bildirgec.org

erek hakkında tüm yazılar

Zaman ve Mekanla Sarılmış Benlik

HBOZTOPRAK | 19 October 2010 17:18

Doğduğumuz andan itibaren üç artı bir dünyada buluyoruz kendimizi. Varlığımızın sıfıra en yakın noktasından itibaren bilinçsiz(!) edimlerle duyular işlemeye başlıyor. İlk göz açma, ilk dokunma, ilk duyma, ilk tatma…İlk önce fizyolojik ‘ben’liğin gereklerini karşılamaya çalışıyoruz. Bir anlamda, süt ile başlıyor dört boyutlu dünyadaki ilk nesneleştirmemiz. Aynı zamanda zihnimize de algısal kodlar yüklenmeye başlıyor ve zihinsel ‘ben’liğin gereklerine yöneliyoruz. Örneğin; sütün ne olduğu ile ilgili algısal kodlar oluşarak, tadı ile ilgili bir algıya ulaşıyor, içtiğimiz şeyin su olmadığını kavrayabiliyoruz. Daha sonra duygusal ‘ben’liğin gerekleri ile karşılaşıyoruz, ablamızı/abimizi kıskanıyoruz, arkadaşımıza darılıyoruz v.s. Sonrasında kapital ‘ben’liğin bizden beklentileri ile karşılaşamaya çalışıyoruz. Benim defterim, benim çantam ile başlayan bu süreç benim arabam, benim evim, benim param gibi kalıplarda ömür boyu devam ediyor. Büyüdükçe anlamlandırma ve nesneleştirme de devam ediyor. Dışımızdaki eşyaya ait algısal kodlar da bütünün parçaları olarak zihnimizdeki yerini almayı sürdürüyor.

Vay Akıbeti Düşünmeyene!

bekunis | 17 August 2008 13:41

Akıbeti bellidir bu günden, yar seni sevdim akıbetini bilmeden…
Diyeyim dedim. Bu sözcük benim hayatımda hep ilham kaynağı olmuştur.
Akıbetsiz olmaz doğan, akıbeti yazılır doğmadan…
Sürekli bir güdüleme yapıyor bu söz. Sevmemin nedeni bu yüzden olsa gerek.
Akıbetimi düşündüm, düşündüm de karalar bağladım. Ne ektim de ne bekleyeceğim diye kendime kızdım.

Akıbetini düşünmeden yaşanır mı hiç?