bildirgec.org

2005 hakkında tüm yazılar

Another “Brick” In The Wall *

ashg | 14 November 2009 10:02

Uyarı: Bu yazı filmin sürpriz gelişmelerini açığa çıkarmaktadır. Lütfen filmi seyretmeden yazıyı okumayınız.

Yaratcılıkla ilgili basit bir önerme vardır: Tersine düşünmek yaratıcılıktır. Ama bu önerme her yerde her zaman geçerli değil. Rian Johnson’ın “Brick” inde de olduğu gibi…

“Brick”

2005 yapımı “Brick” Rian Johnson yazıp yönettiği ilk uzun metrajlı film. “Brick” Güney Kaliforniya’ da bir lisede geçen aşk, cinayet ve uyuşturucu konuları üzerine kurulmuş. Yönetmen başlıca karakterlerini Amerikan gençlik filmlerinin klişeleşmiş tiplerinden farklı bir biçimde sunuyor: Sosyopatik seks düşkünü yerine tiyatro kulübünün kraliçesi, polis şefi yerine müdür yardımcısı, dedektif niyetine gözlüklü bir “inek”, kötü adam yerine adı çıkmış bir liseli uyuşturucu satıcısı, femme fatale olarak ise her Amerikan lise filminde mutlaka bulunan ponpon kız… Joseph Gordon-Levitt, kız arkadaşının öldürülmesinin ardından gerçeğe ulaşmaya çalışan ana karakter “inek dedektif” Brendan’ ı canlandırıyor.

Yönetmen bu ilk uzun metrajlı film deneyiminde bir kara film ekseninde türler karmasına beyazperdeye aktarmaya çalışmış. Oldukça zor bir işe girişen Johnson bana göre tüm filmi eline yüzüne bulaştırmış. Bunun nedenleri arasında öne çıkan ilk özellikler filmin bir bütünlükten uzak olan yapısı ve karmaşık bir olay örgüsüne sahip olması.

Hayatkurtaran yakın planlar
Hayat kurtaran yakın planlar

Filmin iki saate yaklaşan süresine rağmen sorduğu sorulara doyurucu cevap vermediğini düşünüyorum. Ayrıca filmin inandırıcılıktan uzak olan oyuncu seçimini ve canlandırdıkları karakterleri de ekleyebiliriz. Tüm bunlara rağmen “Brick” açılış sekansında öyküsünün en dramatik sahnesini seyircinin zihninde soru işaretleri uyandıran sürükleyici bir başlangıçla açılıyor.

Capote (2005)

queennothing | 12 November 2009 09:50

1924 – 1984 yılları arasında yaşamış olan Amerikan gazeteci yazar Truman Capote‘nin 1965’te tamamladığı “In Cold Blood” (Soğukkanlılıkla) adlı romanını yazarken içinde bulunduğu süreci anlatan 2005 çıkışlı yapım “Capote“, başrol oyuncusu Philip Seymour Hoffman‘a ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dalında Oscar Ödülü kazandırırken, ‘En İyi Film’, ‘En İyi Yönetmen’, ‘En İyi Senaryo’ ve ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ dallarında da oscar adayı oldu.
Hoffman’ın yanısıra fillmde Catherine Keener, Chris Cooper, Amy Ryan, Bruce Greenwood, John Maclaren ve Clifton Collins Jr. gibi isimler yer alıyor.

Truman Capote, hassas, kırılgan ve kendine özgü tavırlarıyla, ilginç endişelere sahip, farklı bir adamdır. New York Times’ın arka sayfasında okuduğu bir haberden etkilenen Capote, bunun yazarlık kariyerinde faydası olacağına iinanarak arkadaşı Nelle ile Kansas’a doğru yol alır. NY Times yetkilisi olarak Kansas’a varan Capote, dört üyeden oluşan Clutter Ailesi’nin ne sebeple katledildiğini araştıracaktır.
Kansas’ta geçirdikleri bir kaç günden sonra, aileyi katledenlerin Perry Smith ve Dick Hickock olduğu ortaya çıkar ve Capote, kilit altında tutulan suçluları yakından tanıyabilmek için hapishane ziyaretlerine başlar. İdam cezası alan mahkumlardan Perry ile özel ve yakın bir ilişki kuran Capote, genç adamla daha sık görüşerek, olay hakkında bir kitap yazmaya karar verir.

The Weather Man (2005)

queennothing | 16 September 2009 16:16

Floridalı senarist Steve Conrad‘ın senaryosunu yazdığı, “Pirates of the Caribbean Serisi”nin (1, 2 ve 3) yönetmeni Gore Verbinski‘nin yönetmenliğini yaptığı “The Weather Man“, olduğu kişiyi arayan bir adamın traji komik öyküsünü anlatıyor. Oscar Ödüllü aktör Nicolas Cage‘in başrolünde yer aldığı filmde 2 Oscar Ödüllü İngiliz aktör Michael Caine, New Jerseyli aktris Hope Davis ve genç oyuncu Nicholas Hoult da rol alıyor.

