştürmeli, biriken yağmur suyunu iyi değerlendirmeliyiz.
Ülkemiz,dünyamız, geleceğimiz için hep birlikte elele!!! Haydi durmayın!!!!

Papa’ yı Ajdar öldürecek!

buddhala | 28 November 2006 17:27

Papa’ yı Ajdar öldürecek(!). Tahminimce Ajdar, Papa için bir şarkı besteler önce. Sonra canlı yayında hristiyan olmak istediğini belirtir. Bu durumda Ahu ve Meriç de Ajdar’ a karşı Müslümancı bir kimliğe bürünür ve halkın sempatisini kazanır. Ardından Tülin, Caner’ e Papa’ nın imzalı tişortünü getirirse evlenebileceğini söyler ve Semra Hanım bu duruma el koyar. Papa’ yı görmek istediğini belirten Semra Hanım ve Ajdar Papa’ yı beklerken birbirlerini görüp aşık olur ve Papa’ nın yönettiği bir düğünde Fener Rum Patrikhanesinde dünya evine girerler. Çocuklarının ismi, Papa 1, Papa 2 ve … şeklinde limit sonsuza giderken Papa sıfıra yaklaşır. Meriç ve Ahu’ nun arası ise, Meriç’ in, Ajdar’ ın Papa için beslediği şarkıya dans etmesi sonucu bozulur. İşte şarkıdan birkaç mısra,