bildirgec.org

derin9

11 yıl önce üye olmuş, 5 yazı yazmış. 20 yorum yazmış.

YAŞAMIN MERKEZİNDEKİLER

derin9 | 07 September 2008 13:31

Yaşamın merkezinde olan insanlar vardır. Ya seversin veya sevmezsin, ister çekip gidersin ama bu insanlar mutlaka olur. Kimi insandır, kimi kenarından bile geçmez, kimi aydınlıktır, kimi çiçekli, mavi, yeşil… Kimi böcek misali; uğur böceği veya hamam böceği… Senin onu koyduğun yere göre değişir. Çok sevdiklerin vardır, babam gibi, babalar gibi… Merkezdedir hep. Taht gibi koltuğunda adil, yürekli, helal, sıcacık, başını ellerine koyduğunda duyduğun huzur gibi…
Sevmediğin ama bunu söylemediğin insanlar vardır. Özel sektör sömürülerindenseniz, patronunuz, patronunuzun birinci ve hatta ikinci göbekten yakınları. Bunlar uğur böceği gibi görünseler de aslında hamam böceğinden farksızdırlar. Koloniler halinde yaşarlar. Hiçbir şeye güçleri yetmez. Masalarında duran kalemi bile sizden isterler. Sonuçta babalarının uşağı olma gibi bir durum sözkonusu… Patron delidir, ne yapsa yeridir.

seni pazar günü daha çok özlüyorum

derin9 | 14 January 2008 00:25

Yokluğun Pazar günü daha derin bende. Daha fazla özlemle bakıyorum parkta gördüğüm her sevgiliye. Ve daha çok anlıyorum zamanın aslında hesapsız ve dalga geçerek geçtiğini…
Oysa yanımda olmalıydın bu Pazar. El ele gezmeliydik küçük ama kendi içinde büyük şehri.yada saat gecenin sularında gezinirken bir İspanyol meyhanesinde oturup, hafiften çekmeliydik kafaları. Ahşap masalar, ahşap sandalyeler, balık ağları, loş ışıklar… ama mutlaka kırmızı.
İzmir’de olup bir İspanyol meyhanesi bulmalı şimdi. Yerde talaş kırıntıları, ahşap kokusuna eşlik eden kırmızı şarabın kokusu, karşıda ege’nin hafif çalkantılarıyla oynaşan yakamoz kırıntıları fon’da Karsakov un Şehrazat senfonisi…İspanyol meyhanesinde olmalıydık bu akşam. Şarap içmeliydik birlikte ve yaşanan her şeye inat. Kendi kaderimize inat, olmayacak olanlara inat, şerefe demeliydik.
Kırmızı ve mavi ışıkların arasından alıp şarap kırmızısını, içip sarhoş olmalıydık. Ağzımıza ve aklımıza gelen her şeyi söylemeliydik konuşmalıydık… ama gülerek, ama neşeli, ama hüzünleri unutmadan. Belki teşekkür bile etmeliydik gece ve hüzne, bizi biz yapan üzüntülerimize… Son tesellim şarap oldu diye yazıp peçeteye, sessiz sessiz bağıran şarkıcıya göndermeliydik bu şarkı lütfen diye…
Doğru ya, İspanyol meyhanesin de bir kadın söylemeli. Çığlık çığlığa değil ama. Sessiz, derinden, sade ve öylesine içten söylemeli şarkıyı. Hüzün olmalı, yitirmişlik, aşk acısı olmalı masalarda oturan kişilerin yüzlerinde. Ve herkes tanımalı birbirini yüzüne bakınca. Yüzündeki acıyı…Bu Pazar İspanyol meyhanesinde olmalıydık seninle tüm her şeye rağmen.
Hafif esen rüzgar, yakamozlara benzettiğimiz aslında dar ama koca şehrin yansıyan ışıklarına bakıp dalmalıydı derinlere. Çocukken soğuk hava deposuna kış mevsiminden soğuk havayı depoladıklarını düşünen bana gülmeliydik dakikalarca. Çocuk olmalıydık saf ve su katılmamış halimizle yaşamalıydık aslında adına aşk dediğimiz rezilliği…
Keman sesleri karışmalıydı geceye. İçinden söküp atmak istediklerini, yaşadığın ama hiç bir şey anlamadığın zamanı, yaşayacaklarını ve daha birçok şeyi o keman sesine teslim etmeliydi ve biraz da ağlamalıydı gecen zamana.Elinde yakut’un rengi, yanındaki sandalyenin koluna astığım çantanın içine beş saatliğine teptiğimiz anılar.
Yaşadıklarımız, yaşam karelerimiz, siyah-beyaz resimler, evcilik oyunları, köşe kapmacalar,
İlk aşklar, son aşklar ve aşkı aramaktan vazgeçtiğimiz zamanlar…Bu Pazar yanımda olmalıydın… Ve ‘ her seven adsız bir kahraman, insan sevebildiği kadar insandır’

