bildirgec.org

kürt hakkında tüm yazılar

Benden Biri

aktifparanoya | 06 November 2008 17:49

İnsan neyin kimin hangi zaman diliminin içinde huzur bulur?
Ressam tuvalinde,şair aruzunda ve redifinde, besteci notasında…
Ya bu yeteneklere sahip olmayan ben; Ben neye tutunmalıyım!!! Zaman dibi sonsuz kuyu.Yusuf atıldığında kuyuya, zaman onun için Mısır’a hükümdar oldu.
Bizim için ise yaşlanan bedenlerimize tokat değil mi gün ve gün…
Yüce Allah’ım sabır dağıttığın sıradan sabredemeyip ayrıldım mı ne…
Neden her adımımı bir sonraki takip ediyor? Varılacak yer bu kadar mı uzak;yoksa ben mi dönüyorum aynı yerde salak salak?
Hayatımda üstüne koyan seneler,acılar,kederler.Bu madalyonun var denildiği diğer yüzü nerede?..
Yaşantıma ben mi yanlış bakıyorum?
Hayat her daim yaşamaya
değerse bunun güzel olan dakikası değil anı nerede? Yarattığın mükemmeliyeti görmüyor değilim.Kusursuz masmavi gökyüzü,onun güzelliğine yaraşır engin denizler.Akla hayale gelmeyecek milyarlarca canlıyla resmin burası harika.Ama Yusuf’un yanına bir Yusuf daha lazım,bir Alaska kurdu değil,iki muhabbet kuşu hiç değil.Düşünen, anlayan, anlatan, benden biri…

Amerikanın Güneydoğu Stratejisi

Ertugrul1986 | 08 October 2008 15:59

Öncelikle belirtmek isterim ki istinalar kaideyi bozmaz.İş adamları ile ilgili kısmı genelleme olarak söylüyorumMilyar Dolarlar, büyük projeler vs. vs…Kim mi? Bizim iş adamlarımız…Sorsanız hepsi bu vatanın evladı. Oturduğu lüks villalar, tasarımını ve ürtetimini yaptıkları teknolojik ürünler, gıda malları, medya yayın organları, giyim sektörü yine vs. vs…Görünürde hepsi bu vatana hizmet ediyor….Belki edenleri vardır…Ama bizim konumuz etmeyenler…Askerlerimiz doğuda parasızlıktan şehid düşüyor…Daha doğrusu doğuya gereken yatırım yapılmıyor…Varsa yoksa İstanbul, İzmir, Ankara. Ya doğu? Bir Karadenizli olarak soruyorum; Biz doğuyu sahiplenmezsek kim sahiplenecek? Tabii ki teröristler. Milyar dolarlar akıyor ama bu milyar dolarlardan doğuya düşen pay neredeyse hiç. Amerikan özentisi iş adamlarımız binlerce site projesinde bulunuyor. Ama Güneydoğu’ya yok! Ey ahali kimse farkında değil ama doğu git gide bizden kopuyor. Yapılanan endüstri doğuda yapılansa şimdiye terör faktörü yarıya kadar inmişti. Yine gereken yatırım yapılsa turizmde %25 – % 30 yükselmişti. Peki bu niye yapılmıyor hemen söyleyeyim. Bizim iş adamlarımız bizim pazarımızı kullanarak Amerika’ya hizmet ediyor. Bu şekilde doğu yapılanamıyor ve Amerika K.Irak ve Tüm Ortadoğu’da cirit atıyor. İşte günümüzde Büyük Ortadoğu Projesi böyle gelişiyor. Aynı silahı hem bize hem terörist hainlere satan Emperyalist ülkesi Amerika her halukarda karlı çıkıyor. Bizi terör ile meşgul ederek oyununu rahatça oynuyor. Yine olan bu vatanı evladlarına oluyor. Bildiğiniz gibi en son Aktütün Karakolunda 16 Askerimizi şehid verdik. Bugün kardeşi kardeşe kırılıyor yarını daha beter. Kendi yaşadığı sorunların bizzat aynısını bizim üzerimize yıkıyor. Amerikada zenci – beyaz kavgası vardı şimdi aynen bizde uygulanıyor; Türk – Kürt kavgası.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

aktifparanoya | 07 October 2008 09:45

İnsan; bir beden ve ruhtan ibarettir. Bunun dışındaki kalıtımsal benzerliklerimiz yada farklılıklarımız ne o insanı bizden kötü nede bizden iyi yapar. Ne fazladan onur verir, nede aşağılanmaya sebep.

Şimdi milli duygularınızın okşanmasını isterdiniz, aynen başlığımda olduğu gibi ama ben bunları yapanlardan biri değilim ve bunlardan biri de olamam. Ben ayrımcılığa sebebiyet verecek her şeyden uzağım. Ben türküm, kürdüm, çerkezim, lazım, arabım. Benim hangi ırka hangi mezhebe ait olduğumun ne önemi var. Ben seçemediğim hiçbir şeye ait değilim. Ben seçimlerimle varım.

