bildirgec.org

aşk meşk hakkında tüm yazılar

kan ter ve aşk….

ReBeL87 | 28 January 2005 14:53

>selam arkadaslar ben bu yasıyı yazarkene ne düsündüm biliyomusunuz?belki okuyan olur ve yardım eder diye.konu su ben öss ye hazırlanmaya çalışan bir türk genciyim.allah vere dersler süper.össde iyi
bi sorun var ki çözemessem hapsi mahvolacak.
tabiki malum ask muhabbetleri
şöyle diim bu zamana kadar okuldan bissürü kızla flort etti ben deniz
ama hepsi muhabbetineydi yani bana göre
aslında hepsinin canını ne kadar yakmışım bilemessinz.. bende yeni anladım.
bu yıl son kez biryle çıktım.öyle ki tam aradaıgım tipti.rahat özgür falan…
herşey yolundaydı
ogerçekten seviyodu galiba
ben yine ciddi deildim
ta ki olay sex boyutuna tasınıncaya kadar
hersey bi ögle arası sınıfta gizlice sevişirken başladı.
AŞIK OLDUM!!
şimidiye kadar hiç böyle olmamıştım ben.
tabi durumu düsünebilirsiniz.. eger bundan kurtulamassam benim gelecek down
tabi ben de..
ama o değer verilecek güvenilecek biri deil.
bende öyleyidim ama deiştim
bunu ona anlatamam
aslında kimse inanmas bana.
arkadaşlarım hatta dostlarım!!
ya niye anlatıyorum sırf söyleyip deşarj olmak amacım..
belkide bi çare söyleyecek kadar iyiler bulurum diye şeyettirdim
neyse fazla yer kaplamayayım bu ortamda gereksiz…
hepiniz mutlu olun emi..
sevin ve sevilin
AMA DOGRU KİŞİYİ DOĞRU ZAMANDA DOĞRU YERDE…

