bildirgec.org

drama hakkında tüm yazılar

La Môme – Kaldırım Serçesi

kadirgunay | 10 April 2008 15:06

Fransa’nın en ünlü sanatçılarından hatta simgelerinden olan Edith Piaf‘ın hayatını konu alan film ağustos 2007 tarihinde ülkemizde gösterilmeye başladı.

La Mome - Kaldırım Serçesi Afiş
La Mome – Kaldırım Serçesi Afiş

Ünlü sanatçı Piaf’ın daha çok meşhur olma dönemi ve sonrasına değinen filmin kurgusu ve oyuncuların performansları gerçekten görülmeye değer. Küçük yaşta annesinin terketmesi sonucu büyük annesinin yanında kalmaya başlayan Piaf köyde başlayan salgın nedeni ile hasta olur. babasının ordudan geri dönmesi üzerine yeni bir hayata başlayacağını düşünse de tam tersine daha farklı bir ortamda yaşamaya başlar. babası bu sefer de işleri nedeni ile küçük piaf’ı annesinin yanına bırakır. annesi de genel ev işletmecisi bir kadındır. piaf hayatında hep hatırlayacağı ve çok mutlu olduğu anları burada geçirir. bunun yanı sıra gözünde oluşan enfeksiyon yüzünden bir süre göremez. daha sonra babasının gelip onu alması ile şehir şehir dolaşır. küçükken gözü için gidip dua ettiği sırada aklına kazınan azizenin onu sürekli koruduğunu düşünür. sokak köşelerinde şarkı söylerken sesini keşfeden bir yapımcı ile ünlü olma yolunda büyük bir adım atmış olur. artık çok fazla kazanıyor ve iyi yaşıyordur. hayatının aşkı olan marcel’e delice bağlıdır ve marcel’in yanına gelirken uçak kazası sonucu ölmesi üzerine girdiği depresyonu atlatması çok uzun zaman alır.

Nihayet, “Kabadayı”nın DVD’si çıktı

kahramancayirli | 10 April 2008 00:08

kenan imirzalıoğlu, devran'da çok başarılı
kenan imirzalıoğlu, devran’da çok başarılı

yavuz turgul sinemasını her zaman beğenmişimdir. örneğin muhsin bey, türk sinemasının en iyi on filminden biridir. sonra eşkiya çok keyifliydi ve gönül yarası.

2007nin en iyi filmlerinden..
2007nin en iyi filmlerinden..

aynı konunun tekrar edildiği yönünde epey eleştiri aldı gönül yarası ama sırf timuçin esen’i türk sinemasına kazandırması bile bu filmi üst noktalara taşıdı bence. nihayet kabadayı geldi. film çekilmeden uzun süre önce haberdardım, yavuz turgulun hem senaryoyu yazacağını hem de filmi çekeceğini biliyordum ki, yönetmenlik koltuğuna ömer vargı oturdu.

tartışmasız 2007 yılının en iyi filmlerinden biri olan kabadayı’nın dvd’si çıktı şimdi de. kabadayı, özellikle kenan imirzalıoğlu’nun çok farklı ve başarılı performansıyla göz doldurdu.

nihayet dvdsi çıktı
nihayet dvdsi çıktı

imirzalıoğlu, hem yavana kaçabilecek, hem de psikolojik açıdan derinlikli devran karakterini resmen ete kemiğe büründürmüş..tutarlı sinematografik unsurları, akıcı senaryosu ve iyi oyuncu yönetimiyle izlenmeyi mutlaka hak ediyor. hala izlemeyen kaldıysa dvd’sini kaçırmasın..

çukurova üniversitesi yüksek lisans ve doktora tezlerini kullanıma açmış.

biSGen | 28 January 2008 07:53

Çukurova Üniversitesi; bir sosyal sorumluluk projesi olarak, yüksek lisans ve doktora tezlerini kullanıma açmış.

tez arama
tez arama

örnek olsun diye “anahtar kelime” yazan yere “drama” yazdım ve çıkan bazı konuları buraya yazıyorum:

  • Çocuklara Yabancı Dil Öğretiminde Drama Tekniğinin Kullanımı
  • Okul Öncesi Eğitim Kurumlarına Devam Eden 6 Yaş Çocuklarının Sayı ve İşlem Kavramlarını Kazanmalarında Müzikli Oyun Etkinliklerinin Kullanılmasının Etkisi
  • Drama Yönteminin İlköğretim 5. Sınıf Öğrencilerinin Öykü Becerilerine Etkisi
  • ve daha bir nice konu ve başlık…

işin en güzel yanı da bu tezleri bilgisayarınıza indirebilmeniz. ( dökümanlar pdf uzantılıdır ! )

bu haberi bizlerle paylaşan “Meltem Kaynaş“a teşekkürler…

Mim Sanatı ve Michel Courtemanche

kadirgunay | 05 January 2008 16:26

Michel Courtemanche
Michel Courtemanche

Michel Courtemanche bir pandomim sanatçısıdır. 11 Aralık 1964 yılında Kanada’ nın Laval, Quebec bölgesinde dünyay gelmiştir. Bu adamla tanışmam yine pilli komünitesinin bir ürünü olan sosyomatta bir arkadaşımın videolarına eklemesi ile oldu. Nedir deyip tıkladığımda karşımda müthiş bir yetenek gördüm. Michel Courtemanche’ ye az sonra yine döneceğim fakat şimdi mim sanatından biraz bahsedelim. Mim sanatı, Grekce “mimeisthai” taklit etmek veya temsil etmek anlamına geliyor. Pandomim ise fransız kökenli bir sözcüktür “pantomime” ve Türk Dil Kurumu tarafından; “Düşünce ve duyguları müzik veya türlü eşyalar eşliğinde bazen dansla, bazen de gövde ve yüz hareketleriyle yansıtmayı amaçlayan oyun, sözsüz oyun.” olarak açıklanır.

