Feminizm kavramını ilk kullanan kişi, Alexander Dumas’dır. Dumas bu kavramı, kadın haklarını savunan bir akım için kullanmıştır. Kavramın bu anlamı, zaman içinde yüklenmiş anlamların yanında basit kalmıştır. Tarihsel süreç içinde feminizm birçok boyut değiştirdi. Dolayısıyla da birçok anlama sahip olmuş ve çok farklı tanımlamalarla da anlatılmaya çalışılmıştır. Süheyla Kırca Schroeder’e göre yalnızca feminizm değil, ‘kadın hareketi’, ‘ataerkil yapı’, ‘post feminizm’ gibi kavramlar da birçok anlamı olan, sabit olmayan kavramlardır. Bu kavramların sabit bir yapısının olmaması, tarihsel süreç içinde farklı akımlarla, farklı bakış açılarıyla ve farklı biçimlerde şekillenmiş olmasından kaynaklanır. Buradaki farklılık, kavramın çok farklı ya da zıt anlamlar içerdiği manasında değildir. Genel olarak aynı çerçeve çizilse de, farklı bakış açıları farklı yorumlamaları getirir. Birçok tanımlamaya rağmen konuyu ele alış biçimime uygun ve de çeşitli akımların dışında bir tanımlama olduğunu düşündüğüm için, burada Necla Arat’ın tanımını uygun gördüm. Feminizm’in ABC’si adlı kitabında Arat feminizmi şöyle tanımlamaktadır: “ Feminizm, geleneksel siyasal ideolojinin cinsiyetçi-ayrımcı, kadını ikincil konumda gören, kamusal yaşamdan dışlayan ve bunu büyük bir kadınlar çoğunluğuna da içselleştirerek kabul ettiren tutumuna karşı çıkan, 20. yüzyılın en önemli ve en etkin siyasal ideolojilerinden biridir. Yani feminizm, öne sürülmeye çalışıldığı gibi, “boş bir slogan” olmayıp kadınların konumlarını değiştirmeyi isteyen bir toplumsal akımdır.”