bildirgec.org

Dünya Şampiyonası’nın düzenleneceği 9 Haziran-9 Temmuz tarihleri arasında Münihli yönetmen Stephan Barbarino ve reklam uzmanı Karl-Heinz Schwaiger bazı kahvehane, müze, restoran, sergi ve kafeleri “Fussballfreie Zone” (futbolsuz mekan) ilan etmeyi planlıyor.
kamusal hayat nabzının büyük oranda futbol frekansında atacağı öngörüsüyle hareket eden Barbarino ve Schwaiger, futbol izlenmesinin ve tartışılmasının yasak olduğu mekanlar oluşturmayı planlıyor
Futbolsuz Mekanlar İnisiyatifi’ önümüzdeki haftalarda somut şeklini alacak. Futbolsuzluğu seçen kahvehane ve müzelerin girişlerinde “Sigara içilmez” uyarısına benzer “Futbol konuşulmaz” anlamında işaretler konulacak. Ayrıntılı bilgi www.fussballfreiezone.de ,buradan:

Futboldan pek hazzetmeyen bir adam olarak beni bile etkiledi bu Toshiba laptop.

Futbol tutkunları için ideal(dir sanırım.).

Bu bilgisayardan sadece 600 adet üretilecekmiş. 26 Mayıs’tan itibaren de satışa başlayacaklarmış. Fiyat belli değil tabii ki.

Bugünün standartlarında iyi bir makina olması dışında görüntüsü çok enteresan. Üst kapak altın rengi ve bugüne kadar Dünya Kupasını kazanan ülkelerin isimlerin gravür tarzında kapağa yerleştirilmiş.

Toshiba Dynabook, World Cup Limited Edition Laptop

Neden senelerdir GS’nin; Avrupa’da almadığı kupa kalmadığı seneler de bile, Fenerbahçe’nin karşısında ayakları tutulur?

cumartesi akşamı oynanacak fenerbahçe-galatasaray futbol karşılaşması 2005-2006 sezonunun şampiyonunu büyük ölçüde belirleyecek.

bir futbol sitesine göre bu karşılaşma ‘dünyanın en büyük derbisi’ seçilmiş.

bu sitede bu derbi ile ilgili şu yorumda yapılmış.

“iSTANBUL boğazının ikiye ayırdığı iki farklı kıta… Avrupa yakasında G.Saray Lisesi öğrencilerinin kurduğu G.Saray, Asya tarafında ise büyük ölçüde işçi sınıfı ve halktan taraf olanların kurduğu F.Bahçe… F.Bahçe genel anlamda orta sınıf ve halkın takımıdır, G.Saray ise zenginlerin… G.Saray’ın son yıllarda adını sıkça duyurmasına karşılık Fenerbahçe ise sportif başarılarını arttırarak nüfusun zengin tabakasının desteğini yanına çekmeyi başarmıştır. “

emin misin Vestel? başlıklı yazısıyla Mehmet Kamış Türkiye’de futbol fanatizminin boyutunu ortaya koymuş.

Uçak lastiği üretmek için Kırşehir’de kurulan Petlas, Kombassan’a satılınca araba ve traktör lastiği de üretmeye başlamıştı.

Orta Anadolu’ya önemli bir hareketlilik getiren bu sanayi kuruluşu, bulunduğu şehirdeki sosyal faaliyetlere de katkıda bulunmak istiyordu. Bu amaçla, dönemin genel müdürü Adnan Şahin öncülüğünde Gölhisar mahalle takımını satın alıp ismini Kırşehirspor olarak değiştirdiler. Kendi isimlerini de kulübün başına eklediler, yani Petlas Kırşehirspor oldu. O yıl, amatör kümeden Üçüncü Lig’e yükseldiler, ardından İkinci Lig’e çıkmayı da kıl payı kaçırdılar. Deyim yerindeyse rüzgâr gibi bir takım kurmuşlardı, önlerine geleni yeniyorlardı.

Türkiye’de yapılan eleştirileri gözününe getirdiğimizde gerçekten haksız yere yerden yere vurulan kişilerde, bir anda en yukarıya çıkartılan insanlarda görebiliriz.. Bunun en önemli nedeni futbol’u izlemememiz.. Sadece oynanan oyunu öylesine seyredip, maçın skoruna göre yorum yapan o kadar çok insan var ki bazen “ben farklı bir maç mı seyrediyorum” dedirtiyor insana..

