bildirgec.org

gregory peck hakkında tüm yazılar

Bülbülü Öldürmek; To Kill a Mockingbird (1962)

queennothing | 04 April 2011 10:29

Yazar Harper Lee’nin kitabından uyarlanan sinema filmi “To Kill a Mockingbird” (Bülbülü Öldürmek), 2008 senesinde hayatını kaybeden yönetmen Robert Mulligan tarafından çekildi. 2 Milyon Dolar gibi bir bütçeyle tamamlanan yapım, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Set Dekorasyonu ve En İyi Senaryo dallarında Oscar Ödülü kazandı. Amerikan aktör Gregory Peck‘in başrolünde yer aldığı filmde 1967 senesinde hayatını kaybeden aktör Frank Overton, Amerikan aktör Brock Peters, John Megna ve Robert Duvall rol alıyor.

Roman Holiday (1953)

queennothing | 25 March 2011 09:42

Üç defa Oscar Ödülü kazanan yönetmen William Wyler‘in yönetmenliğini üstlendiği sinema filmi “Roman Holiday“, 1953 senesinde vizyona girdi. Belçika’da dünyaya gelen güzel aktris Audrey Hepburn ile 2003 senesinde kaybettiğimiz Oscar Ödüllü aktör Gregory Peck‘in başrollerini paylaştıkları filmde iki defa Oscar’a aday gösterilen aktör Eddie Albert, Hartley Power ve Harcourt Williams gibi isimler de rol alıyor.

On the Beach (1959)

queennothing | 01 February 2011 13:04

Judgment At Nuremberg, It’s A Mad Mad Mad World, The Pride and the Passion gibi yapımlardan tanıdığımız Amerikan yönetmen Stanley Kramer‘in yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “On The Beach” (Sahilde), 1959 senesinde vizyona girdi.Tam 9 defa Oscar’a aday gösterilen Kramer’in çektiği yapım, Nevil Shute’nin romanından uyarlandı. Filmde Gregory Peck, Ava Gardner, Fred Astaire ve Anthony Perkins rol alıyor. Döneminin en başarılı bilim-kurgu yapımlarından biri olan “On The Beach”, En İyi Müzik ve En İyi Film Düzenleme dallarında Oscar adayı olurken, Kramer’e BAFTA Ödülü kazandırdı.

Cape Fear (Korku Burnu-1991)

| 13 August 2010 11:12

Cape Fear, usta yönetmen Martin Scorsese‘nin gerilim türünde kotardığı ilk filmidir, aynı zamanda aynı adlı ’62 yapımı filmin yeniden çevrimidir. Filmde kariyerinin doruğundaki Robert De Niro başrolde. Ona Juliette Lewis, Nick Nolte ve Jessica Lange eşlik ediyor. Film, “En iyi erkek oyuncu” ve “en iyi kadın oyuncu” dallarında Akademi Ödülleri’ne aday gösterildi. Fakat De Niro hakkettiği ödüle kavuşamadı. Lewis da öyle.

14 yıllık hapishane hayatının ardından dışarı çıkan tehlikeli psikopat Max Cady’nin aklında tek birşey vardır: Avukat Sam Bowden’den intikam almak. Cady’nin tehditkar varlığı zamanla Bowden ailesi üzerinde etkisini göstermeye başlar.
Kanunlar önünde güzel karısı Leigh ve büyüme çağındaki bunalımlı kızı Danielle’yi korumaktan aciz olduğunu gören Sam, Max’le aralarındaki anlaşmazlığı çözmek için unutulmaz Korku Burnu’na doğru sürüklenir.

haziran ayı anılacaklar

nazokiraze | 17 May 2010 16:09

Dev aktör Anthony Quinn 3 Haziran 2001’de hayatını kaybetti. Anthony Quinn her ne kadar Viva Zapata!, Lawrence of Arabia, Çöl Aslanı gibi filmleriyle dünyaca tanınsa da Çağrı filmindeki Hz.Muhammed’in amcası Hamza rolünden ötürü ülkemizde ve İslam dünyasında yeri farklıdır.

Kung_Fu dizisi ile tanınan David Carradine bir yıl önce 4 Haziranda otel odasında şaibeli bir şekilde ölü bulundu. Carradine için pek çok iddia ortaya atıldı. Aktör 5 yıl önce Altın Portakal Film Festivali için ülkemize de gelmişti.

