bildirgec.org

inatçı hakkında tüm yazılar

SAPLANTILI DÜŞÜNCELER-ZORUNTULAR

teacher07 | 27 April 2008 04:45

Sol yandan kalkmak uğursuzluk getirir… Salı günü işe başlamak uğursuzluk getirir… On üç uğursuz bir sayıdır… Gece tırnak kesmek uğursuzluktur… Aradan kara kedi geçmesi uğursuzluktur… Merdiven altından geçmek uğursuzluktur… Uzanmış yatan kişinin üstünden atlamak yanlıştır, boyu kısalır… Bu gibi; duyduğumuz , bazılarımızın da inandığı nice düşünceler saplantılı düşüncelerdir.

Bazı kişiler, yatmadan önce belli hareketler yaparlar.Elini belli yerlere sürerler.Terliklerini yada başka eşyalarını belli yerlere koyarlar. Belli sözler mırıldanırlar. Kimi kişi kapıyı kilitler, elektrik düğmesini kapatır, ocağı kapatır, ya yatar, ya da dışarı çıkar. Sonra bütün bu işleri yaptımmı diye kuşku duyar. Bu işleri defalarca yineler. Bazı kişiler ellerinin kirlendiğini düşünerek, saçma olduğunu bile bile defalarca yıkar. Bazı kişiler kapı tokmağı tutmazlar, el sıkmazlar. Bu gibi davranışlar da zoruntulu davranışlardır.

fol yok yumurta yok- eee fol ne peki?

mahmutsami | 13 September 2006 13:51

fol kelimesinin sözlükteki anlamını bilmiyorum, bakmayı da düşünmüyorum. anılar bana yetiyor.
dedemlerin yarı ahşap yarı betonarme evinin altı üç odalı geniş bir ahırdı. odanın birinde inekler kalır, biri fıztık gazeli (kurumuş yer fıstığı yaprakları) dolu olur diğerinde ise tavuklar barınır idi. gerçi tavuklar biraz rahat hayvanlardır, diğer odalara geçmekte pek bir beis görmediklerine değinmeliyim.
inekleri gütmek zevklidir, ineğin kendisi zevkli bir hayvandır zaten. çok güzel gözleri vardır, su içişi izlenmeye değer. yürüyüşü de kendine mahsus bir ritim taşır. ama tavuk öyle değildir. tavukta beni çekecek herhangi birşey bulamadım. üstelik tahmin edilemez derecede inatçıdırlar, kara sinekler ile yarışabilirler bu konuda. bir tavuk kişlendiği (kovulduğu) halde saatlerce tekrar tekrar aynı yere gelmeye çalışır, sanki bedeninde atom reaktörü var gibi hiç de yorulmaz. tavuk bir yere girmeyi bir gaye beller bazen, orada ya yiyecek şeyler var yahut tavuk orasi enteresan bir mekandır diye düşünmektedir.
bu beni pek heveslendirmeyen hayvanın bir huyu vardır: hiçbir tavuk daha önce yumurtladığı yere tekrar yumurtlamak zorunda hissetmez kendini, ama bu hayvanların her gün aynı yere yumurta bırakmalarını sağlayan bir kandırmaca vardır: fol. tavuk ya kişlenerek uzaklaştırılır yumurtalarından ya da kendisi bir ara kalkar işte. o vakit yumurtaları alırken bir tanesini orada bırakacaksınız ki ertesi gün tavuk hanım gelip aynı yere yumurtlasın. yumurtası hala orada diye gelir tavuk, dün şurda yattım ne de rahattı deyip gelmez. geride bırakılanın adı foldur, fol bıraktın mı sorusunu ahırdan yumurta sepetiyle dönerken çok duydum küçükken. biz kendimizce bir işaretle bellerdik folu, ya üzerindeki bir lekeden ya şeklini ezberleyerek, ya kabuğuna bir küçük çizgi atarak. her gün aynı yumurta bırakılır ve o da belli olur ki mazallah ileride bir gün 10 gündür beklemiş folu alıp tazedir zannımca diyerek kırıp yemeyesiniz.
biz boyle yapardık ama bir gun benim anılarıma detay katan bir uygulama gordum. komşumuz munevver halanın ahırına torunuyla birlikte girdik, yumurta alalım, yukarda fıstık yağı ile tavada pişirip yiyelim. sonra da oynarız. plan bildik, ama güzel. ben fola dikkat kesildim, benim için en haysiyetli yumurtalar fol olanlardı, kolayca karnımızı doyurabilmemizi sağlayan, tavuk denen hayvandan sürdürülebilir yumurta hasılatı elde etmeyi sağlayan o gizli kahraman. bir gariplik vardı, şekil tamam amenna lakin renginde hafif bir sorun vardı folun. elime aldım, yahu bu soğuk, yahu bu pütürlü, yahu bu taş be. alper bu taş mı? taaş. taştan fol mu olur? oluyormuş. bir yandan hoşuma gitti, bir yandan bir sogukluk hissettim taştan fola. yumurtaya çok benzer bir taşı fol olarak kullanmak biz insanların tavuk karşısındaki zaferini katmerliyordu ama bir kahramanlık işlevi gören yumurtaların ortadan kalkmasına sebep oluyor. o zaten taş, yumurta değil. ama bizim follarımız harbiden gerçek yumurtaydı. sanki taştan fol ile sağlanan biraz suni bir zafer gibiydi.
neyse laf uzadı, anılar bitmez şimdi. fol dediğimiz böyle bir şey işte. belki yakında mermerden yumurta yapılıyor ya onları da fol diye kullanırlar, ağaçtan yapıp boyanır ya da belki plastikten. benim kalbimdeki yatan civan, aslan, yiğit her zaman gerçek yumurtadan olan foldur.