bildirgec.org

imkansız aşk hakkında tüm yazılar

Hayal Şiir

omeredz | 22 December 2010 18:48

HAYAL
Her zaman hayal kuruyorum
Lakin resmine bakınca rüyada olduğumu anlıyorum
Deryaya bıraktım şiirlerimi
Sana beni anlatsınlar diye

Ben huzuru senden aldım
Yıllar geçti unutamadım
Hergün sevgim arttı
Artık içime sığmadı

Yazdım güneşe ismini
Yazdım dağlara kaylara
Yazıdım ismini şu yüreğime
Bırakmaz bu bedende can durdukça

Ben seni hep kendimde aradım
Lakin hep bana uzak kaldın
Sana hiç kavuşamadım
Sen beni bir mum gibi yaktın

Ahh aşka aşina olanlar anlar halimi
Mest ediyor gülüşün beni
Neden sevmiyorsun bu mecnunu
Divane derviş eyledin sen beni

Karşılıksız Aşk

omeredz | 22 December 2010 17:28

Aşkın kadirini öğretti bana
Sevdim ben onu içimden kan aka aka
Ey yar ben sana meftunum
Sensiz harap ve bitabım

Öldürüyor yıldızları güzelliğin
Söndürüyor hem şemsi hem kameri
Özledim özledim seni
Aşkın mest ediyor beni

Ey yar yüreğimde oldun har
Sen rüyama düşende uyanmak bana zarar
Ağlatma bu garibi senden başka kimsesi yok
Sen siz yetimler gibi mazlumum

Gülüşündür yarama merhem ey aşk
Seni görende öğrendim ben aşk nedir
Seninle tutundum hayata ve rahmana
Ağlıyorum yana yana

Bir öğretmenler günü sana hediye alırsam bana gülme
Çünki aşkı bana öğreten sensin ey benim özgürlüğüm
Sen azad et beni kafesimden sensizlik bana zindan
Ey yarrr Huda aşkına beni koyma yoksun koyma aşkından

Werther ve Zalim Sevgili

karuma76 | 27 July 2010 10:26

Yalnızlık kokan saatler, keder dolu günler, karamsar düşünceleri besleyen geceler ve bunların ışığında:
– Yaşamak zor geliyor!
Bitirilmiş bir kitap ve tekrar yitirilmiş umutlar… Sen haklıydın Werther, baştan sona hep sen haklıydın. Seni savundum hep, senin yanındaydım. Düşüncelerimi okumaya başladığın anda ben de girdim kitabın içine. Ben de o gencin avukatlığını yapmak istedim. Ne diyor bu demeyin sakın. Bir kitap okudum ve bana aktarabildiklerini sizinle paylaşıyorum. Hey zalim sevgili! Orada mısın? Sen de dinle bunları olur mu? Sen de yaşa bu dramı.
Ah Werther, söylemediler mi sana: “O çok güzel bir bayan fakat nişanlı” Bunları bilerek atıldın bu maceraya. Ama haklısın, gönül ferman dinlemiyor. Sevdi mi bir kere, her türlü zorluğa meydan okuyabiliyor. Onu gördüğün ilk andan itibaren ben de sevmeye başladım Lotte’yi. Tabii sen benden şanslıydın. Sen onu gördün onunla yaşadın. Ben de hayallerimle sağlamaya çalıştım bu durumu. Biliyordun bu işin olmayacağını Werther, niye yaptın? Hatta Lotte ne demişti hatırlıyor musun?
“Niçin ben Werther? Niçin bir başkasına ait olan ben? Evet, korkarım ki, yalnızca bana sahip olabilmeniz imkansız olduğu için beni bu kadar arzuluyorsunuz.” Bu sözlere rağmen… Buna benzer kelimeleri ben de dinledim. Bana da “Benim neyimi seviyorsun, beni neden seviyorsun?” dediler. Bizi anlayamazlar Werther. Ne seni, ne beni, ne de bizim gibi sevenleri… Sakın Lotte’yi suçlama olur mu? Bu olayda en masumumuz o bence. Ben bile okuyucu olarak suçluyum. Okurken içimden ona kin besledim. Oysa onun yapabileceği hiçbir şey yoktu. O başkasına aitti ve bu da duygularına zincir vurmaya yetiyordu. Fakat… Fakat! Werther öldü, zalim sevgili! Genç Werther, Lotte’ye karşı beslediği yüce sevgiye yenilip öldü. Sevmeyi öğrendi, sevgi gibi yüce bir duyguyu kazandı, fakat onun haricindeki herşeyini kaybetti. Werther öldü!Duyuyor musun zalim sevgili, Werther öldü…
Uzun süredir suskunuz ve konuşmak yazmak içimden gelmiyor. Defalarca mektup yazmayı denedim. Olmuyor işte. Birşeyler yitip gitmiş anlaşılan. Yazıp da göndermek istemediğim mektuplar da var. Niye bu isteksizlik! Galiba dostluk yetmiyor bana. Daha fazlasını istiyorum. Yine Werther’e dönelim isterseniz. Hikayeyi kısaca anlatmak istiyorum:
Werther değişimi ve gezmeyi seven bir genç. Yaşadığı yerden uzaklaşmak için bir kasabaya gidiyor. Kitapta Werther ve Lotte’den başka önemli bir isim göremediğim için isim kullanmayacağım. Bu kasaba onu önce doğaya sonra yaşama bağlıyor. Bu arada kasaba sakinleriyle de sıkı ilişkiler kuruyor. Arkadaşına gönderdiği mektuplar ve yaşadıklarının kısa sentezi… Bazen yüksek zümre ve sosyete hayatıyla mücadele ediyor. Yine de doğanın ve yaşamanın zevkini çıkarıyor. Tabii güzeller güzeli Lotte ile tanışana kadar. Lotte kasabada iyilikten iyiliğe koşan, halk tarafından sevilen, çevresine neşe, mutluluk saçan fakat nişanlı genç bir bayan. Uyarılara rağmen başlayan bir gönül oyunu ve ölümle noktalanan kara sevda…
Ölüme ulaşmanın tek nedeni, karşılıksız verilen sevginin kontrolden çıkıp Werther’i esir alması. Yaşam bitiyor o anda. Artık Lotte başlıyor. Her yer, her şey, her saniye Lotte. Baştan beri zincire vurulmuş sevgiler ve ölümün soğuk yüzü…
Ölüm çizgisinde ayrıldım Werther’den, ona layık görmedim ölümü. Çünkü haketmemişti. Daha iyilerine layıktı. Fakat dedik ya, gönül ferman dinlemiyor. Lotte’nin elinden olacak herşeyi kabullenmişti Werther ve ölümü de Lotte’nin elinden oldu. Werther öldü, zalim sevgili, anlıyor musun, Werther öldü!.. Ben gidemedim onunla ölüme, ben beceremedim. Belki de korktum. Beni hayata bağlayan, beni Werther’den ayıran bir farklılık olmalı ki, yollarımız ayrıldı. Hangimiz kazandık acaba? Çektiği azabın ödülünü ölüm zanneden Werther mi? Yaşamayı seçip de azap çekmeye devam eden ben mi? Fakat herşeye rağmen olan oldu, Werther öldü zalim sevgili!
” Werther: Ne mutlu bana; senin uğruna ölüyorum, senin uğruna vazgeçiyorum kendimden.”