Davis Spritz, ünlü bir kanalda hava durumu sunuculuğu yapmaktadır. Bir süre önce karısı Noreen ile yollarını ayıran David, belli aralıklarla kızı Shelly ve oğlu Mike’ı ziyaret etmektedir. Her akşam televizyonda hava durumu tahmini yapan David, sokakta sürekli insanlar tarafından durdurulmakta, bir kısım ‘ünlü düşmanları’nca hakarete ve meşrubat / gıda saldırısına uğramaktadır. Yolda yürürken bir anda üzerine atılan dondurma, dürüm, turta gibi gıda maddeleri, düpedüz hakaret olmasına rağmen David’in ilgilenmesi gereken başka sorunlar vardır.

Sualtı fotoğraf stüdyoları: Yıldızlar büyük tank içinde

turictanyel1 | 07 September 2009 16:32

Pinewood Studyolarında reklam, klip ve çeşitli televizyon şovları için kullanılan devasal su tankı bir çeşit film seti olarak kullanılıyormuş ve 1.2 milyon litre su hacmine sahipmiş. Boat That Rocke , Bourne Ultimatum, Atonement, Elizabethve Casino Royale gibi filmlere ev sahipliği yapmış.

Oyuncuların komforu içinse suyun sıcaklığı her zaman 32 derece civarında tutuluyormuş.
Keira Knightley, Myleene Klass, Sharon Stone ve Matt Lucas gibi oyuncuların bu tank içinde vermiş olduğu pozlardan bazıları:

L’auberge Espagnole (2002) ve devamı Les poupées russes (2005)

turictanyel1 | 04 September 2009 10:18

İspanyol Pansiyonu
İspanyol Pansiyonu

Filmin fragmanını izleyebilirsiniz.

Fransız sinemasının başarılı yönetmenlerinden Cédric Klapisch in aynı zamanda senaryosunu yazdığı, yönettiği İspanyol Pansiyonu ve Rus Bebekler büyük ses getirmiştir. Filmin ingilizce versiyonu EURO PUDDING olarak tanıtılmıştı.

Erasmusprogramıyla farklı ülkelere giden öğrencilerin hayatlarını en doğru biçimiyle anlatmayı başarmıştır. Yaşanan özlemlerin, aşkların, yalnızlığın psikolojisini ayrıntıya girmeden, tadında bırakarak anlatmıştır.

Xavier, kariyer hedefini gerçekleştirmek için ispanyolca öğrenmelidir ve öğrenci değişim programıyla Barcelona Üniversitesi’ne gitmeye karar verir. Çok sevdiği kız arkadaşından ayrılmak zorunda kalır, buna üzülür ancak kendisini yoran, sıkan annesinden uzaklaşmak için güzel bir yol olduğu gerçeğinede sevinir.

Çoğu zorluktan şansı yaver gittiği için kurtulur. Kendi çabasıyla bütçsine uygun İtalyan, İngiliz, Hollandalı, Belçikalı, Alman ve Tarragonalının kaldığı bir öğrenci pansiyonunda yaşamaya başlar. Herkesin düzeni ve huzurunun olduğu bu pansiyona uyum sağlamayı başarmıştır. Bu farklı kültürde insanların bir araya gelmesiyle hayat herkes için daha da renkli bir hale gelmiştir.

Domino (2005)

queennothing | 15 August 2009 15:09

7 Ağustos 1969 doğumlu Domino Harvey‘in gerçek yaşam öyküsüne farklı bir açıdan bakan Tony Scott, 2005 çıkışlı “Domino” adını koyduğu filminde, Keira Knightley‘ye başrol verdi. Mickey Rourke, Mena Suvari, Édgar Ramírez, Macy Gray, Mo’Nique, Jacqueline Bisset gibi isimler de filmde rol alıyor.
Domino Harvey, sosyetik bir ailenin ‘doğuştan zengin’ kızıydı. Babası, aktör Laurence Harvey, annesi manken Sophie Wynn’in sunduğu imkanlar, Domino’nun ilgisini çekmiyordu. Küçük yaştan itibaren sert sporlara, dövüşe, silahlara ilgi duyan Domino, babasını kaybettikten sonra, annesinin issteği üzerine yatılı okula gitti. Yatılı okul, Domino’yu, isteklerine karşı çıkan ailesinden uzaklaştırmıştı ve genç kız, artık istediği hayata kavuşabilecekti.

Bir gün, tesadüfen aldığı bir haber üzerine Domino, ‘ödül avcılığı’ üzerine ders veren bir grubun verdiği seminere katılır. Seminer, tamamen erkeklerden oluşmasına rağmen Domino, özgüveni ve iddialı tavırlarıyla kendini belli etmeyi başarır ve ödül avcılığında ustalaşmış bu gruba kendini kabul ettirir.

