Adam asmaca oynuyoruz kayıtsızlığına gülerek hayatın. Ağzımızdan çıkan her harfle biraz daha boğuluyoruz, kendi kurduğumuz dar ağacında. Ağzının kıvrımında eskiden kalma bir dudak izi. Ruj gibi yapışıp kalan anıların tenindeki bellek yitimi. Sen hatırlamıyorsun ilk söylediğin harfi, ben unutmuyorum. Bulamadıkça cevabı olmayan soruları biraz daha bulanıyoruz şüphelere un gibi…

Eskicilere satıyoruz hafızamızda biriktirip, özenle sakladığımız geceleri. Kimse istemiyor, kimse üstüne almıyor, kimse görmüyor bu cinneti. Arka bahçemizde ölü aşklar her gece hortlamaya meyyal.Ben sana sarılıyorum, sen beyaz bir çarşaf oluyorsun geçmişe belenmiş bir suretle. Yakamozları kırpıyoruz denizde el ele, oysa çok ay vardı kuyudan çıkarılacak.