bildirgec.org

bilgisayar hakkında tüm yazılar

apple ve i* ürünleri

aozkan | 18 June 2001 02:20

Apple‘ın bir devrim olarak çıkardığı , çok fazla talep gören, performansı yanında en önemli özelliği olan dizaynı ve renkleri ile dikkatleri çeken, iMac’lerini bilirsiniz. Tabii Apple iMac’ler le birlikte bir çok iTool‘u da piyasaya sürmüştü. İşte yeni bir iTool: iBrator. Son derece şık dizaynı ve kullanım kolaylığı ile eminim birçok hanımın gözdesi olacak.

yapay zeki

bobiler.org daki ozan | 10 June 2001 17:51

şu A.I. nin sitesine gidiyim dedim . siteye sizinle sohbet eden yapay zeka harikası bir robot koymuşlar. acayip güzel. normal bir insanla konuşur gibi yapınca onun robot olduğunu anlamıyorsunuz bile. bilmediği bir şey sorarsanızda acayip kelime oyunları yapıp konuyu değiştiriyor. bana laf arasında “beni alicebot.org adresinden download edip source kodumla oynayabilirsin” dedi. duygulandım.

3317216 numaralı blog

hafifuyku | 01 April 2001 02:10

Ah, ah,.. eski günlerden bahseden bi arkadaş… Bilgisayar dünyasında işletim sistemi diye birşey yokkenki günleri anıyor. Yanlız ironik bir durum var ki bunları streming video ile seyretmek zorundasınız… : Every OS Sucks!

Gerizekâlı oluşum nelere mâloldu?

hafifuyku | 01 December 2000 12:22

Hahaha,.. o kadar aptalım ki,… peximet’in makinasına virüs gelmiş,.. ismi MTX. Herif, gelen bütün e-mail’lere cevap veriyor. Random, enteresan bi isimle bir attachment yolluyor (i’m sorry.txt, zipped_files.exe, hanson.scr gibi) bana da geldi,.. ben de bilmiş bilmiş virüs o, virüs diyorum,.. bak gösteriim sana diyorum… bi tane pif dosyası,.. I_WANNA_SEE_YOU.TXT.PIF,.. pif tabi windows’dan dos kodu çalıştırma kısayolu… e, o pif’i txt yapayım da şu peximet’e virüs nası oluyomuş gösteriim dedim. rename ettim, sonra da salak gibi çifttıkladım… txt dosyası çalıştı… var mı böyle bişi,… şimdi herhangi bi browser’dan mcafee.com‘a, symantec.com‘a filan ulaşamıyorum,… ping bile atamıyorum,.. herif bütün winsock’u ve windows’un altındaki bütün 32bit kodu infekte etmiş bile… saatlerdir uğraşıyorum,.. mcafee’nin mirror’ları bile listesinde var,… bazı ufak virüs şirketlerini koymamış listesine allahtan,… şimdi şu aleti indirip kurtulucam inşallah,… bunun bi de bütün .doc, .xls vesaireyi 0 byte haline getiren sürümü de var,.. allahtan bizimki o diil,… Bu virüsler yavaş yavaş windows gibi bişeye dönüşecekler,.. zira MTX adlı bu arkadaş, hem virüs, hem backdoor hem de e-mail worm,.. hayır bişey diil, adımıza [email protected] ya da [email protected]’ye tehtid mektupları göndermeleri yeterli değil mi?

afiyetolsun.net

cemshid | 01 April 2000 03:32

afiyetolsun.net bilgisayar başında çok uzun zaman durupta karnınız açıkırsa diye düşünülmüş bir site. Çeşitli zorluklara göre tost’tan imambayıldı’ya kadar her zorlukta yemek var. Yardımıcınız olan ahçı biraz tuhaf gözüküyor ama olsun.

