bildirgec.org

kızgınlık hakkında tüm yazılar

SIKILDIMM

sedaflora | 15 July 2007 03:48

Sıkıldıııııııııııım. Bunaldım artıklarla yetinmeye çalışmaktan. Mutluluktan vazgeçtim, huzurun zerresine muhtaç kalmaktan sıkıldım. İçimde olup biten her şeyi bastırmaya çalışmaktan sıkıldım. Denize girememekten, suya bırakamamaktan cümle gaileleri ,bir yaylaya çıkıp, çektiğim nefesi boşluğa salarken çığlık atamamaktan sıkıldım. Evdeki halılardan, onları değiştirememekten sıkıldım. Sevdiğim herkesin başına gelmedik kalmazken birisi terk edip bu diyarlardan gider, birileri sefaletle diğeri olmayan adaletle cebelleşirken, ne kadar tükürülesi insan varsa hepsinin zevki sefa sürmelerinden sıkıldım. Düğmesi bozulmuş, mutfağın elektrik anahtarını tamir edememekten sıkıldım. Anlamaya çalışmaktan, anlaşılmaya çabalamaktan, anlamlandırmanın anlamsız varlığından sıkıldım. İçi başka dışı başkalardan, ham meyvalardan, çürümüş amma hala kendi kokusunu almazlardan sıkıldım. Almayı unuttuğum tuvalet kağıtlarından sıkıldım. Kıçındaki kuyruğa bakıp utanmadan kanat takmaya çalışanlardan, haksızlıktan, hırsızlıktan, kayıtsızlıktan, ruhsuzluktan ve cümle türevlerinden sıkıldım. Riyakarlıktan, yalandan dolandan, cin ol-a-madan adam çarpanlardan sıkıldım. Sorulan sorulardan, geciken, verilmeyen cevaplardan sıkıldım. Hatunların kancıklıklarından, erkeklerin yavşaklıklarından sıkıldım. Gelene ağam gidene paşamdan, en zirveye çıkıp bastığı toprağı unutanlardan sıkıldım. Dolapta unuttuğum meyvalardan sıkıldım.Vazgeçtiğim aşktan, göremediğim şefkatten, tutunamadığım dallardan sıkıldım. Ne yaparsan yap damlayan banyo musluğundan sıkıldım.Yapamadığım tüm olmazlarımdan, yaptığım tüm münasiptirlerimden sıkıldım. Dolmayan boşluklardan, genişlemeyen darlıklardan sıkıldım. Düşüp düşüp kalkmaktan, her kalktığımda yine düşeceğimi bilmekten ama her düştüğümde de yine ve yine kalkacağımı bilmekten sıkıldım. Bunu çözen, egosunu tatmin etmek isteyen her muhteremin tepeme binmesinden, istem dışı kobay olmaktan sıkıldım….
Rahat bırakın artık beni. Değmeyin orama burama, domaldığınız şeytana daha çok haz vereceksiniz diye. Vazgeçin ruhuma parmak atıp durmaktan, az kaldı sabır hele deyyuslar az kaldı ahire…

Ölümün kıyısında aşk

darjeeling | 20 June 2007 11:48

Seviyorsunuz hatta hayatınızda en çok onu sevmişsiniz. O ise bir gün size telefonda sanki kötü bir şaka yapar gibi ‘ ben kaza yaptım’ diyor. O an sesini duymanız onun yaşadığı gerçeğiyle aynı anlama geliyor ama sanki bunu bile unutuyorsunuz. Kaza yapmış işte, trafik kazası, daha büyük gerçek var mı? Ona koşuyorsunuz. Kalbiniz güm güm atıyor, telefonda bastığınız korku çığlığını zaten herkes duymuş. Onu görmenin can havliyle dakikalar geçmek bilmiyor. Ve sapasağlam ayakta olduğunu gördüğünüz an başlıyorsunuz ağlamaya. Bir ağlıyorsunuz, bir duruyorsunuz. Bir ağlıyorsunuz, bir duruy…..
Kafayı yemiş insanlar gibisiniz dışardan ama kimse bilemez o an ne hissettiğinizi. ‘Ya şuan yaralı ya da ölmüş olsaydı’ diyorsunuz. Böyle duyguları hissetmek için illa onun ölmesi gerekmiyor. Bazen ölüme yakınlaşmak bile yeterlidir. Hele ki bu ilk kez olmuşsa hayatta.
O sizi sakinleştirmeye çalışır, ağlamamanızı söyler, siz ise onun kolunu, gözünü, yüzünü seversiniz. Hala şevkle kan dolaşan damarlarına dokunursunuz. Ve sanki o an aranızda iyi kötü yaşanmış herşey silinir, sanki siz yeni bir ikili olursunuz ya da sevilen kişi aslında ne kadar şanslı olduğunu anlar. Ona göre ufak bir kazada bile onu seven kişinin verdiği tepkiyi görür. Onun kızgınlıklarına bile göz yumar. Ya da sokak ortasında ağlamasına…
Sevgi böyle bir şeydir. En azından benim sevgim böyle bir şey…