Moby Dick (1956)

queennothing | 13 May 2010 13:45

1819 – 1891 tarihleri arasında yaşamış olan Amerikan yazar Herman Melville‘in 1851 senesinde yazdığı “Moby-Dick” adlı romanından uyarlanan 1956 çıkışlı sinema filmi “Moby Dick“, iki Oscar’lı aktör/ yönetmen John Huston tarafından yönetildi. Gregory Peck ve Richard Basehart‘ın başrollerini paylaştıkları yapımda aktör/ yönetmen Orson Welles de yer alıyor.
Ishmael’in sözlerinden dinleyeceğimiz bu hikaye, bir balina ile deniz adamının rövanş maçı ya da salt meydan okuma değil; iki canlının birbirine duyduğu aşk, nefret, intikam hırsı ve cesaret örneğidir.

Okyanusun en büyük ve şaşırtıcı beyazlıktaki balinası Moby Dick, bir çok denizci tarafından yakalanmaya çalışılmış, fakat başarılı olunamamıştır. Seneler önce Moby Dick’i yakalama umuduyla okyanusa açılan Kaptan Ahab da dev balinayla sıcak savaş içerisine girmiş, lakin balinayı kaybettiği gibi bir bacağını da bu savaş uğruna feda etmiştir.

Romantik ve Saygıdeğer: Gregory Peck

admin | 09 February 2010 09:55

Gregory Peck
Gregory Peck

“Dinginlik” ve “dürüstlük” onu tanımlayan pek çok güzel sözcükten yalnızca ikisi. Belki de ilk bakışta uyandırdığı izlenimden olsa gerek, onu tanımlayan pek çok güzel sözcüğün içinden öncelik kazandı bu ikisi. Aslında hiç de göründüğü denli sessiz değildi yaşamı, başarıdan başarıya koştuğu ve çok iyi bir kariyer edindiği yaşamını dopdolu yaşadı ve 12 Haziran’da sessizce ayrıldı aramızdan, dinginliğine çekildi.

1916’da açtı gözlerini dünyaya ve yaşamının ilk yıllarını La Jolla, California’da geçirdi. Babasının da adı Gregory’di ama “Doc” olarak bilinirdi. La Jolla’nın ilk ve tek eczacısıydı. Altı yaşına geldiğinde annesi ve babası çoktan ayırmıştı yollarını. Annesini pek göremiyordu, çünkü gezgin bir satıcıyla evlenmişti. Babası ise yeni yeni açılan eczaneler nedeniyle kendi eczanesini kapatmış, bir başka yerde gece vardiyasında çalışıyordu ve oğluyla ilgilenemiyordu.

Bu nedenle bir süre anneannesiyle birlikte yaşamak zorunda kaldı. “Sanırım büyükannemin minik evinde köpeğim ve bisikletimle çok mutlu olduğumu düşünüyorlardı” sözleriyle yakınıyordu sevgisiz geçen günlerinden. On yaşındayken ailesi Eldred’i Los Angeles’daki St. John’s Askeri Okulu’na gönderdi. St. John’s’da askerî disiplini, üniformayı çok sevdi, çok da başarılıydı. Bu okulda edindiği askerî disiplini, mesleğine yansıtacak, belki de başarısını buna borçlu olacaktı.

Allahtan Öyküsü Yazılmış, Filmi Çekilmiş…

tenedian | 15 October 2006 01:12

Klimanjaro'nun Karları
Klimanjaro’nun Karları
Klimanjaro'nun Karları
Klimanjaro’nun Karları

“Klimanjaro’nun Karları” Ernest Hemingway’in bir yapıtı ve 1952 yılında başrollerini Ava Gardner, Gregory Peck, ve Susan Hayward’ın oynadığı bir filmi de çekilmiş. Kitabının yazılması ve filminin çekilmesi isabet olmuş, zira uzmanlara göre 25 ile 50 yıl içinde Klimanjaro’da kar filan kalmayacak. Kenya Yeşil Kuşak Hareketi sözcüsü Fredrick Njau geçtiğimiz 80 yıl içinde dağdaki buzulların %82 sinin yok olduğunu, orman tahribatının ve kontrolsuz sanayi gelişiminin sürmesi durumunda Klimanjaro’nun karlarının kalmayacağını söylüyor.
Klimanjaro is a snow-covered mountain 19,710 feet high, and is said to be the highest mountain in Africa.” Hemingway’in öyküsü bu satırlarla başlıyor, Klimanjaro’nun öyküsü ise acıklı bir şekilde devam ediyor. Acıklı olan onun öyküsü mü bizim öykümüz mü karar vermek aslında zor değil. Üzücü olan ve cevaplanması gereken şu ki, mesela kuruttuğumuz Sultan Sazlığı, Eber Gölü ve diğerleri için bizim filme alınmış kaç öykümüz var?
Ve, Nobel Edebiyat Ödül’lü bir ulus olarak övünmekte ne kadar hakkımız var?