52785 numaralı blog

x-daemon-hafif | 29 February 2000 01:25

Artık daha az “hack” haberi vermeye çalışıcam. Gören de beni çok ilgileniyo sanacak ;^) . Bu arada Hasan’ın yazılarına göz gezdirirken, <Bilgisayar Terimleri Türkçeleşmesin> başlıklı yazı dikkatimi çekti. Bizim okulda da bi ara bilgisayar terimlerini türkçeleştirme olayı vardı ve ortaya çok ilginç şeyler çıkardı..
Yazıyı okumanızı öneririm.
(sourtimes.org eski domainine kavuşmuş ve T:Ş. ninkisi de çalışmıyo)

eline bilgisayar verilmiş çocuk ne yapar?

hafifuyku | 30 October 1998 00:38

Ailesi çocuğa büyük fedakârlıklar sonucu bir bilgisayar almıştır. Çünkü bilgisayar, onların gözünde yabancı dil gibi, çocuğun boynuna takılacak bir incidir. Gelgelelim, çocuk mütemadiyen oyun oynamakta, ya da IRC’de [ayarsi] ehueheue gibi kelimeler yazarak bir takım tanımadığı, ne idüğü belirsiz insanlarla konuşmaktadır.

Hatta aile fertlerinden birinin birgün monitörde çıplak bir kız ya da erkek gördüğü rivayet edilmektedir. Baba, çocuğun odasının önünden geçerken, karanlıkta yüzüne monitörün ışığı yansımış, sırıtan evlâdını görmekte, Aman Yarabbim, ben ne yaptım, ne yarattım? diye sormaktadır. Bilgisayar alındıktan sonra, raflara dizilmiş eğitim CD’leri bir kenara atılmıştır. Ama ingilizce konusunda gelişme vardır. Çocuk, bol bol nuke [nyuk] diye bir şey yediğinden ve attığından bahsetmektedir. Ayrıca cool, [kuğl], lame [leym], crack [krek] gibi sözcükler de dağarcığından arasıra dökülüvermektedir. (Korkuya gerek yoktur, bu atılan ve yenilen nyuk, son moda bir uyuşturucu değil, karşı tarafın bilgisayarını Net’ten düşürmeye yarayan bir muziplikten ibarettir.) Arasıra bilgisayar bozulmakta ve zıttırbıttırının tamiri için 100 dolar istenmektedir. Kabaran telefon ve Internet faturası da cabasıdır. Çocuktan sürekli somut bir ilerleme beklenmekte, Bu bilgisayarı almamız ne işe yaradı, evlâdım? diye sorulmaktadır. Çocuk ise bu soruları ustalıkla geçiştirmekte, E.. öğreniyorum işte! demektedir. Bu belirsizlik ortamı ve aile-çocuk iletişimsizliği durumunda, Aile’nin içini rahatlatmak da, naçizane Web yazarınıza düşmektedir.

Kabul etmeniz gereken şey şu. Eğer bilgisayardan çocuğunuza akan bilgi, rüzgar gibi fiziksel birşey olsaydı, çocuğunuzun monitör karşısında saçları uçuşurdu. Bilgisayar öğrenmek denen şey, sadece karşılaştığınız sorunlarla ilgili. Her sorun, farklı bir beyin jimnastiği. Ve şu müthiş zevkli oyunu oynamanız için, önce şu saçma donanım problemini çözmeniz gerekiyor. Oyunlar ve IRC gibi şeyler, çocuğun verilen acı hapı yutabilmesi için eklenmiş tatlandırıcı gibi. Bol oyun oynayan ve Net’e çıkan bir çocuk, artık IRQ çakışması, Windows çökmesi, driver bulma, nyuk atma ve tutma, Web sitesi yapma, gibi adını sanını duymadığınız ağır konularda bilgi sahibi bir uzmandır. Ve bilgisayarcı böyle kurcalayarak olunur. Bilinki, eğer başına oturuyorsa birşeyler öğreniyordur. Yani boynuna inci kolyeyi takma konusunda başarılısınız. Hatta yavaş yavaş kendinize de bir inci kolye edinmenin zamanı gelmiş olabilir. (Çocuğunuzun bilgisayarına sulanmayın, kendinize yeni bir tane alın. Hatta ona yeni bir tane alın ve onun eski bilgisayarını siz kullanın. Gözleri parlayacaktır.)

hintli coder mucizesi

hafifuyku | 15 October 1998 00:22

New York’daki gökdelenler yapılırken, özel bir kızılderili kabilesinin üyeleri, yüksekten hiç korkmamaları sayesinde aranan işçiler olmuşlar. Gökdelen belirli bir yüksekliğe geldiğinde inşaat şirketi, kabilenin liderine başvurur ve yüksekte çalışmaktan hoşlanan bir takım kiralarmış.