Peg

sea | 28 December 2004 12:02

Kendimi ve yasitlarimi bir dizi Amerikan filmiyle pompalanan bu çagdas evlilik oyununda buldum. Ben ve okuldan arkadaslarim hepimiz üniversite mezunu, dil falan bilen iyi sirketlerde ise girmis, gelecek vaat eden, modern görünümlü esi ve arkadaslari ile her tür konuda tartisabilen, açik fikirli insanlardik. Kocalarimizin da bizden asagi kalir yani yoktu. Iyi okullar, iyi meslekler,alinan ödüller,kaliteli hobiler ve bu adamlarla yapilan annelerimizin evliligine benzemeyen evlilikler. Hattâ “Siz hâlâ annenizin margarinini mi kullaniyorsunuz?” diyen o reklâmin tutulma sebebi bu yeni çagdas Türk aile modeline olan inançla ilgiliydi. O zayif, genç ve “educated” görünen kizin eski evli kadinlarla hiç ilgisi var miydi? Yapilan yemekler bile bu çagdas evlilige uygundu. Piliç rosto yapilirdi ama yaprak sarma geleneksel durumu temsilettigi için yapilmazdi. Çok zor oldugu için degil inanin bana, lazanyadan daha kolaydir yaprak sarma yapmak. Ama çagdas evlilikteki kadin kendine bu kadar “domestic” bir görünüm veren ve annesine benzeten sembol hâline gelmis bu yemegi yapmayi reddeder, tatli eksi soslu tavuk ve spagetti yapip kocasinin önüne koyar durmadan. Ya da dolma isteyen kocasini annesinde yemesi gerektigi konusunda ikna eder. Ev kadinligi sebebiyle bos olan saatleri oyalayan bu yemek ayni zamanda kocaya olan hizmetin ve özenin de göstergesi oldugundan, olsa olsa annede yenir. Erkek de karisini hakli bularak annesini yaglamaya gider. Anne hakikaten güzel yapamiyor kimse senin gibi der ve aksamdan artanlari da evine götürür annesinin istegi ile. Bu çagdas adam, artan sarmalari karisina yedirdikten sonra bulasiklari makineye dizer. Karisi Cosmopolitan’i okurken o da bilgisayarda briç oynar uluslararasi rakipleriyle. Yarinki toplantilari sebebiyle söyle bir grafiklere bakarak huzur içinde yatmaya gidilir. Pazar olmadigi için sevismek için uygun zaman degildir. Zâten önemli bir toplanti öncesi bu tip bir hareket gereksizdir. Her ikisinin de içlerinde güzel bir huzur vardir, ne göbekleri çikmistir anne babalari gibi, ne de onlarin hayatina benzer yasama tarzlari vardir. Karsilikli olarak arkadaslarla girilen en siki fiki pozlar ve belden asagi esprilere çagdasligin verdigi genislik ile gevrek gevrek gülümsenir sonra. Tüm bu olanlar arkadaslara “evlilikte eslerin kendilerine ait özel alanlarinin olmasi ve her seyi paylasmak zorunda olmamak” konusunda ne kadar ilerleme gösterildigine dair kanit olarak söylenir. Eve altyazisiz orijinal cd’ler dvd’ler alinir, film en detayina kadar irdelenir, yönetmenin becerisi ile kameranin yeri falan konusunda bir sürü san’atkârane tartisma yapilir da erkek gibi davranmayan bir erkegin evdeki yeri konusunda konusulmaz. Annesini üzen babasi gibi davranmamak konusunda ufak tefek seyler düsünmüs olan bu erkek iyi bir isi, sik takim elbiseleri, güzel bir arabasi olsun diye Anadolu liseleri sinavindan bu yana devamli test edilmektedir. Test edile edile sinanmayi ve kendini begendirmeyi bir görev kabûl etmis bu erkek ise, giderken eline harçlik verme yecegi, kendi arabasini kullanan, bakimli,kariyer sahibi ve Kant’in Estetigi üzerine konusacagi bir kadin hayâl eder. Bu kadin da onunla benzer dönemlerde kolej sinavlarina girmis ve basariyla çikmis biri olmalidir. Kizin hangi okuldan mezun oldugu, o okulun kaç taban puanla ögrenci aldigi ve kaç dil bildigi,hangi sirkette çalistigi es dost arasinda çok önemlidir. Beraberce çok elit insanlardan olusmus bir çevrenin içine giriverir bu çagdas çift. Cici karisina annesinden çok farkli özellikleri sebebiyle saygida ve sevgide kusur etmez bu çagdas erkek. Evdeki demokrasi havasi sürsün diye her bir seyin kararini beraber verirler. Hattâ,bir müddet sonra,bu zavalli erkek iplerin tamamen kadinin eline geçtigini fark edemez bile. Yanlis bir sey aldiginda evde yedigi azari aklinda tutup, daha sonra donunu bile karisina aldirir. Sen seç sevgilim der. Ben iyisini beceremiyorum. Yillarin