bildirgec.org

femme fatale hakkında tüm yazılar

film-noir’in Günümüz yüzü: neo-noir

kumsacli | 09 June 2009 11:00

Kara filmin doğumuna en önemli zemini hazırlayan kuşkusuz ikinci dünya savaşıdır. Savaş Amerikan toplumunun tüm yerleşik model değerlerini altüst etmiş toplumsal yapıyı derinden sarsmıştı. İyi ve kötünün iç içe geçtiği savaş sonrası döneminde Amerika’ya göç eden Billy Wilder, Robert Siodmak, Otto Preminger ve Fritz Lang gibi Alman ve Avustralyalı yönetmenler; dışavurumcu Alman sinemasının etkilerini Hollywood’da taşıdılar.
Dışavurumcu alman sinemasının en önemli ve öncü sayılabilecek filmi “Dr. Caligari’nin Muayenehanesi” bu türün çıkış noktasını oluşturur.

Savaş Beyaz Perdeye Yansıyor
Amerika’nın savaş sonrası psikolojisinin ve genel atmosferin sinemaya yansıması kaçınılmazdı. Savaş sona erdiğinde evlerine dönen erkekler pek çok şeyi bıraktıkları gibi bulamamışlardı. Kadın toplumsal hayatta etkin bir rol alıp özgürlüğünü ilan etmişti ve “mutfağa” dönmeye de pek niyetli görünmüyordu. Bunların dışında askerden dönenlerin iş bulabilme endişesi vardı. Amerika o yıllarda kanunu hiçe sayan adamların egemenliğinin sürdüğü, sokaklarda kurşun yağmurlarının esip geçtiği, çetelerin her köşe başında hesaplaştığı bir toplumsal buhran dönemi içindeydi. İşte bu ümitsiz ve karanlık ortam kara filmin doğmasında gerekli olan altyapıyı hazırladı ve tür, bu atmosfer içinde ortaya çıkıp gelişti.

Bol erotizm + bol gizem = ”Basic Instinct (Temel İçgüdü)”

gorcun | 06 June 2009 10:05

Basic Instinct
Basic Instinct

Paul Verhoeven’in kara film şaheseri Basic Instinct (Temel İçgüdü) 1992 yılında çekilmiş. Gerilim ve erotizmdolu bu film kanlı bir cinayet sahnesiyle açılır. Yatakta sarışın partneri tarafından buz kıracağıyla öldürülen Rock yıldızı Boz’un (Bill Cable) kurban olduğu bu cinayeti araştırmak dedektif Nick’e (Michael Douglas) düşer.
Dedektif Nick ve ortağı (Wayne Knight) araştırmaları sonucunda Boz’un birlikte olduğu kız arkadaşı Catherine Tramell’e (Sharon Stone) ulaşırlar. Tramell son derece çekici ve etkileyici bir yazardır. Yapılan soruşturmadan sonra Tramell’den etkilenen Nick onunla yakınlaşır ve ilişki yaşamaya başlar. Bu zaman içerisinde bir cinayet daha işlenir. Cinayetler, Tramell’in yazdığı kitaptaki şekilde işlenmektedir.
Bu durumu farkeden polis psikaytristi aynı zamanda Nick’in eski sevgilisi Beth (Jeanne Tripplehorn), şüpheli konuma düşen Tramell’den uzak durması için Nick’i uyarır.

