bildirgec.org

faruk nafiz çamlıbel hakkında tüm yazılar

Tanpınar’ın mağlup ve mahzun öğrencisi; Ahmet Muhip Dıranas

queennothing | 23 August 2010 16:15

Kimi kaynaklara göre 1904, kimilerine göre 1908; kendisine göreyse 1909 senesinde Sinop’un Salı Köyü’nde dünyaya gelen Türk Şiiri’nin saklı kalmış ismi, ‘Fahriye Abla’ ile, ‘Serenad’ ile, ‘Olvido’ ile akıllarda yer tutan Ahmet Muhip Dıranas, edebiyat pınarımız Ahmet Hamdi Tanpınar ve Faruk Nafiz Çamlıbel‘in öğrencisi idi.
300 kişiyi aşmayan nüfusuyla Sinop’un Erfelek İlçesi’nde kalan Salı Köyü’nde doğan Dıranas, ilkokulu Sinop’ta okuduktan sonra ailesiyle birlikte Ankara’ya taşındı. Ankara Erkek Lisesi’ne yazılan Dıranas, okulda Türk Edebiyatı’nın gelişimine muhteşem katkıları olan Ahmet Hamdi Tanpınar ve Osmanlı Devleti’nde doğup, Türkiye Cumhuriyeti’nde ölen Faruk Nafiz Çamlıbel’den ders aldı. Çamlıbel’in Dıranas’a okuttuğu şiirlerin yanı sıra Tanpınar, genç adama Fransız ve İngiliz Edebiyatı’nın güzide isimlerinden örnekler verirdi. Şiir yazmaya bu dönemlerde başlayan Dıranas, liseden mezun olduktan sonra Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde işe başladı. 1930’dan 1935’dek bu gazetede çalışan Dıranas, Ankara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi‘ne yazıldı. 2 sene Hukuk Fakültesi’nde okuduktan sonra İstanbul’a gelen Dıranas, İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’ne yazıldı. Bölümünü bitiren genç adam, Türk, İngiliz ve Fransız Edebiyatı’nı yakından takip ediyordu. Özellikle Charles Baudelaire ve Paul Verlaine‘e özel bir ilgi duyan Dıranas, Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Akademisi’nin kütüphanesinde müdür olarak çalışmaya başladı.
1942 senesinde Ankara’ya, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Halkevleri Kültür ve Sanat Yayınları’na yayın müdürü olarak giren Dıranas, askerliğini Ağrı’da yaptı. Sonrasında yine Ankara’da Çocuk Esirgeme Kurumu Başkanlığı’nda çalışmaya başladı. Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu İş Bankası Yönetim Kurulu azalığı yapan Dıranas, Devlet Tiyatrosu Edebiyat Kolu Başkanı oldu. Güçlü kalemi ve en önemlisi üreticiliği ile Zafer Gazetesi’nde yazmaya başlayan Dıranas, DP’den milletvekilliği adaylığını koyduysa da siyasette, edebiyat kadar başarılı olamayacaktı.

ANKARA KALESİ

admin | 02 February 2010 16:34

Kuru sert iklimi, öğrecisi, memuruyla farklı bir kent Ankara. Kimilerinin “ruhsuz” bulduğu bu şehir, bakmasını bilenler için pek çok zenginlik taşır derinlerinde. Siyasetin ve bürokrasinin kalbi olmasından mıdır bilinmez ama ayrı bir havası, ayrı bir yaşantısı vardır Ankara’nın. Pek de bilinmez Ankara’nın uzak tarihte çok önemli bir yeri olduğu. Türkiye’nin en ünlü kenti olan İstanbul’un, M.Ö. 667 yıllarında Megaralılar tarafından kurulmasına karşılık, Ankara’nın M.Ö. 14. yüzyılda bir Hitit kenti olarak varlık bulduğu hesaba katılırsa başkentimizin ne kadar eski bir geçmişe sahip olduğu hemen anlaşılır.

Hititler’e, Frigler’e, Galatlar’a dayanmaktadır Ankara’nın bilinen tarihi. Bilinen bir söylenceye göre ismi şöyle ortaya çıkmıştır: Firigya’nın ünlü kralı Midas’a bir gece rüyasında ilahi bir ses, bir gemi çapası aramasını ve bulduğunda da bir kent kurmasını söyler. Çapa, Ankara Kalesi’nin bulunduğu tepede bulunur. Midas buraya gemi çapası anlamına gelen “Anker” adını verir.

İki şair arkadaşı ayıran darbe

falia | 29 July 2006 00:37

Cumhuriyet dönemi edebiyatının en ilginç durumlarından birini hatırlamak yerinde olacak.

Meşhur 10. Yıl Marşı’nın ortak şairleri olan Behçet Kemal Çağlar ve Beş Hececiler topluluğunun en seçkin üyesi sayılan Faruk Nafiz Çamlıbel bu ilginçliğin iki kahramanıdır.

Cumhuriyet’in onuncu yılında, onuncu yıl için yazılan marşın sözlerini ortaklaşa yazacak derecede yakın olan bu iki şairi 27 Mayıs 1960 darbesi ayırdı.

Sebebi ise gayet basitti: Faruk Nafiz Demokrat Parti saflarında bulunuyordu, Behçet Kemal ise CHP’liydi. Üstüne üstlük Faruk Nafiz darbe sürecinde Yassıada’da yargılanan DP’liler arasında bulundu.