İKİ YIL OLDU

derin9 | 29 December 2007 21:32

Ben seni unuttuğum zaman anladım,
Senin, beni unuttuğunu…
O yüzden aşk şarkılarını sevmem ben.
Sen gittiğin an durdu zaman,
Koluma saat takmayalı iki yıl oldu.

Borçlu kaldım hep geçmiş zamana.
Yaptıklarım benden bir bir hesap sordu.
Eğer yeniden başlayabilseydim hayata,
Her şey daha bir başka olurdu.

Şimdi dağ başları gibiyim.
Bazen rüzgarlı, çoğu zaman karlar dolu.
Şimdi dağ gibi ayaktayım ama ,
Büyük dağın yükü çok büyük oldu.
Sen giderken değiştim ben üzerimi,
Yeşillerimi giymeyeli iki koca yıl old

‘ACI GERÇEK BU ÖMRÜMÜZ BİR SU GEÇİYOR YILLAR’

derin9 | 12 December 2007 23:46

Sadece nefes alıyor olmak tek yaptığım…Oysa dışarıda gürül gürül akıp giden bir yaşam var.Mavi, yeşil, huzurun ve mutlu düşlerin yaşandığı.Ama benim bugün düş kurmaya gücüm yok.
Yaşamla ölüm arasındaki ince çizgi. Yaşıyor olmak ama öleceğini hissetmek….Bilmem kaç yılına ait, bilmem kimin yaptığı istatistiklere göre akciğer kanseri erkekler içinde en çok görülen ve en öldürücü hastalık. Kurtulma şansı, %15 en ve çok iyi ihtimal en kötüsünü okumayı canım istemedi bile. Aslında bugün canım hiçbirşey istemedi.Çok sevdiğim bardak başına tek şekerli çayım bile beni mutlu etmedi.
Oysa mutlu olmak gerek der benim olmaz olası felsefem.Herşeyden mutlu olacak bir sonuç çıkar der….
Söyle bakalım hayatımın felsefesi, ne yapayım? Allahım çok şükür bende değil onda çıktı diye sevineyim mi? Bende de olabilirdi hadi ben önemli değil sevdiklerimde olsaydı yı düşünerek Daha çok sevineyim???Birgün ölme ihtimalini düşündünmü Sedat CAN ?
Belki senin için kolay o ihtimali kaldırmak.
Yeter artık…Çektim incindim,acıdı yüreğim üç kuruşun peşinde bir lokma ekmek için habire koş.Bu dünya nereye kadar.Koskoca Sultan Süleymana bile kalmamış bana mı?kalacak?Öyle yada böyle bir borcumuz var ve bu borcu bilerek geldik. Ölümlü dünya.Hem gerçek hayat orası. Çok çekenlerin yeri,Yüce yaratıcı bu dünyada acıya göğüs gerenleri seçermiş orada rahat ve huzur duyması için der inandığımız dinden gelen huzurla eyvallah dersin….
Ya bu ihtimali çocukların düşündüyse…..??
Biri 8 diğeri 12 yaşında…12 yaşında erkek bir bilsen sana ne çok ihtiyacı var.Belki götüremeyecektin sağlıklı olsanda bir maça veya balık tutmaya ama sırtını şöyle bir sıvazlamanın nelere bedel olabileceğini…
Onlar bu ihtimali yaşadımı acaba? Seni dağ gibi babalarının yok oluşunu hayalledilermi? Küçücük yürekleri kaldırabildimi bunu….Dağ gibi Sedat CAN.Her kaybediş bir son.Bir şey daha eksilir ellerinizin arasından kayıp gider.Tutmak için canını bile verirsin ama nafile…UMUT öyle yeşil ki öyle güzel ki,o umutla duayla yapılamayacak birşey yoktur.
Bugün bütün dakikalarda sana dua ettim.Sana ve seni sevenlere.Ve inan dua etmekten başka birşey gelmiyor elimden…Sedat CAN. İşçi emeklisi-malulen-44 yaşında.Evli 2 çocuk babasıAkciğer Kanseri