Amerikalıların ve bütün batı dünyasının kızılderililere hintli demesini bir kenara bırakırsak, gerçek hintlilerin de programcılık dünyasında buna benzer bir rolü var. Onlar, bir yazılım kontrol edilemez boyutlara geldiğinde, kodun içinden çıkabilen değerli varlıklar, bilgisayar dünyasının elf’leri. Kültür farkından mı, inanılmaz sabırlarından mı bilinmez, hintli kelimesi birkaç yıldır, ya New York bakkalı, ya da sıkı programcı manasına geliyor. İspat isterseniz, Windows 3.1’den itibaren bütün Microsoft yazılımlarının kredilerine bakabilir, hintli isimleri kendiniz de görebilirsiniz.
Bunca yıldır sektörün kalbinde bulunmaları, tabii amerikalıların stereotip yaratma güdüsünü harekete geçirmiş. Onlara Raj diyorlar. Ve şöyle düşünüyorlar: Raj, deli gibi çalışabilir. Dolayısıyla işinizi her an elinizden alabilir. Özellikle yetiştirmesi gereken birşey varsa önünde durmayacaksınız. O bir kodlama makinasıdır. Bir işi şu tarihte bitiririm, derse bitirir. Ama risk almaktan ve girişimcilikten hoşlanmaz. Patronların gözünde, şirketi ayakta tutan, çalışanların Raj’la yarışabilmek için çırpınmalarıdır. Pek hintli patron da yoktur. İstisnai Sabeer Bhatia dışında. O 1995’de kurduğu Hotmail’i geçen sene Microsoft’a 400 milyon dolara satmış ve bir efsane olmuştur. Birkaç senedir moda olan birşey, ağır programcılık işlerini yüklenip Hindistan’a götürmek, burada altından kalkabilecek ufak bir yazılım firması bulup, fason çalışmak. Tabii ufak bir yazılım firması, birden bire Lotus Notes programlamaya başladığında işin rengi biraz değişiyor. Firma bol bol para kazanıyor ve kendi işlerini de yapmaya başlıyor.
Bundan da feyz alan hintli programcılar yavaş yavaş iş adamlığına soyunuyorlar. Artık risk almaktan fazla korkmuyorlar. Üstelik Hindistan bilgisayar konusunda inanılmaz atılımlar gerçekleştiriyor. (Tabii, atom araştırmalarında da…)

ekim – 98

Gurunuzu nasıl hoş tutarsınız

hafifuyku | 02 October 1998 15:39

Bilgisayar öğrenmek, biraz düşününce, bir zanaat öğrenmeye çok benziyor. Yapayalnız öğrenmeniz zor. Muhakkak danışacak, size birşeyler öğretecek birilerine ihtiyacınız var. En azından aradığınız bilgiye ulaşmanın yolunu öğrenene kadar. Burada devreye, sizin mahallenizde de muhakkak bir tane bulunan guru, aşmış adam, bilgisayar delisi, tabir edilen şahıslar giriyor. Gurular, size yol gösteriyor, öğretiyor ve problemlerinizi çözüyorlar. Şimdi kısa bir reklam arası verip kendi guruluğumdan bahsedeceğim.

Neredeyse ömrümün yarısı boyunca birilerine bilgisayar yaptım. Hatta birara “Yeter artık, para alacağım!” diyerek, hayatımı böyle kazanmayı bile denedim. Fena para da kazanmıyordum doğrusu. Para birimim bilgisayardı (100$). New York seyahatine 4 bilgisayar kaldı, 3 bilgisayar kaldı diye diye etrafta dolaşırdım. O New York seyahatinden sonra vazgeçtim. Artık para karşılığı bilgisayar yapmıyordum, ama çok geçti, çünkü çoktan tanıdığım herkesin bilgisayar bakanı olmuştum. Eve bozuk bilgisayar yağıyordu. Aynı anda 8-9 bilgisayarla uğraştığım oluyordu. Bedava verdiğim bu servis karşılığında fırça bile işittim. (Bir kere.) Yavaş yavaş, “Hayır, yapamam, vaktim yok.” Demeyi öğrendim. Şimdi sadece dostlarıma, o da vaktim varsa yardım ediyorum.

Bu yüzden guruluk müessesesi hakkında düşünmüşlüğüm var. Ve size bu kutlu şahıslara nasıl davranılması gerektiğini anlatan minik bir rehber hazırladım.