Constantine (2005)

queennothing | 05 August 2009 14:46

Dünyanın en çok kazanan çizgiroman şirkeetlerinden biri olan DC Comics‘den çıkma “Hellblazer“, Jamie Delano ve Garth Ennis‘ ait. 2005 yılında vizyona giren “Constantine“, Hellblazer’ın, Kevin Brodbin (hikaye ve senaryo) ve Frank Cappello‘nun (senaryo) yardımıyla, Francis Lawrence‘ın elinden çıkan uyarlaması. Lübnanlı aktör Keanu Reeves ve Oscar Ödüllü aktris Rachel Weisz’in başrollerini paylaştığı “Constantine“de Shia LaBeouf, Djimon Hounsou, Tilda Swinton ve Peter Stormare gibi isimler de rol alıyor.
John Constantine, olağanüstü yeteneklere ssahip bir adamdır. Hayattayken, dünyalar arası gezintiye çıkabilen John, cehenneme gitmiş, ‘cehennem azabı’ olarak tabir edilen acıyı görmüş ve bazı karanlık güçlerle başetmenin yolunu bu şekilde öğrenmiş, savaşçı bir kişiliğe sahiptir.

Wes Craven’la havada gerilim: ”Red Eye” (Gece Uçuşu)

gorcun | 30 July 2009 15:34

Red Eye
Red Eye

Korku üstadı Wes Craven’in 2005 yılında çektiği çok fazla ses getirmemiş bir film ”Red Eye” (Gece Uçuşu). Aslında yönetmenin adı ve başarılı oyuncularıyla da ilgi çekebilecek film, belki de isimlerin yarattığı beklentiden dolayı gerilim sinemasında özel bir yer edinemiyor. Genç ve güzel otel müdürü Lisa Reisert (Rachel McAdams), gece yapmak zorunda olduğu bir uçak yolculuğu öncesi hava alanında Jack (Cillian Murphy) adında genç bir adamla konuşur. Uçağa gitmek üzere ayrılan Lisa, uçağa girip yerine oturduğunda ilginç bir tesadüfle karşılaşır. Havaalanında konuştuğu genç adam, uçakta yanında oturmaktadır.Uçak havalandıktan sonra da devam eden ikilinin konuşması gittikçe daha ilginç bir hal alacaktır.

Red Eye
Red Eye

Genç adam, aslında Lisa’nın otel müdürü olduğunu bilen ve otelinde kalan bir politikacının (Jack Scalia) odasının değiştirilmesini isteyen bir suikastçıdır. Ayrıca Lisa’nın söyleneni yapması ve sesini çıkarmaması için, babasının da (Brian Cox) tehlikede olduğunu söyler. Soğukkanlı davranan Lisa, hem politikacının hem babasının hayatını kurtarmak için planlar yapar. Ama karşısındaki suikastçı son derece zeki, tehlikeli ve kaybetmeye tahammülü olmayan biridir.

ARDA TURAN

renklikalem | 24 July 2009 18:27

Arda Turan ülkemizde futbol adına marka olmuş bir isimdir.Galatasaray Spor Kulübü altyapısından yetişen bu futbolcu ilk önce George Hagi’nin isteği üzerine 2004-2005 sezonunda A Takıma katılmıştır.Gerekli başarıyı hemen gösteremeyip yarım sezonluğuna Manisaspor’a kiralanmıştır.Burdaki performansı ile göz dolduran Arda Turan Eric Gerets’in yeniden FK Mleda Boleslav maçında şans vermesiyle yıldızlaşmıştır.Uefa Şampiyonlar Liginde Liverpool ve Bordeux maçlarında gösterdiği performansla Avrupa’da da kendinden sıkça bahsettiren genç yetenek, transfer dedikodularıyla gazeteleri süslemeyi başarmıştır.Yıldız futbolcu aynı zamanda 2007-2008 sezonunda Galatasaray kulübüne şampiyonluğu getiren isim olmuştur.

Düşündürücü ve rahatsız edici bir film: ”Edmond”

gorcun | 22 July 2009 11:16

Edmond
Edmond

Stuart Gordon’un 2005 yılında çektiği ”Edmond”, David Mamet’in aynı adlı tiyatro oyunundan uyarlanarak filme alınmış. Bir buçuk saate varmayan kısa ama etkileyici bir film. Pahalı takım elbisesi ve sahip olduğu işiyle toplumda iyi bir statüsü bulunan Edmond Burke’in bir gecede değişen yaşamı ve hayata bakışını anlatan film seyirciyi her dakika ne olacağını kestirmesi daha da zor olan bir yolculuğa çıkarıyor.

Klasik Hollywood filmlerinden alışılmış anlayışta bir film bekliyorsanız başından sonuna kadar beklediğiniz mutlu sona göremeyeceğiniz bir filmle karşı karşıya olduğunuzu bilerek izlemeniz hayal kırıklığına uğramamanız açısından yararlı olur. Filmin açılışında falcının kartları önüne koyması ve ”Olduğun yere ait değilsin!” demesiyle zaten kafasında bulunan karışık düşüncelerden kurtulmak için hayatını değiştirmeye uzun süredir birlikte olduğu karısından ayrılarak başlar.

Edmond
Joe Montegna

Bu noktadan sonra New York’un gece hayatına giriş yapan Edmond, önce bir bara girer ve burda tanımadığı bir adamla yaptığı garip sohbet sonrası ondan aldığı kartla şehirdeki bir striptiz kulübüne gider.