Pasolini estetiğin malzemelerini fazla kullanmadı ama her zaman sosyal ve politik olmaya açıktı.Gerçekte İtalya’yı değiştiren etkileyen ağır sosyal,ekonomik ve kültürel gelişmelerden , yakın İtalyan tarihindeki diğer sanatçı entelektüellerden daha fazla etkileniyordu , hissediyordu ve kişisel olarak ilgileniyordu. Gerçekliği çözümlemenin yolu için kişisel sorumluluklarıyla birlikte her şeyi söylüyor yada yazıyordu. Pasolini sineması her zaman Lirizm ile Politikanın,Şiirsel olan ile İdeolojik olanın , Tutku ile Analizin Bir karışımıdır.
Accatone 1960
Sürpriz olmayarak Pasolini’nin ilk filminin merkezi Romanın yeraltı ve adi suç dünyasıydı , bu konuları daha önceki romanlarında araştırmıştı. “Accatone” yi 1960 yılında yaptı, yardımcı yönetmeni diğer bir genç şair “Bernardo Bertoloucci” idi Bertoloucci tecrübesiz olarak kamera arkasına geçti . Her nasılsa klasik neo-realizmle yüzeysel benzersizlikler göstersede (amatör oyuncular,gerçek mekanlarda çekim) Bu film final olarak varoşların varoluşunun kamusal eleştirisiydi , tipik Pasolini seçimi olarak yayılmacı kapitalizmin, diğerlerini reddeden tek kültürlülüğü ,geleneksel değerleri hızlıca değiştirmesi , Ekonomik mucizenin İtalya’da uyanışını ve bu değişimlerin yarattığı sosyal kültürel sınıflandırmayı bize gösteriyordu. İşarete değer olarak filmin merkez karakteri “Vittorio” adlı muhabbet tellalı herkes tarafından “Accatone”(muhabbet tellalı) diye çağırılır. Onurludur ama dağınık ve gönülsüzce yaptığı işlerin bir türlü sonunu getiremez .Filmin sonunda Accatone küçük bir soygundan kaçmaya çalışırken bir motor kazasında ölür son sözü “Ah şimdi iyiyim”.Filmin bize gösterdiği ahlaksız karakterler aniden bir skandala yol açarlar.Pasolini bu tekniğin adını “kirletme” olarak belirledi. Kirletme kutsal olan ile günah olanın bir karışımıydı ve bundan sonraki sinemasını da karakterize edecekti.Bacanağıyla şiddetli bir sokak kavgası arasındayken ,bu acıyı Bach’ın “Aziz Matyus un tutkusu” çalarak açıklar ve büyük miktarda İncil den hıristiyan öğretisinin kronolojisini referans gösterir Accatone alt seviyedeki hayatıyla bir çeşit negatif İsa figürüdür.(O ölürken iki hırsızın arasındadır ve ters haç işareti oluşur)Ve film açık’ça gösterir ki kamera Pasolini’nin erken döneminin özelliği olan frontal stildedir.Kamera sıklıkla genç serserilerin üzerinde “pan” yapar,kamera serseriler ve adi hırsızların yüzlerinde gezerken “Masaccio” yada “Pier della francesca” nın fresklerindeki kadar dikkatlidir .Muhabbet tellallarının,işsiz-güçsüzlerin pozitif portrelerini çizdiği için film sansüre uğrar bu şartlar altında istenilen başarıyı sağlar.
Mamma Roma, Anna Magnani nin başrol oyunculuğuyla 1961 yılında yapıldı ,aynı konuları inceledi “Roma varoşlarını”, Pasolini sonradan bu filmle kendini tekrarlayarak hata yaptığını itiraf etti. Mamma Roma oğlu Ettore nin geleceğinin iyi olması için çok çaba sarfeder ve kendi vücudunu satar.Ama gelecekleri hiç de beklediği gibi olmaz ve Ettore de aynen Accatone gibi adi bir hırsızlık sonucunda ölür.Bir kez daha kutsal olan ve Günah olanı karıştırır.Ettore’nin final sahnesindeki fotoğrafı apaçık Mantegna’nın “Ölü İsa” resmini anımsatır, Pasolini bize bir kez daha anlatır ki varoş dünyası burjuva tarihi ve kültürünün kenarındadır ve hala bu kültürün aurası ,trajedi ve şiddeti bünyesinde barındırarak kutsallığa bağlanır.Mamma Romada çekici olan motif neyse resmi sansürün saldırısına maruz kalır, sansür sebebi ise halkın genel değerlerine saldırıdır bu sansür uzun yasal süreçler sonunda kaldırılmıştır.
