Hep gerçek bir Güzin ablam olmasını istemişimdir. Bu öyle bir Güzin abla olsun ki en olmadık soruları sormama rağmen bana kızmasın, beni azarlamasın, benden soğumasın ve benim hakkımda kötü düşünmesin.
Aslında insanlar sormaya, öğrenmeye muhtaçlar. Ne zaman “sen sus bakıyım, o ne biçim soru öyle” dense, içim cız eder. Bilsem, zaten sormazdım, sordum ki öğrenmek çabasındayım. Bilginin paylaşılması, ama mantıklı bir şekilde, bilenin derin bilgisinin çeşmesinden akan sudan kana kana içmek gibi olsa. Her daim, sen bilmezsin çekişmesinden uzakta, aynı zamanda da sorulmadığında konuşmayan, ters konuşulduğunda ise sonuna kadar dinleyen, en sonunda da yalnızca dinlenileceğine kanaat ediyorsa konuşan bir Güzin abla portresi var aklımda.