İlk aklıma gelen örneklerden biri Juan Fran.. Gerçekten Celta Vigo’dayken en beğendiğim oyunculardan biriydi.. Sonra Juan Fran’ın yolu Beşiktaş’la kesişti.. Ve daha Juan Fran doğru düzgün maç yapmadan “bu adamı nerden buldunuz, bunlardan Türkiye’de çok var” gibi yakıştırmalar yapıldı.. Burda sorun Juan Fran’ın iyi veya kötü performansı değil. Sorun Juan Fran veya bir başkası kötü oynadığında Performansıyla değil futbolcu olup olmadığı gibi bir konuyla eleştiriliyor..Medyamızda bırakın avrupadaki takımları 5 yaşında çocukların bile kadrolarını ezbere bildikleri Chelsea, Barcelona vs.. vs.. gibi takımlarının oyuncularının adlarını bilmeyen ama avrupa futbolundan bile ahkam kesen yazarlarımız!!!!!! var. Sadece skora bakıp, oynanan oyundan habersiz yapılan yorumlar ise beni futboldan soğutuyor.. Bu ülke o yüzden ne teknik adamları ne oyuncuları yoketti. Şu an dünyanın en iyi taktisyenlerinden biri olarak lanse edilen Guus Hiddink’in yaptıkları zaten ortada. Bunun gibi o kadar çok isim sayabiliriz ki bu daha acı.. Galatasaray’ın yani Türk futbolunun zaferler kazanmasında belki de en büyük paya sahip olan Hagi bile ilk geldiğinde yerden yere vurulmuş “yaşlı” damgasını yemişti.. Çünkü medyamız sadece eleştirmek için eleştiriyor, her şartta..
Ayrıca iyi futbolcu gittiği her takımda başarılı olur diye bir kural yok futbolda.. Şu an dünyanın en iyi forvetleri arasında yer alan Henry’i Juventus’ta gösterdiği performansıyla hatırlayalım. Veya yakından bir örnek vermek gerekirse Beşiktaş’ta eleştirilen ama O.Lyon’da kendini bulan John Carew’i göz önüne getirelim..
Cristoph Daum Aurelio’yu tek ön libero olarak bırakıp 4-5 forvetle oynarken yerden yere vuran ve deli diyenler Aynı sistemi Saido’yu tek ön libero oynatıp uygulayan Gerets’e ise harika hoca yakıştırması yaptı. Ta ki işler kötü gidene kadar..
Ayrıca en ufak faul pozisyonuyla günlerce tartışılan ama aynı hareket kendisine yapılınca sesini çıkarmayan yönetici ve futbolcularla dolu ligimiz.. Fransa liginde gösterilen kırmızı kartların bizim ligimizde gösterildiğini düşünemiyorum bile.. Hakemin taraflı olduğundan tutun da, Şampiyonluğun zaten belli olduğuna kadar birçok dedikodu dolaşacak ligimizde.. Fransa liginde ise birçok oyuncu başını önüne eğip dışarı çıkarak karşılıyor bu kararı..

türkiye futbol federasyonu’nun fifa disiplin komitesi tarafından verilen cezaya itirazı, bugün fifa tahkim komitesi’nin zürih’te yapacağı duruşmada görüşülecek. duruşmada futbol federasyonu’nun tezini, türkiye futbol federasyonu asbaşkanı av. kemal kapulluoğlu ve av. anıl gürsoy ile davanın fifa disiplin komitesi’nde görüşülme aşamasından itibaren federasyon adına görev üstlenen alman avukatlar dirk-rainer martens ve julia feldhöff savunacaklar.
inşallah aldığımız cezayı hafifletirler.

Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonu‘nundan en çok gol atan kaleciler sıralaması. Chilavert tabiki birinci sırada.

futbol liginde şiddetin okullarla beraber eşzamanlı olarak artması ilginç. toplumun her kesiminde bir tahammülsüzlük var. herkes sıkıntısını şiddete başvurarak atmaya çalışıyor.
bunun önüne nasıl geçilecek bilemiyorum. şiddetin artmasını sadece bir filme bağlamakta büyük haksızlık olsa gerek. belki katalizör görevi görüyor okullarda. öğrenciler bu dizi filmin kahramanını kendilerine model alarak davranış bozukluğu sergileyerek olayları tetikleniyor. okullarda çocukların gözönünde olan insanlardan etkilenmesi normal ancak koskoca kulüp yöneticilerinin ve sporcuların şiddetini açığa çıkarmasını neyle açıklayacağız.

Dün akşam oturmuş R.Madrid ile Celta maçını izliyordum.İzleyenler bilir Celta’dan bir oyuncu sol taraftan topa vurdu o top kalenin içine mi düştü,yoksa dışarı mı anlayamadım.