sevgili günlüğüm üstad

derin9 | 07 December 2007 10:22

Bugünlerde kariyer sevdasına kapılan ben, bir çalışıyorum ki sormayın.gece gündüz demeden uyku nedir bilmeden-sayın müdürüm okurmu ki bu yazıyı- yirmi beşinci saati bile icat ederim yakında.
Damardan aldığım müzik sesini saymazsak-müdürümün okumasına gerek yok aslında-eğer yaptığım pek birşey yok açıkçası.Geliver gidiver muhabbeti yani…Ama ben, her büyük işlerin ilk önce basit işlerle başladığını biliyorum üstad.O sebebten böyle, staj yani.
neyse az önce staj konularımdan çok çok önemli bir sorunun üzerinde çalışırken -yani bildiğiniz üfürükten bir fatura keserken-felaket bir hırsa kapıldım.
yoook nerdeee hırslı bir insan değilimdir.Hayatımda hiçte hırslı bir insan modeli çizmedim artı gıpta ile bakmışımdır hırslı, benim niye yok tavırlı insanlara…Hırs kelimesi parayı hatırlatır hep.Para da araçtır benim için amaç değil gerçekten olmadı hiç hırslarım.Olsaydı 3. sevgilimi o aptal kıza kaptırmazdım.Sümüklü böcek Iraziye gibi bişey.hatta ıraziye ondan bile sevimli.Bu çinliler yamyam soyundan mı geliyor bilmem nasıl yerler bu şeyi aklım almıyor. Her neyse ben sakin sakin rahat ne gelirse allahtandır edalarıyla usul usul günü yudumlarken kız aldı üstelik evlendi bile.Gitti gül gibi mühendisim, bu arada onların halide içler acısı bkz iş yerim…
Bazı insanlar becerikli oluyor üstat doğuştan bu özellik. Sonradan olmuyor.4. ve 5. sevgililerimden bahsetmeyeceğim merak etmeyin.Buradan şu sonuç çıkıyor.Demekki 3. sevgilimi daha çok sevmişim…Başkasına kaptırınca mı değere bindi acep? Bu da başka bir tartışma konusu ama ben kısa keseyim….Az önce öyle bir hırsa kapıldım sormayın.Pc’yi parçalayacağım nerdeyse. Saf bilgisayar, seni de bir insan tasarladı.Nefes almanı bile ben sağlıyorum fişini prize takarak. Ama kurum kurum kuruluyor karşımda. Dört yanı mağrur italyan erkekleri gibi.
Yok üstat yaa, varmı bizim erkeklerimiz gibi kara kaş, kara göz, boy,pos, endam adam gibi adam. Ne o öyle italyan da italyan. Geçen Bayram gördüm Antalya da ayy ılık, yani ne soğuk nede sıcak…Her neyse nerede kalmıştım; Bilgisayar yanlış kesti faturayı.Doğal olarak tabi.Tam da bunun üzerine sevgili müdürüm 2 yabancı dil bilen- yani iki insan -tek adı olan yeni iş arkadaşımızı getirmezmi!!