Zühre ile Tahir

Don Cristobito | 21 September 2009 18:16

Nazım Hikmet Ran’ın şiiri Tahir ile Zühre’ye bir nazire…

Zühre ile Tahir

Tahir Zühre’yi neden sevdi
Bilmiyordu o da
Kalbini dinlemişti sadece
Zühre niye cevap vermemişti ona
Yıllarca beş para etmeyen kalbinde sakladığı aşkı için mi ?
Yoksa kırık aynalarda hep kendisini izlediği için mi?

Anlamadı Tahir
Yine baktı aynalara
Gördü ne durumda olduğunu
Ve gerçekten de aşkının kalbi gibi beş para etmediğini
Bir kez daha acıdı kendine
Tahir olmak ayıptı
Yetmemişti dünyayı doludizgin sevmesi
Tahir Zühre’yi sevdiği için kaybetti.
Zühre ise Tahir’i sevmediği için kazandı…

HAYATTAN PAYINA DÜŞENİ YAŞAMAK…

| 09 March 2007 21:35

“Hayat acımasız!”, diye kestirip atmak istiyorum. “Kader utansın!” gibi klasik serzenişlerde bulunup, arabesk bir mutsuzluğa teslim olmak ve acımak kendime…Olmuyor. Bunlarla durulmuyor içimdeki fırtına…
Hayattan hepimizin payına birşeyler düşüyor ve iki seçenek var: ya kabul edip yaşayacaksın elinde olanla avunarak, ya da isyan edeceksin, daha fazlasını istiyorum ben diye. Ben ilkini seçtim; Budur kızım senin payına düşen, sus ve devam et nefes almaya…
hayattan payıma düşen; solariuma gitmez de eskaza beyaz kalırsa hayatın biteceğine inanan öğrencilere ders vermek, araba markalarını yarıştıran şapşallara bir şeyler öğretmeye çalışmak, ve bunu yaparken kirayı ve faturaları ödemek için bunlara katlanmak zorunda olduğumu bilmek…Yine de yetmediği için akşamın bir saatlerine kadar ek işlerde sürünmek…eve gecenin bir vakti dersten çıkıp geldiğimde omzuna başımı yaslayıp “çok yoruldum” diyebileceğim biri olmaması…ve imkansız bir aşk…
hayattan benim payıma düşenler bunlar. Ben, sızlanma ve kabul et, budur işte, sus ve nefes almaya devam et, demeyi seçiyorum…ama bazen zor işte. Bazen nefes alamadığımı hissediyorum. içimi döküp rahatlamak istedim sadece, yorum beklemiyorum. bu gece yorgunum tüm bu kabul edişlerimden…