ezilmisligi ile zaten bu firsati beklemis olan bu hirsli kadini ise artik tutabilene ask olsun. Ergenlikte “Ben annemin çektiklerini çekmeyecegim” diyen söylevler,evlenince “Seni sünepe, beceriksiz ve kisiliksiz adam”a dönüsür. Annesinin babasina söylemeye cür’et edemedigi tüm lâflari o iyi egitilmis çagdas kocasina söyleyiverir. Zavalli hâle getirdigi adamin kibarca bu zavalliligi kabûllenis sekli daha da midesini bulandirir ama zayifi ezmenin verdigi hazla devam eder. Nasilsa tüm kontrol ondadir. “Iki kisilik topluluklarda demokrasi olmaz” fikrine ulasilmasi fazla zaman almaz. Ama erkek bunca yildir o kadar törpülenmis ve geleneksel yapidan o kadar uzaklastirilmistir ki, karisina karsi gelmeye cüret edemez. Annesinin karnindaki o huzurlu günlere kadar geri dönmek ister. Ama karisi göndermez. Çünkü aksama lunali modern tarifler yapilmali hattâ yemek sonrasi benzer familyadan arkadaslarla “in” mekânlarda tatilde hangi ülkeye gitmeli diye fikir alisverisi yapilmalidir. Disari çikarken, dekolte giyen karisina bu kiyafeti nasil da yakismistir ve nasil da herkes ona bakmaktadir. Ve adamin yerinde olmak istemektedir. Karisiyla gurur duymali ve onun kaprislerine boyun egmelidir. Çok yanlis yaparsa, zaten karisi ondan daha çok kazanan birini buluverir. Kendisi de sirkete aldigi yeni gencecik sekreter kizla erkeklik oyununu oynar. Zaten kendini erkek diye yutturacagi bir tek bu gözü açilmadik egitimsiz kizlar kalmistir.Karisiyla ugrasip niye kimsenin huzurunu kaçirsin ki…Yaptigi üç yanlis karisi tarafindan bir dogruyu götürebilir. Böyle düsüne düsüne,cinsel organlari disinda kadindan hiç bir farki kalmamistir. Kendi evriminin karisina dogru oldugunu görmez. Nitekim, yillarca alinan ortak egitim erkeklerde var olan birçok baskin özelligi törpülemis, kadinlardakini ise sivriltmis ve cinsleri karsilikli olarak birbirine benzetmistir. Ben önceki yazimda ne kadar erkeklere benzedigimi söylediysem de, çevremdeki erkeklerin nerdeyse hepsini de kadinlasmis buluyorum. Termosifonu onarmaya gelen tesisatçi disinda erkek gibi davranan erkek yok su sira (bakiniz termosifoncu fantezisi). Dogum günlerini parti yapip kutlayan, manikür yaptirarak bakimli görünen, rejim yapan bir erkek grubu var. Ögle yemeklerinde hep beraber light salata yedigim, marka kiyafetler alan, spor salonuna gidip step yapan, meyve kokteyli içen, yüzündeki sivilce için dertlenen, solaryuma giden, çok iyi egitilmis erkeklerle dolu ortalik. Bahsettiklerim gay falan degil, baya erkek iste. Hattâ, Cuma aksami Vogue’dan kaç kadinla beraber oldugundan bahseden Harbî erkekler bunlar ama o kadar yontulmuslar fantasy sitelerine girip, Pamela Anderson’un silikonlu memelerini “download edip”, dil bilen hatunlarla Ingilizce açik saçik yazisanan test çocuklari bunlar. Yurdumun fizyonomisinden türlü kozmetik hilelerle uzaklasmaya çalisan,kafayi en çok nasil göründügüne, kaç para kazandigina ve arabasinin markasina takmis bu grup erkekler, babalarinin erkek özelliklerinden ne kadar farkli hâle geldiklerini maalesef gururla anlatirlar. Bizim babalarimiz gibi görünen erkeklerin genç versiyonlari bugün daha alt sosyo-ekonomik seviyede. Ya babamiz yasindaki adamlarla çikacagiz. Birçok kadin bunu neden yapiyor bilmem anladiniz mi? Ya da daha alt sosyoekonomik seviyeden erkeklerle yasayacagiz. Adam gibi adamlara ulasmanin yolu bizim plazalardan ve in mekânlardan geçmiyor… Hiç bosuna barlardan, cafeler’den veya bilmem ne sirket yemeklerinden bir adam gibi adam bulurum sanmayin. Bozun muslugu, çagirin bir tesisatçi ya da bir tüpçü. Sansiniz varsa aradiginiz gibi olabilir. O muslugu onarirken siz de ona firindan yeni çikmis kurabiyeler ikram ederek kendinizi daha kadin gibi hissedebilirsiniz. Karar sizin. Ben 30 yilin sonunda anladim ki, erkegin az yontulmusu makbûldür. Yontuldukça kadina benzer. Peg : “Niye senin gibi bir adamla evlendim ki?” Al Bundy : “Sen benim gibi bir adamla evlenmedin Peg, evlendigin adami bu hale getirdin…”

