aklıma şimdi çeteci olmakla suçlanan yücel aşkın geldi, bir de intihar ettirilen genel sekreter yardımcısı…sahi ne oldu o savcıya? şemdinli’de de parmağı vardı hani…
SUSURLUK-ERGENEKON HATTININ KİRLİ SENARYOSU: Bedri BaykamAtatürkçüler önce yıllarca öldürüldü, terör tehdidi altında yaşadı. Şimdilerde ise ülkemiz gelişti. Artık cinayete kurban gitmiyorlar, tutuklanıp cezaevine konuyorlar! İşte ben buna “medeniyet” derim, demokratik bir hukuk devleti olma doğrultusunda demek ki bayağı yol kat etmişiz… Nedenleri her iki “sağ ve sol ucundan” malum bu ilerleme(!), hangi gerçeklerle yaşandı, onu zaten biliyorsunuz!Yokuş aşağı, freni patlamış bir kamyon gibi engebeli arazide, virajlı yolda dangıl dungul düşüyoruz. Bir tarafımız uçurum, diğer tarafımız kayalık… Geçen haftaki bilmem kaçıncı dalgaya bakıyorum da… Sanki sıkıştıkça bir el torbaya dalıp, tescilli Atatürkçüler listesiyle, bir de şimdilerde Susurluk dosyalarında dolaşan isimler arasında tombala çekiyor… O gün kimler “şanslı” isimlerse, onlar yem olarak ortalığa atılıyor. Hukukun ve demokrasinin utanç günlerini yaşıyoruz. Tuncer Kılınç, Sabih Kanadoğlu, Kemal Yavuz gibi isimlerle İbrahim Şahin gibi apayrı bir profilden gelenler aynı “çekilişte” yanyana geliyorlar! Daha yoruma gerek var mı?Gerçekten inanamıyorum: birileri hala “darbeye zemin hazırlamak” diye saçma sapan iddialarla adam götürüyor. Kardeşim o zaman tüm AKP karşıtı muhalif eylemlere “zemin hazırlama” diyorsanız, TBMM’yi de kapatın, muhalif yazıları da toptan yasaklayın, olsun, bitsin! Nedir bu Çin işkencesi! Bir yandan insanlara “yasal miting” yapma izni vereceksin, ardından da aynı şahıslar, sanki o gün terörist bir faaliyete katılmış gibi yorumlarla, hukuki işlem yapacaksın, bu “eylemi” iddianamelere taşıyacaksın. Bu çelişkilere imza atanı, yargıya değil, doktora götürürler… Bu ülkede demokrasi var mı, yok mu? Önce bu soruya cevap verin. Hala “var” deme noktasında, acı içinde kıvranıyorsanız, o zaman sizi eleştirenlere karşı, siyasi demokratik tahammül göstereceksiniz!Uygulamaya çalışılan “yeni rejim” şöyle bir maça benziyor: Hakem seçtiği takımdan kafasına göre adam atabiliyor. O takım buna rağmen gol atıyorsa, bunlar iptal ediliyor, taraftarı varsa stad dışına atılıyor. Buna rağmen istenilen sonuç elde edilemezse, kontrol yapılmadan “bu adamlar dopingliye benziyor” diye maç tatil ediliyor! Bu tarif ettiğim “şey” in adı “futbol” ise, bu yaşadıklarımız da “demokrasi” olabilir. Sonuçta uygulamalara Yarsav Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da isyan etti ve hükümete zehir zembelek haklı bir uyarı yaptı. En akıl almaz konu ise, Savcı’nın bundan sonra nerelere el atacağını “yandaş” gazetecilerin şimdiden malzemeye dönüştürerek ahlaksızca psikolojik bir altyapı hazırlığı yapacak kadar meslekten uzaklaşan tetikçilere dönüşebilmeleri!Aylardır süregelen durum artık iyice belli oldu: “zemin hazırlama” komedyası üzerinden, demokrasiyi tek başına sona erdirme yetkilerini ele geçirdiğine inanan biri, “Susurluk” adı verilen ve tüm sol siyasilerin, yıllarca üzerine gitmiş oldukları bir kalıntıyı, şimdi Ergenekon’a, tüm kirli çamaşırlarıyla devretme peşindeler. Susurlukla yıllardır anılan, mafya-devlet-siyaset ilişkilerinde tescillenmiş kişiler, ne idüğü belirsiz bombalar, tabancalar, kalaşnikoflar… Ve öte yandan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıları, ünlü yazarlar, askerler, gazeteciler… Yapılan operasyon basit: bu iki kesimi aynı torbada çalkalayıp, birbiri içinde eritmek, satılmış medyanın beyin yıkamalarıyla da, bu deli saçması benzeştirmeyi topluma kabul ettirmek! Böylece Kemalizm’in en önemli odaklarını kirletmeye çalışmak, dışarıda kalanlara gözdağı vermek…Kanıtlar bir başka inciler dizisi: “telefon görüşmesi yapmak”, “aynı karede cenazeye katılmış olmak”, “ hükümete karşı olmak”, “bayrak sevgisi ve aşırı milliyetçi olmak”. Müthiş. Bu benzeştirmeler senaryosuna, biz de girelim mi? Hani arada gazete olaylarında “eskiden” gördüğümüz, artık pek soruşturulması moda olmayan şeriatçı terör örgütleri var ya? Hadi bakalım, biri kalkıp “bakın siz de durmadan Kuran’dan söz ediyorsunuz, onlar da Kuran’ı referans alıyorlar, demek ki siz de aynı karedesiniz” dese, ne farkı olacak? Ya da IBDA-C’nin yayın organlarıyla organik ilişkileri olan kimi şeriatçı gazeteler, her gün bu hükümeti de destekliyorlar, neden acaba? Sahi bu hükümeti oluşturan parti, Anayasa Mahkemesi kararıyla “Anti-laik faaliyetlerin odağı” olarak tescil yememiş miydi?Neyse, bunları geçelim. Anlaşılan bazı savcılarımız arasında bu konuları, aynı “benzeştirme”, “öpüştürme” taktikleriyle kolajlamayı pek sevmiyorlar. Deniz Feneri Derneği ile ilgili duyumlara hayret verici ilgisizliği de geçelim. Dokunulmazlıkların ardına sığınarak siyaset yapanları da, yargıya istediği zaman saldıran, işine geldiği zaman “dokunmayın hukuk devletine” diyen oportünistleri de geçelim… Bir tek hatırlatma yapmak istiyorum senaryoculara: Bu ülkede “darbe” dedikleri şey, tabancayla, el bombasıyla yapılmaz. Hiç mi tarihimize göz atmadınız? Ordu bir bildiri yayınlar ve belki üç- beş tank ile ve iki jet kısa bir gösteri yaparlar ve kepenk indirilir. Dolayısıyla tezgahlanan oyunda, Susurluk çatapatları üstünden darbe izi aramak, bizim çocukken mahallede oynadığımız misketlerle, Orta Doğuda patlayan misket bombalarını karıştırmak kadar gülünç geliyor bana!
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
11. DALGADA KİMLER GÖZALTINA ALINACAK?gözünüz aydın fethullahçı gladyo ve medyadaki köpekleri işi üstünde…
her sey italyadakine benzer sekilde gelisiyor,ac oku ,ve bir kez daha degerlendir
sence savcı ingilizce biliyor mudur?
aklıma şimdi çeteci olmakla suçlanan yücel aşkın geldi, bir de intihar ettirilen genel sekreter yardımcısı…sahi ne oldu o savcıya? şemdinli’de de parmağı vardı hani…