Şu günlüğü okuyunca gülmekten karnıma ağrılar girdi, gözlerimden yaşlar aktı. Aradan bir buçuk yıl geçmiş neredeyse ve onun altına eklemek yerine bende bir iki tane dolmuş muahbbeti anlatayım dedim.
1. olayda Odtü’ye gidiyoruz dolmuşla, ve paralar elden ele uzatılıyor. İkinci sırada oturan, öndeki aynı adama sürekli parayı uzatıyor. Arkadan bir kişi. şuradan iki kiş vs vs.. Bir süre sonra adam dayanamayıp kardeşim hep bana vermesene yahu, ön sırada oturan bir tek benmiyim niye diğerlerine de uzatmıyorsun diye isyan ediyor. Bizim elamanın ise cevabı gayet şaşırtıcı:
“Simetriyi sevmem.”
2. Olay ise Odtü’den kalkan dolmuşumuz yavaş yavaş ilerlemekte, hani son anda biri gelir, bir müşteri daha alırız diye. Bu esnada şöför sağa sola bakınıyor ve dolmuş haraket halindeyken kapıyı açıyor ve eğiliyor ve bir anda ortadan kayboluyor. Yolcular panik halde ne olduğunu anlamadan dolmuş gidiyor ve en yakın ağaca bindiriyor. Allahtan aheste giden dolmuş hızlnamadığı için, kimsede bir şey yok. Daha sonradan olay anlaşılıyor, bizim şöför tütkürmek için kapyı açıp eğilince dengesini kaybedip, düşmüş.
yorumlar
biyerden tanıdık geliyor.. tabi kesin senin başına gelmiştir. hep öyle olur zaten.
kulaktan duyma, yani gözlerimle gördüğüm bir olay değil.
Kızılay-Oran hattında ilerliyoruz. dolmuş eski tiplerden kapıyı kendin açıp kapatıyorsun. böyle 40larında bir bayan indi, kapıyı çarptı, kapanmadı.. bir kez daha denedi yine kapanmadı.. bir kez daha, yine olmadı.. şoför başladı bağırmaya “Abla bırah, abla bırah, abla bırah” sonra çok klas bi el hareketiyle vites değiştirdi ve bastı gaza. tam bu sırada “.mına goduğmun garısı” diye resmen böğürdü.