Artık Pasolini yönetmen olarak tanınmıştı, kurumlaşmış ve onun üçüncü filmi olan La ricotta bölüm olarak 1963 yılında benzer film başlıklarından oluşan hayal edilemeyecek bir ortaklık için davet almıştı.
La Ricotta 1961
Bu teklif RoGoPaG (Rossellini,Godard,Pasolini ve Gregoretti)ekibinden geldi.Zamanında olduğundan kötü algılanan film şimdi Pasolini sinemasının orta derecedeki ustalık eseri sayılıyor.Varoşlar hakkında kararlar vermemizi sağlıyor bu film de hikaye basittir: Stracci varoşların kötü huylusudur,ekstra olarak İsa’nın hayatını anlatan bir filmde Cinecitta stüdyolarında ücretsiz öğle yemeği karşılığında dış mekan dekorları yapmaktadır.Zorlada olsa ilk öğle yemeği hakkını ailesiyle paylaşır, saklandığı mağaradan bir kez daha sahtekarlıkla ,otlanmak için sete geri döner.Döndüğünde yemeğinin başrol oyuncusunun köpeği tarafından yenildiğini görür. Şansı sayesinde köpeği oradan geçerken görür ve büyük miktarda öğle yemeği alabileceği(ricotta) bir fiyata köpeği satar. Bir grup oyuncu ve eğlenceli set işçisiyle öğlen yemeğine katılmadan önce ricottayı midesine indirir. Sete geri çağrılır hırsızlardan biri olarak İsa ile beraber çarmıha gerilir. Ölümcül hazımsızlık ağrıları çeker ve ironi ile “İsa’nın çarmıha gerilişi” filmi çekilirken o da çarmıhta gerçekten hazımsızlık yüzünden ölür.Bu ikisi Pasolini’nin iki önceki filminde ki kutsal olan ile adi olan arasındaki saf ilişkiyi tekrarlar ama buradaki gerçek kalite- –film içinde film—Stracci’nin patetik trajikomedisinin filmdeki yarılmalarla sunumudur.Bu film isimsiz bir yönetmenin tutkusudur,Orson Welles’in işarete değer oyunculuğu , yönetmenin beliren obsesyonu ile “İsa nın refüze edilişi”ni temsil eden iki klasik manierist resim yeniden yaratılmıştır(resimler oldukça detaylı ve zekice renklendirilerek Pasolini tarafından yeniden yaratılmıştır)Filmdeki resimleri yapmaya çalışırken verilen bir arada yönetmen Romanın günlük gazetelerinden birinin kaypak bir muhabirinin sorularını cevaplamaktadır. “İtalyan halkı hakkında neler düşünüyorsunuz” Cevap “Avrupa’nın en cahil populasyonu ve en kaba burjuvazi si ”Pasolini bu filmde bütünüyle ve şüphesiz filmdeki yönetmen figürüyle kendi kendisiyle dalga geçiyor ama daha fazlası, ironi ve filmdeki öz-tepkisizliktir otoritelerin gözden kaçırdığı “kurulu din düzenine karşı bir tepki” olarak kimin Stracci’nin çarmıhta hazımsızlıktan ölümünü hazırladığıdır.Pasolini sonuç olarak kanun tarafından suçlu bulundu ve üç ay gösterimin durdurulması cezasını aldı , sonradan bir grup aydının yardımıyla bu karar değişti ve önemli kesilmelerle gösterilmesine izin verildi .Bu süreçte Pasolini uğraştığı sorunları İsa’nın satirik hikayesiyle tam olarak anlatamamıştı , ama bu sorunlara kesin cevabını 1964 yılı geldiğinde “II Vangelo secondo Matteo” filmiyle verecekti. Bu film ve diğer filmleri hakkındaki bilgilere diğer yazımda devam edeceğim.
yorumlar
seyr-i alem aydınlattın bizi eksik olma emi!julia taymor başlıklı yorumlarınıda beklerim…