bildirgec.org

internet hakkında tüm yazılar

intel ögretmen programı

xerre | 02 November 2007 17:39

intel şimdiye kadar 40 ülkede uygulamış olduğu programı şimdi de Türkiye’de uygulama yolunda. bu program Intel Öğretmen Programı.24 Ekim 2007 tarihinde T.C. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in bu protokolü imzalamasıyla birkilte başlayan program dahilinde 500 bin öğretmen bu yeni modelden faydalanacak.
programın amacı ise:
öğretmenlerin teknolojiyi sınıflarda etkin bir biçimde kullanarak, öğrencilerin akıl yürtme ve öğrenme yetilerini geliştirmelerine olanak sağlamak ve online eğitimi geliştirek.

bazı okullarda,her ne kadar bilgisayar,internet ve teknoloji bulunsa da bunları aktif bir şekilde kullanan öğretmenlerin bulunmaması göz önüne alındığında, gayet faydalı bir program olacaktır.
kaynak.

İNTERNET ÇILGINLIĞI VE YABANCILAŞMA

Ahmet Meliksah | 31 October 2007 23:50

Modern çağın en önemli kazanımlarından biri olan internet, hayatımızda sahip olduğu konumu gün geçtikçe daha da güçlendiriyor. Fiyatların düşmesi ve ekonomik kullanım paketlerinin servise sunulması sonucu her eve girmeye aday olan internet, birkaç yıl önce olduğunun aksine lüks olmaktan tamamıyla çıkış durumda. Herkesin “kartında” internet ve e-posta adresleri var artık. Mağazaların ve ticari araçların üzerinde artık internet sitelerinin reklamı yapılıyor. Eşe, dosta, markete, okula, kitapçıya artık e-posta ile ulaşılabiliyor. Msn’de sesli ve görüntülü “çet” yapılabiliyor, öyle ki, neredeyse telefonların bile papucu dama atılacak. Postaneye ve telefon kulübesine gitmeyi zaten çoktan bırakmış olan modern insan, küreselleşme fantezisi ile dünyayı “küçük bir köye” dönüştürdü bile…
Sadece iletişim mi, forumlarda filmler, müzikler, resimler, elektronik kitaplar paylaşılıyor. Her tarafta internet konuşuluyor, kaçırılan dizilerin eski bölümleri Youtube’dan izleniyor. Hiçbir zaman okunmayacak olan e-kitap ve hiçbir zaman dinlenmeyecek olan mp3 koleksiyonları yapılıyor, üç boyutlu oyunlarla fantastik eğilimler tatmin ediliyor. Kitap almak için kütüphaneye ya da kitapçıya gidilmiyor. Müzik marketler sinek avlıyor. Eskiden film kiralanırdı, artık internetten indiriliyor. Kitaba, kasete, cdye, tabloya dokunulmuyor artık, hepsi bilgisayar ekranından seyrediliyor, dinleniyor. Gazete almak için gazete bayiine gitmek ise, internetle henüz tanışamamış olan küçük ve gelenekçi azınlığın talihsizliği…
Uçsuz bucaksız bir veri evreni haline gelen internetten alışveriş de yapılıyor. Kredi kartı numarası giriliyor, hoop, siparişler kısa bir süre içinde kapıda beliriyor. Araba, ev, dükkan, arazi kiralanıyor, satın alınıyor, satılıyor. Rezervasyonlar yapılıyor. Kız-erkek arkadaşlar bulunuyor. İşin kötüsü, ülkemizde henüz yirmi yıllık bir geçmişi bile bulunmayan internet, gün geçtikçe çılgın bir virüs gibi yayılıyor. Girilmemiş kalelere giriyor, istila etmek için yeni kaleler inşa ediyor, burçlara bayrak dikiyor ve katıyla çarpılan mutlu bir sayı gibi enleniyor ve boylanıyor. İnternet şirketleri sağ olsun, kıyasıya bir rekabetle, her an müşterilerine daha ucuz ve hızlı internet hizmeti sunabilmek için formüller üretiyorlar, yol kenarlarında ve sokaklarda, insanları evlerine internet almaya ikna ediyorlar.
İnternet su gibi akıyor, şimşek gibi çakıyor… İnsan internetin derinliklerine battıkça batıyor. Artık yalnızlık sendromları yok, internete giriliyor ve sanal arkadaşlarla msn’de stres atılıyor. Webcam’lerle hattın ucundakine gülücükler yollanıyor, “dostum, üzülmek için neden yok,” mesajları yazılıyor. Ücretsiz msn ifadeleri ile komiklikler yapılıyor. Modern insan bilgisayar başındaki rahat koltuğuna gömüldükçe gömülüyor ve bisküvi ile kola tüketip duruyor. Akşamüzeri arkadaşlarla buluşmaya gerek olmuyor, çünkü arkadaşlar da bilgisayar başında oluyor. Arkadaşlara şarkılar ve resimler yollanıyor. Anlamlı slayt gösterileri “forward” ediliyor ve “bunu doksan kişiye gönderenin ilk dileği yerine gelecek, inanmıyorsan dene de gör,” notu ekleniyor.
İnternet, insanı hızla sanal bir dünyanın parçası yapmakla meşgul… Yalnızlıklar, o mutlu “kendini bulma” fırsatları, sanal kalabalıklar tarafından yok ediliyor. İnsan kendine yabancılaşıyor. Duygularına ve duyularına yabancılaşıyor. Arsız bir röntgenci gibi insanı gözleyen web kameraları, insanların yatak odalarını bile dünyaya taşıyabiliyor. Sanal fanteziler insanı yeni ve keşfedilmemiş psikolojik baskılara maruz bırakıyor ve henüz çaresi bulunamamış hastalıkların pençesine sürüklüyor. Görüntülerle yaşıyor artık insan, üç boyutlu madde taklitleriyle avunuyor. Dokunma duyusunu kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya, klavyeden başka bir şeyi hissedemiyor. Elektrikler gitmeye, ekran kararmaya-görsün, sanal gerçeklikten kopan insan sanal bir mutsuzluğun kucağında buluyor kendini… Gerçi şarzlı pilleri ile uzun süre yaşayabilen “laptoplar” da var artık ya; olsun ama, yine de teknoloji bu, bazen ekran kartı yanabiliyor ya da bilgisayar bir virüs tarafından göçertilebiliyor. Aslında benim korktuğum şey, elektriklerin gitmesi ya da şarzın bitmesi değil: bilgisayarlara bulaşan ve makinenin işlem yapma özelliğini baltalayan virüslerin bir gün insana bulaşabileceği düşüncesi ürkütüyor beni… Allah korusun, ya tuşlara basamazsak!

