bildirgec.org

hazin hakkında tüm yazılar

youtube yine yenide kapatıldı…

Shew | 20 May 2008 13:02

mazlum youtube
mazlum youtube

Evet arkadaşlar yine bir youtube kapa-aç haberiyle karşımızda bu daha bir metanetle karşılayacağınıza emin haberi çükü hepimiz alıştık artık youtube bu durumuna.Ve bir çoğumuzun koplu teorileri öretmeye başladığınızda biliyorum benimde var bir kaç tane çümkü.Telekom altyapı patlak verince hemen youtube masanın hemen altındaki kapama tuşuna basıyor ve işte sonrası malum bizlerde tv haberleride hayatında youtube ye girmeyenler bile youtube konuşuyor.Ve son cümleler henüz söylenmemişken youtube yenide açılıyor.
Gelin bir kampanya başlatalım arkadaşlar “youtube tamamen kapatılsın altyapı bayram etsin” diye birşey.
nedersiniz hoş olmaz mı_?

CÜMLE KURMANIN YAZILMAMIŞ HAZİN BİYOGRAFİSİ

neoberg | 19 February 2008 15:30

Okulumuzun çıkacak dergisini neredeyse tek başıma yapıyorum.Burada yayınlanmak amacıyla derlenen bir yazı çok hoşuma gittiği için paylaşmak istedim.

Ağzımızdan çıkan ilk kelimeyle yüreğimizi ısıttık,yüzünüzü güldürdük,neşeniz olduk.Bize neden cümle kurmanın ızdıraplı,çetrefilli,riskli bir yol olduğunu söylemediniz de,kelimenin mutluluğuyla avunduk yıllarca.Cümle kurmanın acemisi olduk,muzdaribi,yorgunu olduk.Bir cümle kurarak,bir kalbi kırdık.Bir cümle kurarak,bir başlangıca imza attık.Bir cümle kurarak bir filmin “SON” yazısının harflerini oluşturduk.Bir özne ve bir yüklemin yeterli olduğunu söyleyen dilbilgisi kitaplarının basitliğinin aksine,hayatımız hangi cümlelerde özne olmanın ve hangi yüklemleri yüklenmenin ağır tercih sınavlarıyla geçti.Hangi cümlede ‘ben’ olacaktık?Hangi ‘biz’e katılacaktık?Kim için ‘sen’,kim için ‘siz’,kim için ‘o’ olacaktık?’-Di’li geçmiş zamanlarımıza eklenecek,’-yor’ ekli fiiler belirleyecekti,’-ecek’lerimizi.Ve bizi asla ilgilendirmeyecekti,elalemin ‘-miş’leri.Bizim için ‘-dır’ların kesinliği olacaktı,gözümüzle gördüğümüz ya da gözümüzle görmüş kadar kesin olan.Kimi zaman ‘gizli özne’ olsak da bir ‘ben’ olarak var olacak,faili olmadığımız filleri üstlenecektik.Kimi zaman ‘edilgen’ bir fiilde gizleyecektik kendimizi.’Ben’ diye yükseltecektik sesimizi,gurur duyulası cümlelerde ve kısık sesle dile getirilen bir savunma cümlesindeki yarım ağızla söylenecekti yine aynı ‘ben’.İlk ‘anne’,ilk ‘baba’ kelimeleri dökülürken ağzımızdaniaklınızdan uçuverdi söylenen sözlerin geri alınamazlığı.Ve biz,müfredat lisanıyla konuşan öğretmenlerimizden bir kompozisyon konusu olarak öğrnedik,dilin kemiğinin olmadığını bir atasözü olarak.Biz, ‘seviyorum’ cümlesinin öznesi olmanın ağırlığı kadar, bu cümlenin söyleyicisi ve muhatabı olmanın ayakları yerden kesici başka bir ağırlığını da bizzat yaşayarak öğrenmek zorundaydık.Yürümeyi düşerek öğrendiğimiz gibi, cümle kurmanın zorlu güzergahını da, yanlış zamanda, yanlış muhatablara, yanlış kelimelerle kurulmuş cümlenin pişmanlık raporuna eklenmesiyle öğrendik.Ama dizimizdeki yaralar kadar kolay geçmedi,dilimizdeki ve kalbimizdeki yaralar.İlk cümlelerimiz kalbimizle paraleldi.Kalbimizde ne varsa, cümlelerimizde de o vardı.Sonra kalbimizi gizlememiz gerektiğini öğrendik,nerden öğrendiysek.Bu ayrışma o kadar yoğunlaştı ki, kalbimiz sızlar, cümlelerimiz yalanlarla kirlenir oldu.Hayat, cümle kurma satrancı haline geliverdi.Her kelime bir hamle, her imalı söz bir ‘şah’, her cevap verilemeyen cümle bir ‘mat’ oluverdi. O insanın içini ısıtan, yüreğine su serpen, aklını karışıklıklardan, beynini bulanıklıklardan, hayatı karamsarlıktan kurtaran cümleler azaldı. ‘Seni seviyorum’lar çoğaldı ama, kalpteki sevgilerden çok daha fazla. ‘Ben’ler arttı, benliklerin şımarması oranında.Hayatı, cümle kurmanın, kuramamanın, cümlelere muhatap olmanın ızdıraplı, çetrefilli, riskli yolu biçimlendirdi. ‘Anne’ sözcüğünün sevimliliğiyle başlayan hayat, her zaman aynı sevimlilikte bitmedi.Yapılacak hesaplar arasına, kurulan cümlelerin sorumluluğu da eklenerek verildi son nefesler.

mi ?

necronamber | 12 January 2008 03:19

vay vay vay … Aferin şu karıncaya Yarı ölmüş bir sineği yakalamış götürüyor. Götür yiğidim, götür ! Sineğin karşı koyuşuna aldırma.

Bir hayvan olman sıfatıyla bütün acıma duygularını ayakların altına alabilirsin. Sen, isteyerek hüsrana uğrayan insanoğullarına benzemezsin…
Hakiki insan kendisi üzerinde düşünülecek herhangi bir şey olmayan, sözünü dinleten veyahut kendisinden nefret edilendir… mi ?
son olarak ağacın dalından bir kuru yaprak koptu, bak bak yere düşüyor. Yaprağın bu düşüşü bir kelebeklerin uçuşunu ne kadar da benziyor… Tuhaf değil mi ? En hazin ve ölü bir şey en canlı ve mutluluk saçan bir varlığa ne kadar da benziyor….