Türkiye’de müzik eğitimi ve drama eğitimi:Mahiye Morgül

biSGen | 05 July 2007 22:05

Merhabalar size Türkiye’de çocuk gelişimi ve yaratıcı drama
konularında emektar birini ve onun sitesini tanıtmak istiyorum. İstiyorum çünkü çocuk gelişimini ve çocuk gelişiminde dramayı önemsiyorum. Mahiye Morgül öğretmenimiz isterseniz “> kendisi tanıtsınkendisini.Hazırladığı sitede ana başlıklar şöyle :
1. bölüm de hazırladığı kitaplarla ilgili küçük tanıtım yazıları bulabilirsiniz.
Çocukluk Çağı Müzik Eğitimi,
Müzik Çalışalım,
Oyunlu Şarkılar,
Eğitimde Yaratıcı Dramaya Merhaba
, Müzik Nasıl Öğretilir

kalabalık yazar topluluğundan hikayeler

bakiyyebemolu | 19 February 2007 15:59

sitenin işleyişi şu şekilde: ortada oluşturulacak hikayenin genel hatları var. daha sonra bu hikaye, kullanıcılar tarafından karekterler ve olay örgüsü ile şekillendiriliyor. bu işlemden sonra hikayenin ilk bölümü birkaç alternatif ile kaleme alınıyor. bu alternatifler arasından kullanıcı görüşleri ve oyları ile hikayeye uygun olanı seçiliyor. hikayenin geri kalan kısmı da yine bu şekilde oluşturuluyor.
romanlara katkıda bulunmak için üye olmak gerekiyor. buradan tüm hikayelere ulaşmak mümkün. sitede bilim-kurgu, mizah, dram gibi birçok tür seçeneği var. ayrıca sitede verilen puanlar ile bir de yarışma düzenlenmiş.

Hayat Absürttür

plumprune | 27 February 2003 20:55

Hayat gerçekten çok absürd, bu yüzden de bununla ilgili bir yazı yazmaya karar verdim.

Her şeyden önce absürt’ün tanımıyla sanırım konuya girmeliyim: 20. yüzyılda ortaya çıkan, mantık zinciri doğrultusunda ilerlemeyen, tuhaflıklar tiyatrosudur

absürt. Basit bir örnekleme yapacak olursak eğer: sınıfta iki öğrenci arasında ağız dalaşı çıkması absürt değildir, ama bir öğrencinin birden takla atarak kapıya doğru ilerlemesi absürttür. Traji-komiktir absürt. Saçmalıklar arasında sıkışmış derin anlamlar içerir, ama ilk izlenim insana anlamsızlıklar dizisi gibi görünür. Her an her şey olabilir. Gariplikler birbirini takip ederken, her şey olabildiğine sıradan görünür. Bir odada geçer, sokakta geçer ama dekor genelde abartılı değildir. Her şey sadeleştirilmiştir, diyaloglar, karakterler… Ağdalı konuşmalara pek yer verilmez. Tekrarlar üzerine kurulu olduğu da söylenebilir. Sessizlik, duraklama belli başlı özellikleridir. Genelde karakterler arasında iletişim kopukluğu söz konusudur. Karakterlerden birisi diğerine göre daha seri düşünür ve konuşur, bu yüzden hep bir adım önde ilerler. Biraz daha yavaş işleyen beyniyle diğer karakter, sürekli aynı soruları yineler. Kafası hep bir yerlere takılı kalır. Kimi karakterler hayatlarının tüm sıkıntılarını ayakkabılarının ayağını sıkmasıyla açıklamaya çalışır. Ayakkabısı rahat olsa, aslında hayat da düzelecektir. Hızlı düşünme yetisine sahip olan karakter ise genelde sistemi sorgular. Ama bu hiçbir zaman, detaylı anlatımlarla olmaz. Çok basit gibi görünen sorular derin anlamlar içerir. Oyunun kaderi baştan çizilmiştir, pek çok şey darmadağın olacaktır. Ölüm, hayal kırıklığı, yabancılaşma hatta delirme gibi sonlar olağandır. Kimlik karmaşası içindeki karakterler, kim olduklarını, ne yaptıklarını ve ne için yaptıklarını sorgular durur. Samuel Beckett, Arthur Adamov,

Eugene Ionesco,

Jean Genet,

Harold Pinter, Edward Albee, bu türde eser veren belli başlı yazarlardandır. Martin Eslin bu tarza tanımlama koyan ilk eleştirmendir. Absürt kategorisine girebilecek özellikleri sıralamış, ancak başlarda pek çok çevrede tepkiler almıştır. Yayınlanan eserlerin içeriği ve onlara gösterilen ilgi sayesinde zamanla absürt, edebiyattaki yerini almış, kendini bir tür olarak kabul ettirmiştir. Ve şimdi de ben, hakkında bilgi sahibi olduğum bir iki yazardan bahsetmek istiyorum izninizle (izin vermeyenler artık okumayabilir):