Google Earth’ün bir adım ötesi

hokeypark | 31 October 2007 12:31

Google Earth ile havadan bir şehri rahatlıkla gezebilirsiniz, EveryScape ise şehirdeki binaların içine kadar girerek işi bir adım daha öteye taşıyor.

Internet kullanıcılarının ciddi olarak ilk kez Google Earth ile tanıdığı ve çok sevdiği online harita ve gezinti araçları giderek gelişerek farklı boyutlar kazanmaya devam ediyor. Şimdiye kadar şehirlerin üzerinde, bir adım sonrasında şehirlerdeki caddelerde gezinebilen internet kullanıcıları artık caddelerdeki evlerin içinde de gezinebilecek. EveryScape.com web sitesi, şimdilik sadece Miami ve Aspen’deki binaların içinde online olarak gezinti yapabilmeyi desteklese de, bu konuda daha neler yapılabileceği konusunda bize fikir vermesi açısından önemli bir uygulamaya imza atıyor.

hayalinizdeki proje..

BONNER | 31 October 2007 09:12

Elinizde istediginiz projeyi gelistirebilecek yazilimcilar, isleri yürütebileceginiz bir firma ve projenin reklami icin ayrilabilecek bir bütceniz olsaydi hangi projeleri gelistirirdiniz ?

Su an bu ücüne sahibim, her tür öneriyi buradan, is ortakligina tabi olacaklari 😉 özelden alabilirim.

mint.com

onurgu | 29 October 2007 14:42

Eğer sizde benim gibi “yahu şu paramı doğru düzgün takip edeyim, zaten ancak üç beş kazanıyoruz” diye gaza gelip de birçok yol -programlar- denemiş ama “ya kim gircek bunu her gün” noktasına düşmüşlerdenseniz, artık bir çözüm var, şimdilik sadece ABD’de olsa da.

Sistemde HSBC ve Citibank da var; bunların Türkiye’de de olduğunu bildiğimden yazıyorum. Belki bu bankalarda hesabı olan Türkiyeliler de kullanabilir.

Neyse mint.com, paranızı otomatik olarak izlemenize yarıyor. Birçok bankayla olan anlaşmaları sayesinde bütün parasal hareketlerinize ulaşıp sizin için yararlı özetler falan çıkarabiliyor. Örneğin, ATM ve kredi kartıyla yaptığınız harcamaları pasta grafik halinde özetleyebiliyor.

Altivi

ahmetkarakis | 28 October 2007 18:51

İnternette sörf yaparken bir sitede altivi denilen alışveriş sitesini keşfettim. Merak edip ativi sitesine girip sitenin çalışmasını inceledim. Bir süre sonra siteye üye oldum ve satılan ürünleri takip etmeye başladım. Kısa biz zaman sonra anladım ki sitenin lotodan bir farkı yok niye mi? Sistemin çalışması şu şekilde örneğin 1000 ytl lik bir ürün 300 ytl tavan fiyat belirlenip siteye satış için sunuluyor alıcılar 0–130 arası teklif veriyor. Teklif bedel olarak minimum 3 ytl siteye veriyorsunuz kazanmak için genelde 50-100 arası teklif veriliyor. Siteyi takip eden de çok kişi olduğundan teklifleriniz çoğu zaman yanıyor. Boşu boşuna paranızdan oluyorsunuz. Riski çok. Anladığım kadarı ile çok parası olan eğlence düşkünleri için hazırlanmış bir site maddi durumu iyi olmayanlar siteye bakma ihtiyacı bile duymaması onlar için daha iyi olur derim.