Savaşlardaki Kötü Adamlar…

kisiseldusunce | 13 August 2008 20:26

12.08.08 – 16.07Bugün msn den bir arkadaşımın yolladığı haberin yorumlanma tarzı inanılmaz rahatsız etti beni. Gelen ileti şöyleydi.Bu sabah Erzincan’da vatanımızı korumak için devriye gezen askerlerimize hain bir saldırı düzenlendi. Saldırı sonucu 9 askerimiz Allah huzurunda görev yaptıkları vatan topraklarında şehit düştü. Eğer içinde bir parça bile PKK’ya nefretin varsa bu mesajı herkese yolla. Unutma Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez!!! Unutmayın, biz Türkler her zaman üstünüz, üstteyiz…Anlamsız bir savaşta insanların birbirlerini öldürmesi, hayatlarını anlamsız yere kaybetmeleri, din ve milliyetçilik denen olgularla kahramanlık ve onur verici olarak gösteriliyor.Vatan sadece adı önemli olmayan bir devlet tarafından yönetilen bir alandır. Adının Türkiye, Amerika, İngiltere, Fransa olması ne derece önemlidir? Çok önemli olsa bu etiketleriniz olmadan yaşayamamanız gerekiyor ama çok basit, ya Türk olarak değil de Amerikan olarak doğsaydınız? Ya da Kürt bir ailenin çocuğu olsaydınız?Ne olurdu açıklayayım… Türkiye’de doğdun ve küçüklüğünden beri aklına “Sen Türksün, Yücesin, Üstünsün” düşünceleri yerleştirildi. Sana hep başka ırklardan üstün olduğun söylendi. Düşünmene izin verilmedi ve sen de düşünemeden kabul ettin bu etiketi. Büyüdün ve daha farklı düşünceler çıktı karşına. Kürtler üzerine yoğunlaştırıldın. Onlar kötü adamlardı. Başlarda sadece kötü adam olduklarını biliyordun. Kötü adam oldukları fikri değişmez bir olgu olarak aklında yer ettikten sonra konuşmaya devam ettiler. Onların neden kötü adam olduklarını anlattılar. Aslında hepsi saçma sapan anlamsız bir savaştı ama sen bu fikri geri çeviremeyecek kadar kabul etmiştin onların kötü adam olduklarını. O an da karşına bir Kürt çıksa öldürmekten tereddüt etmezdin.Ailen seni seviyordu, sen iyi bir insandın bir karıncayı bile incitmezdin. Herkes seni seviyordu, sevilen bir insandın. Ama Kürtler, ah o Kürtler hepsi iğrenç aşağılık insanlardı ve nefret ediyordun onlardan.Sıra Kürt bir çocukta… Doğdu ve Türklerin kötü adam oldukları söylendi ona da. Hiçbir şey düşünmedi, sadece Türkler Kötüdür diyebildi. Aynı şekilde saçma sebepler, Türklerin kötü adam olduğu tamamen kabul ettirildikten sonra söylendi ve o da bu sebepleri mantıklı gördü.İyi bir çocuktu o da. Doğduğunda hiçbir şey bilmeyen zamanla etrafındakiler tarafından Türk düşmanlığıyla yetiştirilen iyi bir çocuktu. Normalde bir karıncayı bile incitmez etrafındakiler tarafından sevilirdi.Ve çocukların ikisi de zamanla büyüdü. Türk olan askere, Kürt olansa dağlara yollandı kendilerine seçme hakkı verilmeden. Aslında gözlerinden gitmek istedikleri okunuyordu ama istemelerinin nedeni kendi hür iradeleri değildi. İnandırılmışlardı, yaptıkları şeyin iyi olduğuna, onur verici olduğuna.Oralara gidenlerin hepsi böyle büyümüş, annelerinin birer yavrusuydu ve aslında kötü bir düşünceleri yoktu, akıllarına sokulan Türk-Kürt düşmanlığından başka.Aradan biraz zaman geçti ve iki çocuğun da annesinin yüreği yandı. Sadece annelerinin değil etrafında o çocukları tanıyan bir çok insan üzüldü. İki çocuğun da yakınları diğer çocuğa ve ailelerine lanet ettiler. Ama lanet edilmesi gereken çocuklar değil, o çocuklara bu düşmanlığı empoze edenlerdi. Liderlerdi, başkanlardı hatta aileler yani kendileriydi…Tanımadıkları insanlardan nefret ettiler ve kendilerine hiçbir faydası dokunmayacağı halde büyük bir mutlulukla çocuklarını o insanları öldürtmeye gönderdiler. Öldürülmesini istedikleri insanları tanımıyorlar. Ne kadar iyi insanlar olduklarını bilmiyorlar. Tek bildikleri Türk/Kürt oldukları ve kötü oldukları ama neden kötü olduklarını bile bilmiyorlardı.

