“Hikayesini gerçek yaşanmışlıklardan almış filmleri hep sevmişimdir.”demiştim ya, işte güzel bir biyografik film daha: Shine.Küçük yaşta müziğe yatkınlığı keşfedilmiş, piyona çalmadaki üstün yeteneğiyle takdir edilen David Helfgott, kendisi de klasik müziğe tutkun ama müzik eğitimi alamamış babasının kanatları (!) altında usta bir piyanist olma yolunda ilerlemektedir. Genellikle “emin adımlarla” ile birlikte “yolda ilerleme” ifadesini neden tek başına kullandığımı filmi izlemiş olanlar ya da izleyecek olanlar anlayacaktır. Zira babasının desteğini her an kulağının dibinde hisseden David, “Her zaman kazanmalısın!”, “Seni kimse benden daha çok sevemez, kimseye güvenemezsin!” telkinlerinin altında kendinden emin olmaktan çok despot babasının isteklerini yeine getirebilme çabası içindedir. Üzerindeki bu baskı, babasının fazlasıyla arzu ettiği Rachmaninoff‘un 3. Konçertosunu kusursuz çalma başarısını gösterdiği önemli bir konserde onu tepetaklak eder. Uzun yıllar bir akıl hastanesinde tedavi gördükten sonra bavulunu alıp hayata karışması ise onun için kolay olmayacaktır.

Ünlü piyanist David Helfgott’un hayatını anlatan Shine’da, baş rolde usta oyuncu Geofrey Rush‘ı görüyoruz. Aktörün gerçekten de ustalığını konuşturduğu filmin yönetmeni ise Scott Hicks.Filmin güzel bir biyografik eser olması yanında klasik müzik sevenleri mest eden müziklerinin, bu tür müziğe aşina olmayalar için bile etkileyici olduğunu da belirteyim.http://www.youtube.com/watch?v=y-QrSc_Jw3g