Amacım insanları tanımaktı. Onların duygusal girdaplarını keşfetmek, bu girdaplarda saklı tözleri görmek; düşüncelerinde, beklentilerinde, hayallerinde nelere yer verdiklerini, neleri önemsediklerini öğrenmek keyifli bir uğraştı. Dış güzelliklerle uğraşmak, dıştaki renkliliğe kapılmak bir basitlikti ve bu tefrit düzeyi insanların uğraşıydı. Bu basit kişiler değil miydi bilinçsizliğin karanlığında toplumda kargaşa vareden ve beden güçlerinden başka gücü elde edememiş olanlar?Güzellik; sadece dillerinin üzerinden kayıp dökülen kelimedir bu kişilerin. Sorarım size; karanlıkta hangi güzelliği görüp keşfettiniz de bu güzel veya güzellik bu diyorsunuz? Zamane toplumlarında tek güzellik vardır ve bu tek güzellik yaşanır ki o da alışkanlıkların vazgeçilmezliğinde yaşanan yanlışlı tabloları sergiler. İnsan sadece tek birşeyi sever. Ve sevilen veya seviliyormuş gibi görünen milyonlarca şey sadece sevilen tek şeye erişmek içindir. Ancak kim algılayabilir bunu? Soyutla somut arasında korelasyon kurmaktan aciz insanlar mı? Yüreklerinde güzelliği bulamayıp çokluğun peşine takılıp alışkanlık çirkeflerini güzellik sunanlar mı? Yoksa Aristippos felsefesini güdüp, Epikurosçu yaşamı tercih edenler mi? Manizm ve dualizm arasında gidip gelenler mi? Hümanist olarak geçinenlerin stoacılıktan stoacı Seneca’dan, Cicero’dan haberleri var mıydı? Ve ve herşeyi bağlayan, birleştiren şeyin ‘SEVGİ’ olduğunu bilebilecek kadar beyinleri genişlememiş kişilerle paylaşmak zorunluluğu; evet ellerine bırakılan şeyin kıymetini dahi anlamaktan yoksun kişilere verilmiş paylaşılmış sevgilerde o kirli ellerde nasıl temiz kalabilirdi ki ve kalmadı da…
yorumlar
– Stoacı Seneca-Manizm çok umrumda deil de ama bak satırlarını okurken; “Sorarım size; karanlıkta hangi güzelliği görüp keşfettiniz de bu güzel veya güzellik bu diyorsunuz?” demişin ya.. aklıma geldi gercek güzellikler hiçbir zaman kurtarılmayı beklemez. karanlıkların içinde bile olsalar kurtarılmayı beklemezler. ha birde o kirli eller var.. biliom onnarı tırnakları kemirilmiş, etleri savrulmuş kirli eller. hayat işte.
Anlaşılamamak can acıtır,
belki de çoğu zaman kavramlara ve sözcüklere farklı anlamlar veya etiketler yapıştırmamızdan kaynaklanan bi durum olmakla birlikte;her insan aslında bi anlaşılamayan olabilir.Kimisi bu duyguyu çok yoğun bir biçimde yaşar kimi farkında bile değildir.Herşeyde olduğu gibi zaten farkındalık veya bilinç veya uyanma.. bu kırılma noktasından sonra herşeye üçüncü bir gözle bakar insan;görünenden fazlasını görür.Gördüklerini paylaşmak ister;işte o noktada da anlaşılamama duygusu veya düşüncesi doğar.
Herneyse fazla konuştum!
olayın aslı bu “paylaşılamamak” paylaşılamayan asıl şey paylaşma varsayımı ki paylaşmak diye birşeyin varlığından hala sözedilmedi..ii hoş güzel demişin humanizimden bahsetişin dualizm felan ama bence sorun orda yada asıl mesele “sevgi”nin ne derece paylaşılabilir olduğu mu?paylaşılabilir birşeyse neden herkes birbirinden saklıyor..insanoğluyuz abi çiğ süt meselesi engel olamıyosun..