bi iki of yetmez offfffffffffffffffffffffffffffff

sowox | 13 June 2004 10:37

bokunu çıkarttım artık zalaklık olayının, durmadan sürekli oraya gidip adama öküz gibi bakıyorum ve üstelik ve en kötüsü en çok canımı sıkan sevgilim var benim ve dahada sinirimi bozan çocuğun canına okuyorum, ondan çıkartıyorum sinirimi ve ikisi de öyle güzelki ikisinide istiyorum.Allah’ım ne boktan bi karıyım ben….. adamdan hoşlanıyorum diye işlettiği kafeye gidip oturuyorum saatlerce….kasada duruşunu, çay içişini, elini çenesine dayayıp etrafı izlemesini, güzel gözlerini izliyorum ve o kadar zalak görünüyorum ki bu durumdan hiç utanmıyorum bile. sanırım ar damarı denilen şey bende yok yada çoktan çatlamış. ama ne güzel bir şey aman allahım o hesabı öderken ” ondört milyon beşyüzbin lira “deyisi… bide iyi akşamlar yine bekleriz deyişi…offff

ben-o-ilişkimiz..

moana | 08 June 2004 19:56

Bir kadınla bir erkek yaklaştıklarında, biribirlerini sevdiklerinde aralarında yeni bi canlı, ‘ilişki’ dedigimiz yeni bir varlık doguyordu,biribirini seven her kadın ve erkek kaçınılmaz olarak iki insandan üç ‘canlı’ çıkarıyorlardı, kendileri ve ilişkileri.. Önce onları birbilerine yaklaştıran ‘ilişki’ büyüdükçe sanki onları iki yana doğru itiyor,mutlu anlardan çok mutsuz anlardan beslenerek irileşiyor, ikisinin arasında bir bag olmaktan çıkıp, onların arasında bi duvara dönüşüyordu… Aşılması güç bi duvara. İlişki dediğimiz iki insanın ortak hafızası. Hafıza, sahibini tehlikelerden korumak için iyiliklerden çok kötülükleri biriktiriyor, acıların, tehlikelerin, öfkelerin altını koyu koyu çiziyor, kuşkuları arttırıyor, kızgınlıkları körüklüyordu.

orman yolu

daywalker-hafif | 06 June 2004 02:33

çok garip… çok… son 3 gecedir yürüdüğüm bir orman yolu var kendisinin bundan haberi yok ama hayatımın en güzel anlarını geçirdim orda. kendisi çok endişeleniyor beni kullanıyor olmaktan. orman yolunu işkence sanıyor. belki de anlamıştır yüzümden onu bırakırken. arkamı dönüp giderken gözümdeki ışıltıyı görmüştür belki. kulaklıklarımı takıp 3 gündür “inadına” dinlediğim “without you i’m nothing” çalarken onunla eve kadar elele yürümüş yanağına bir öpücük kondurmuş (bugün o beni öptü yanağımdan) olmanın verdiği inanılmaz huzurla ve de kendimle başbaşa o orman yolundan geçerken ben dünyanın en mutlu insanıyım. her seferinde aklıma “peki yarın ne olacak? ne yapıyorsun? neden?” soruları gelse de bunları düşündüğümde sonra tekrar seni düşündüğümde ve sonra da “az önce düşündüklerim ne kadar boşmuş… ben aşık oluyorum… gerisi umurumda değil…” diye bırakıverdiğimde kendimi neredeyse sonuna gelmiş oluyorum yolun. zaten bi kaç adım sonra onu arıyor/mesaj atıyor “geldim… merak etme… ii geceler” diyorum. ardından eklemek isterdim… “seni seviyorum…” ama yapamam… çok üzerdi o zaman bu onu. hayır aşık etmeye çalışmıyorum seni bana… sadece çok isterdim seni seviyorum diyebilmek… merak etmesin yürürüm ben her gece orman yolundan sadece kendisini 5 dk. daha görebilmek için. elini 5 dk. daha tutabilmek için. her parmağına teker teker dokunabilmek için. aslında kendisine bakmak için girmiştim buraya yazı yazarken buldum kendimi. o umarım okumaz bunu… hiç istemiyorum acı çeksin. lütfen sessizce fısıldasın bana giderken “seni seviyorum” diye. yalan olsa bile böyle çıksın dünyamdan. 🙂 🙂 mesaj attı şimdi, şu an “bana karşı ne hissediosun?” diye. bu sefer tutmadım içimde söyledim… seni seviyorum dedim.. sanırım çıkacak dünyamdan sessizce. ama böyle olsun sonum. eğer yaklaşmışsam dibe geri dönüş çok daha uzun ve zahmetli bir yol. neyse… “her an aşık oluyorum sana daha çok. sürekli seni düşünüyorum. her an…”

soruyomusun?

sowox | 27 May 2004 12:19

nasılsın diye? iyi degilim… zaten ben seni terkedemem ama dayanamıyorum.yapamıyorum, avrupaya gel benle…hadi gel gidelim yaraları saralım.günlerdir dinlediğim tek şarkı…yüzüne bakamam. aşık oldum diyemem.hadi gel gidelim… gidelim olmasın başkası…