bildirgec.org

insaniyet hakkında tüm yazılar

Korsanlık geleneği

kopanisti | 27 January 2007 14:59

Korsanlık ve yağmacılık her devirde olmuştur. Bahsedeceğim olayın da bir geçmişi var. Tesadüfen oluşan bir durumun, yağmacılığa ve belki de korsanlığa dönüşerek günümüze kadar nasıl ulaştığını anlatıyor.

Olayımız İngiltere’nin batı kıyıları ve özellikle Devon isimli kıyı kasabasında geçiyor. Buradaki insanlar yüzyıllar önce kıyılarda ateşler yakarlarmış. Gecenin karanlığında fırtınalı havalarda, gökyüzü delinmiş halde yağmurlar yağarken, göz gözü görmez haldeyken, gemi kaptanları kıyıdaki bu ateşleri fener zannederler ve olumsuz koşullardan kurtulmak için teknelerini oraya yaklaştırmaya çalışırlarmış. Kurtulma ümidiyle kıyıya çok yaklaşan gemiler, kayalıklara bindirir, paramparça olur, kaptan suratı şallak mallak vaziyette teknesini mi kurtarsın, malları mı kurtarsın ne yaptığını bilmez halde debelenirmiş. Canını kurtarmak isteyen denizciler kendilerini kıyıya zor atar, yaralı maralı sağ kalmaya çalışırlarmış. Ertesi sabah da buranın halkı kıyıya vuran malları görüp, bunlarda nereden geldi diye şaşırıp ama yine de sahibi kimdir, nedir ne değildir diye araştırmadan toplamaya koyulurmuş.

Gel zaman git zaman bunun gerçek nedenin kıyıda yaktıkları ateşleri fener zanneden gemilerin parçalanmaları sonucunda olduğunu idrak etmişler ancak tıspıs olmuşlar, ses seda çıkarmadan biraz da salağa yatarak bu durumlarını devam ettirip denizden gelen mallarla günlerini gün etmişler, yağmacılıkları had safhaya ulaşmış, sağ kalan tayfalar bunların ellerine düşmemek için anında toz olup canlarını kurtarmaya bakmışlar. Böylece yaşamlarını sürdürmüşler mutlu mesut yaşamışlar. Modern zamanlarda unutulan bu gelenek gel zaman git zaman babaların çocuklarına anlattıkları birer şehir efsanesi halini almış.
Tarihlerinden bir parça olan bu anılarını, tarihlerini dürüstçe yansıtabilmek, eski günlerden dem vurabilmek ve belki de gelen turistlere biraz da eğlencelik bişeyler sunabilmek adına Deniz Yağmacılığının müzesini bile kurmuşlar. Burada yağmalanan eşyalardan birçoğunu da sergilemişler.

Allah’ım yoksa ben hayvansever miyim??

huriki | 23 December 2006 21:37

benim hayvanlarla özellikle de köpeklerle ilişkim genelde mesafelidir. ancak dün geceden beri hayvanlara karşı bir zaafım olduğunu anladım. dün bizim mahallenin çocukları benim evin önündeki bahçemsi, balkonumsu uzantının önünde uzun süre durup beni dikizlediler. ben de hem çalışıyordum o sıra hem de çocuklarla uğraşmak istemiyordum. akşama doğru üst komşulardan biri aşağı sepet uzatıp beni dışarı çıkardı. meğerse orada bir yavru köpek varmış. köpek bir aylık bile değil. yere uzanmış, başı aşağı düşmüş, baygın gibi. hava çok soğuk olduğu için, hiç adetim olmamasına rağmen köpeği içeri aldım. ama zavallıcık hala yarı baygındı. kesinlikle bir lokma yemeden, bir yudum su içmeden öylece yatıyordu. benimki veterinere götürelim dedi ama saat geç olmuştu. hayvanlara uzak olunca insan veteriner nasıl bulunur onu bile bilmiyor ki.bütün gece ishal olmuş bir şekilde hasta yattı. bu sabah veterinere götürdük. o kadar susuz kalmış ki bütün algıları kapanmış, gözleri içeri kaçmış, bilinçli bir hareket yapamaz hale gelmiş. ağlamıyor, yemiyor, içmiyor. serum verildi, ilaç falan. ama şimdi evde öyle yarı baygın yatıyor. işin ilginci sızlanmaya başladı ve okşanınca susuyor. okşamaktan helak olunca bir peluş bebek bulduk onu sürtüyoruz, acısına rağmen sakinleşiyor. şimdi ne yapacağım bilmiyorum. hayvan barınağında ölür dedi veteriner, sokağa da atamam. ama ne yer, nasıl yer bilemiyorum. onun için ne yapılabileceği hakkında fikri olan veya bir yavru köpeğe ne nasıl yedirilir bilen varsa tavsiyeleri seve seve dinlerim.