Basic Instict
Basic Instinct

Tramell’in lezbiyen sevgilisi Roxy’de (Leilani Sarelle) işin içinde olunca bu karışık ilişkiler Nick için dahada çözülemez bir hale gelecektir. Film başarılı bir polisiye gerilim olmasının yanı sıra oldukça açık ve cesur sahnelerin olduğu bir film olarakta akıllarda yer etmiştir.
Femme fatale kadın tiplemesiyle Sharon Stone’un performansı sinema dünyasında unutulmazlar arasında yerini almıştır. Rol için Kim Basinger, Emma Thompson, Michelle Pfeiffer, Greta Scacchi, Julia Roberts ve Meg Ryan gibi bir çok ünlü kadın oyuncunun adı geçmiş ama sonunda Sharon Stone rolü almıştır.
Filmdeki Johnny Boz Club sahneleri, Warner Bros Stüdyolarında kurulmuş bir sette çekilmiştir. Film, gay ve lezbiyen komüniteleri tarafından büyük tepki çekmiş ve San Francisco Polisi grupların ayaklanmasını bastırmak için hergün şehrin heryerinde görevli olarak durmuşlardır.

Chicago (2002)

queennothing | 15 March 2009 08:40

Roxie Hart, her gece izlediği Velma Kelly gibi şarkı söyleyip, dans etmek ve ‘herkesin hayranlıkla izlediği bir kadın’ olmayı hayal etmektedir.

Roxie, ünlü olmak için düşünmeden her yola başvurmaktadır ve bu aşamada, O’nu istediği üne kavuşturacağını vaad eden sevgilisi Fred‘i de öldürmekten çekinmeyecektir.

Diğer yandan, geceleri sahnede şarkı söyleyip dans eden, binlerce gözün hayranlığını kazanan Velma‘nın da başı, en az Roxie kadar derttedir.

Frida (2002)

queennothing | 05 March 2009 16:31

1907, Meksika doğumlu ‘femme fatale‘ olarak kabul edilen Frida Kahlo, gerçek yüzünü; cesur, güçlü ve sadece kendini olduğu gibi kabul edebilen sanatçı ve bir ‘kadın‘ı tüm çıplaklığıyla gösteriyor.

19 yaşında geçirdiği otobüs kazası ile hayatı değişen Frida, vücudundaki kırık kemikler ve yabancı metallerle yaşamayı öğrenmeye ‘gerçekten istekli’ olacak kadar özgüven sahibi, gerçek hayallerle yaşayan (ya da hayallerini gerçekleştirebilen) genç bir kız / kadındır.

Femme Fatale (Mata Hari)

pillibebekkuyuda | 10 December 2008 13:23

Femme Fatale bir çok kez karşımıza çıkmış, bazı büyük yazarlar tarafından kaleme alınmış, tüm dünya kültürlerinin efsanelerinde geniş yer tutmuştur..

Kendi kültürümüzde daha derine inildiğinde Anadolu Türklerinin folklöründe adı geçen, Alkarası, Albastı da Femme Fatale ye örnek verilebilir. Sinema olarak düşündüğümde Femme Fatale ye örnek( Kötü ruhlu kadın), Suzan Avcı dan öteye gidemiyor, araştırmalarımda..

Salma Hayek

queennothing | 21 October 2008 11:40

Gözünü Meksika’dan Hollywood’a diken, ailesi başta olmak üzere yoluna çıkan herkesi yanıltmayı başaran “femme fatale”; Salma Hayek Jimenez.
Lübnan asıllı zengin bir iş adamı olan Sami Hayek Dominguez ile Meksikalı opera sanatçısı Dani Hayek evliliğinin ilk çocuğu. 2 Eylül 1966 tarihinde Meksika’yı oluşturan 31 eylaletten birinde; merkezin doğusunda yer alan Veracruz‘da dünyaya geldi. (Coatzacoalcos)

Daha sonra, aileye ‘Sami‘ adında bir erkek çocuğu daha katıldı.
Meksika’da normal bir hayat sürdüren Hayek ailesi, Salma’nın henüz 5 yaşındayken sahnede izlediği “Willy Wonka and the Chocolate Factory” adlı fantastik / müzikal oyundan etkilenip de kurduğu oyunculuk hayallerine aldırış etmedi.
Salma 12 – 13 yaşlarına geldiğinde aktris olma isteğini bastıramıyordu, fakat her seferinde ailesinin onun için yaptığı planlar daha baskın geliyordu. Salma için karar verilmişti; iyi gelir getiren düzenli bir işte çalışacak ve geleceğini garanti edecekti. Uzun süre onların istediği gibi davransa da, ‘kendi kimliği’ni daha fazla bastıramadı ve ailesine karşı çıktı.
Meksika Ulusal Üniversitesi‘nde profesyonel oyunculuk eğitimi almaya başlayan Hayek, bir çok tiyatro ve reklam filmlerinde rol aldı.

