bildirgec.org

Eğlenceli bilim kurgu haberlerinden oluşan içeriği ile dikkat çeken io9.com isimli sitede Cem Yılmaz’ın son filmi A.R.O.G. ile ilgili bir habere rastladım. Yazıda filmle ilgili oldukça güzel yorumlar yapılmış. Haberi ve kamera arkası görüntülerini izlemek istiyorsanız tıklayın.

Delicatessen (şarküteri) ve The City of Lost Children (kayıp çocuklar şehri) gibi klostrofobik filmlerden tanıdığımız süper ikili Jean-Pierre Jeunet ve Marc Coro, Jeunet’in bol çiçekli böcekli filmi Amelie ile yollarını ayırmışlardı. Coro’nun tek başına yönetmen koltuğunda hünerlerini sergilediği ilk filmi ise Dante 01. ‘deliler hakkinda bir delinin yaptigi film, umarim fazla delice bulmazsiniz’ gibi kışkırtıcı ahkamlarla röpörtajlar veren Coro’nun marifetlerini merak eden deliler için buyrun fragman.

io9 un haberine göre, 1927 yapımı metropolisin kayıp bölümleri buenos aires te bulundu.

eğer filmi seyretme deneyimini yaşadıysanız, hikayeden çok fazla şey anlamamış olabilirsiniz, zira filmin yaklaşık dörtte biri kayıptı. 1927’deki ön gösteriminden sonra çıkartılan ve sonrasında kaybolan parçalar yüzünden filmde boşluklar ve tuhaf atlamalar mevcuttu.

bu arada, filmin yeniden çekimi (remake) 2007 aralığında duyurulmuştu, prodüktör Thomas Schuehly tarafından yayın hakları alınmıştı.

doomsday bana göre bu sene vizyona giren en iyi bilimkurgu filmlerinden, – bizde vizyona girmeyecek bulabildiğim kadarıyla.

ingiliz yapımı bilimkurgu filminin senaryosunu ve yönetmenliğini, neil marshall üstlenmiş, kendisini daha önce dog soldiers, the descent filmlerinden tanıyoruz.

kısaca filmin konusuna gelirsek, 2008 yılında iskoçyaya reaper adında ölümcül bir virüs yayılır, ingiliz hükümeti önce karantina uygulayıp, daha sonrada olduğu gibi duvarlarla çevirir iskoçyayı, ve içerideki insanları kaderlerine terk eder. tam duvarın kapatılması esnasında, bir kadın eden adındaki küçük kızını askerlere vermeyi ve karantina bölgesinden çıkartmayı başarır, aradan 30 yıl geçer – wikipedia’da nedense 25 yazıyor-, eden ismindeki başkahramanımız, büyümüş, güvenlik güçleri arasında binbaşı (major) rütbesine yükselmiştir.

Hollywood yazarlarının grevi sebebiyle birçok dizinin yayından kaldırılması ya da erken final yapması sebebiyle sektörün ne duruma düştüğü malum.En sonunda grev dalgası yayılarak tüm dünyayı sardı ve buralara kadar ulaştı.Biricik kanalımız CNBC-e de grev sebebiyle yayın kuşaklarında değişiklik yapmaya karar verdi.

Bu kısa hatırlatmadan sonra bizi ilgilendiren kısımdan bahsetmek gerekirse şubat ayı boyunca perşembe günleri saat 22:00’de harika bir ‘Bilimkurgu Kuşağı‘ bizi bekliyor.

Bu ay yayınlanacak filmler ise şöyle;

Biraz geç oldu ama, bu sene vizyona girecek ve bilimkurgu sevenleri ilgilendiren filmler…

Şubat

Jumper
Kendini ışınlamayı becerebilen zeki bir çocuk, NSA ve kendi gibi yetenekleri olan bir başkasının
daha dikkatini çeker. Çok bilimkurgu olmasada ilgi çekebilir.
http://www.jumperthemovie.com/

trailer

Spiderwick Günlükleri
Fantezi, çocuk filmi falan ama yinede seyredilebilir, zaten şubatta bilimkurgu yok.

http://www.spiderwickchronicles.com/

Türk yapımı bilimkurgu filmleri hakkında yazıları görünce, sinema ve bilimkurgu hakkında bir yazı derlemek gerek diye düşündüm, çünkü genellikle – her nedense – bilimkurgu sinemasının aslında sinema tarihi kadar eski olduğu pek akla gelmez. Halbuki, İlk sinema denemelerinin 1800 lerin sonunda yapıldığını düşünürsek, 1902 de Aya yolculuk – A Trip to the Moon – gelir.

Kendisi sinemada ilk özel efekt kullanan filmdirde aynı zamanda, gerçi 14 dakika kadar sürer tamamı, ama o zamanlar uzun metrajlı filmlerde yoktur.

1950‘li yıllar Bilimkurgu filmlerinde altın çağın yaşandığı, en fazla eserin verildiği ve genellikle toplumsal paranoyaların işlendiği filmlerle hatırlanır. Canavarlar,yaratıklar,mutantlar hep o yıllardan kalmadır. İşte Bu yılların bazı önemli filmleri : (afişler filmlerin imdb sayfalarına yönlendirilmiştir)

diğerleri burada.. kaynak