bir aRRoGaNTe HoMbRe masalı

aRRoGaNTe HoMbRe | 09 June 2008 17:32

Uzun zamandır bir yazı yazayım. Artık zamanı geldi. Yazayım yazayım, n’olur yazayım lan diye düşünüyorum. Ne yazsam acaba ne yazsam, bir karar gerisi versem başlasam gelir, zaten yarısıdır başlamak başarmak inanmak gibisinden kelimeler, cümlemsiler kafamı meşkul ede dursun, döner başlıklı kız ormanın derinliklerinde ilerlemeye başlamış. Orman sessiz ve ürkütücüymüş. Korkusunu şarkı söyleyerek yenmeye çalışan oynar başlıklı kızın ağzında, “haydi lilililililililili yar” adlı süpersonik şarkı varmış. Bir yandan şarkıyı söylüyor, diğer yandan acaba bi “li” eksik mi söyledim lan diye düşünüyormuş. Sonra “bas gaza yavrum bas gaza” adlı koptik şarkıyı söylersem, hem gaza gelir daha hızlı giderim, hemi de hemhüm diye düşünmüş.

Derken çalıların arasından bir ses duymuş. Yola birden mavi renkli, beyaz şapkalı, küçük bir yaratık fırlamış. Çok başlıklı kız korkusundan az kalsın elindeki cep telefonunu düşürüyormuş. Cep telefonu adeta düşeyazmış, bambaşlıklı kız ise korkudan sıçayazmış. Fakat bu yaratık hiç de öyle düşmanca görünmüyormuş. “Nereye böyle şeker?” diye sormuş yaratık. “ Bayi toplantısına gidiyorum” demiş hepbaşlıklı kız. “Fakat sen kim olasın, kimsin ki, amaaaan sen kimsin?” diye sorabilmiş en sonunda.” Ben, riyakar şirinim” demiş yaratık. “Bizim köy az ileride, adı Çımıklar Köyü. Kötü kalpli Gargamel peşimdeydi. Ona izimi kaybettirmeye çalışıyordum. Arkadaşlarım overlokçu şirin, nohutlu şirin ve ay ne şirini bulmalıyım. Bana yardım etmelisin.” diye eklemiş. ” Çok da zkimdeydi.” diye cevaplamış hiçbaşlıklı kız. “Hem benim yapacak çok önemli işlerim var, hem de ismin pek güven vermedi bana, ne yalan söyleyeyim.” diye eklemiş ve riyakar şirine tekme atıp, yoluna devam etmiş. Az gitmiş, uz gitmiş.(-uz ne lan?). Gide gide bir söğüde dayanmış dayanmış. O söğüdün allarına boyanmış, gelin boyanmış. O kadar yürümüş o kadar yürümüş ki, inanmazsın o kadar yani. Tabi sonunda karnı guruldamaya başlamış. Midesinin isyan sesi, sessiz ormanda yankılana dursun, bizimkisi (-kim? -başlıklı olan işte) “Ben o kadar dirençli, o kadar kuvvetliyim ki açlıkla mı baş edemeyeceğim” deyü kendisini gazlıyormuş.

Çanakkale Savaşları Hikaye Yarışması

NLPMaster | 19 March 2008 11:42

Çanakkale Zaferini andığımız bugünlerde özellikle yazanların dikkatini çekebilecek bir yarışmavar.

Çanakkale Savaşları isimli yarışmada hikayeler yarışıyor.

Yarımada Yayınlarıtarafından düzenlenen ve Mart 2008 sonuna kadar katılım serbest.
Yarışmanın ödül töreni nisanda yapılacakmış.

Yarışmanın haberolmuş hali de burada

Ağbi sen nerelisin?.

menese | 17 March 2008 11:42

Bugünlerde -hayatım boyunca benden uzak kalmış- emlak, tadilat işleri üzerine birtakım nevzuhur meşguliyetlerim dolayısıyla mebzul miktarda esnaf, mesnaf, usta ve mustalarla sosyal teması arttırmış durumdayım. Buna, bendenizin -bir nevi- “halka inme” olayı da denebilir..

Bütün bu tiplerle iki haftadır süregelen sıcak temaslarımın apaçık bir savaş halinden ibaret olduğunu belirtirken, “iyi ki bunca yıl bu ortamdan mümkün mertebe kaçınmışım” tesellisine sarılıyorum.. Aksi durumda bu kamil yaşa ulaşmamın pek mümkün olamayacağını, erkenden terki hayat etmesem de en azından mapus damlarından böylelikle uzak kaldığımı düşünüyorum.
Şu kısacık sürede bana hayatımın en stresli, en burnundan solutan saatlerini yaşatan, bariz olarak sıhhatimle -keyiflerince- oynayan şu bilumum sıhhi tesisatçılara, tadilatçılara yönelik gayet hissi fikir ve düşüncelerimi saklı tutarak asıl konuya geçeyim diyorum.