İlk olarak 1988 yapımı “Un Nuevo amanecer” adlı TV dizisinde rol alan Hayek, bu romantizm temalı pembe dizide ‘Fabiola‘ karakterini canlandırdı.
1989 – 1991 yılları arasında ise, daha sonra adından sıkça söz edilecek ve “Salma Hayek’i Meksikalılar’a tanıtan dizi” şeklinde anılacak olan “Teresa” adlı pembe dizide de rol aldı. Dizide, Kaliforniyalı müzisyen Roberto Enrique ve “Babel“den tanıdığımız aktör Gael García Bernal da rol almıştı.

Meksika sokaklarında parmakla gösterilecek kadar ün sahibi olan Hayek, Hollywood’da kararlıydı. Çünkü, Meksika’da ne kadar başarılı ve ünlü olursa olsun, asla tatmin olmayacağını ve çok fazla kazanamayacağını biliyordu.
Meksika başarısının ardından arkadaşları ve ailesi de Hayek’e destek oluyordu. Nişanlısı Richard Anthony Crenna JR.’dan da (Richard Crenna‘nın oğlu) ayrılarak Hollywood’a gitti.

Hollywood; kurtlar sofrası. Meksika aksanıyla Hollywood’da şansı düşüktü. “Bir Meksikalı’nın Hollywood’da işi yok” denildiyse de, 1941 yapımı “Shadow of the Thin Man” adlı filmle tanınan aktris Stella Adler, Hayek’e oyunculuk ve diksiyon dersi vermeye başladı. Adler, 1992 yılının Aralık ayında yaşamını yitirdi.

Hollywood yıldızlarından Liv Tyler’da da bulunan “Dyslexia” hastalığı, Hayek’de doğuştan vardı. (Harfleri veya rakamları karıştırma. Kişi, düşündüğü şeyi değil ağzından çıkan şeyi söyler. Mesela, kişiye yaşı sorulduğunda, 35 ise 10 diyebilir. Bu hastalık, beynin sol tarafındaki işlev bozukluğundan kaynaklanıyor. Tedavi edilmesi için, kişiye özgü öğrenme teknikleri geliştirmek gerekiyor.)

Film Noir

| 09 May 2007 11:48

Film Noir, yani Kara Film. Bu kavramla ilk defa L.A. Confidential filmiyle karşılaşmıştım. Neymiş bu kara film birlikte inceliyoruz:
Wiki‘deki tanıma göre kara film:
Film noir, ahlaki belirsizlikler ve cinsel motivasyonu vurgulayan stilize suç dramalarını ifade etmek için kullanılan bir sinematik terimdir.
Film Site adlı sitenin tanımına göre kara film:
İkinci Dünya Savaşı sonrası Fransa’da çevirilen Amerikan suç ve dedektif filmlerinin nasıl ‘karanlık’, ağır tempolu ve siyah olduğu trendini farkeden Fransız sinema eleştirmenleri tarafından türetilmiştir.

Crime Culture adlı sitede de benzer bir tanım yapılmakta.
Bu tanımdan yola çıkarsak kara film, altın çağını 1940’lar ve 1950’lerde yaşamıştır. Wiki’ye göre film noirdaki siyah-beyaz ve gölgeli görsel stilin kökleri Alman Ekspresyonist sinematografisine dayanıyormuş. Şahsi görüşüm, Yirminci yüzyılın ilk yarısındaki parlak müzikallere realist bir tepkiydi.