bildirgec.org

geniş zamanlar hakkında tüm yazılar

ayşe kulin-veda “esir şehirde bir konak”

kahramancayirli | 17 October 2007 08:13

Ayşe Kulinle ilk kez ne zaman tanıştım? Ortaokulda olmalıyım. Sular seller gibi okunan biyografik romanı “Adı Aylin” ile. Derken “Geniş Zamanlar”. Sonra “Sevdalinka”. İçinde “Taş Duvardır Benim Sevdam” adlı kusursuz öyküsünü barındıran “Foto Sabah Resimleri”. Ki yazdığım çoğu öykü kitabı eleştirisinde, “Foto Sabah Resimleri”nde yer alan öyküleri örnek gösteririm. Türk öykücülüğünün en önemli iki ödülünü, 1995 yılında Haldun Taner Öykü Ödülü’nü, 1996 yılında ise Sait Faik Öykü Ödülü’nü kazanmış bir başyapıttır, “Foto Sabah Resimleri”!

Şimdi gelelim Kulin’in yeni kitabı “Veda / Esir Şehirde Bir Konak”a. Son Osmanlı Meclisi’nin Maliye Nazırı Ahmet Reşat Paşa’nın konağındayız bu kez. Her kitabında olduğu gibi, yazarın dili çok akıcı, anlatımı ustaca. Ve bütün çok satan kitaplar gibi çok fazla diyalog var.

Öykü cephesinde yeni bir şey yok!

kahramancayirli | 16 March 2007 23:52

Edebiyat yolculuğuna “Güneşe Dön Yüzünü” adlı öykü kitabıyla çıkan Ayşe Kulin yeniden kürkçü dükkanında. Onu, kendine özgü bir okur kitlesine kavuşturan biyografik romanları olsa da öyküyle soluklanıyor besbelli.
“Bir Varmış Bir Yokmuş”, yedi gerçek, altı kurgu öyküden oluşuyor. Ama bütün öyküler birbirleriyle paslaştığı için hayalle gerçek arasındaki çizgi yer yer kayboluyor. Örneğin “Hayal” öyküsündeki Güllü, “Annabella’nın Öyküsü”ndeki Annabella’dan çok daha gerçekçi duruyor.
Kulin’in gerçek öyküler tarafındaki anlatımına biyografik romanlarındaki üslubu hakim. Yani akıcı, oturmuş bir dil. Öykülerin başında sayıca çok fazla karakter var, fakat öyküyü boğan bu karakter karmaşası sayfalar ilerledikçe yok oluyor, taşlar yerine oturuyor.
Ayrıca bütün öyküleri okuduğunuzda karakterlerin kimi ortak özellikleri dikkat çekiyor: Birçok dil konuşabiliyorlar, özgürlüklerine düşkünler, seyahat etmek istiyorlar. Erkek karakterler hep uzun boylu. Kulin’in uzun boylu öykü karakterleri hep yakışıklı. Gerçek öykülerde karakterler dönüp dolaşıp İstanbul’a geliyorlar.
Gerçek öykülerin sonuncusu olan “Ölümün Şerefine Sıkılan Kurşun”, Mehmet Faraç’ın Töre Kıskacında Kadın (Günizi Yayınları, 2004) isimli kitabından kısaltılarak alınmış. Burada bir problem yok ama kurgu öykülerden “Kurban”daki Seher’in sonunun kitabın öbür yüzündeki Rabia’nın sonuyla aynı olması hoş değil. Öyküler arasında küçük göndermeler olduğunu yazar da belirtiyor fakat Seher’e farklı, daha çarpıcı bir son da yazılabilirdi.
Kurgu öyküler farklı farklı kaleme alınsalar da genel olarak bir roman bütünlüğündeler. “Hayal”de tanıştırıldığımız Gül, Güllü ve Musta’nın öyküsü farklı ağızlardan tam 184 sayfa sürüyor. Bazen Gül Hanım’ın kedisinin (Kedi), bazen de Halil’in ağzından (Soytarı). Yunus Ufo’nun sırrını öğrenebilmemiz için “Ada’ya Mektuplar”ı beklememiz gerekiyor.