Bu aşamada birbiriyle ilişkili üç süreçten bahsetmek gerektiği düşünülebilir. Birincisi projenin niteliğine dair ve beş unsuru mevcut.1- Küresel kapitalizmin uzun vadeli bir durgunluk içerisine girmesini kaçınılmaz hale getiren “atalet unsurları” belirginleşmeye başladı. Kapitalizmin yeni bir ivme kazanabilmesi için, tarihte birçok kez tekrarlana geldiği gibi, bir kez daha uluslararası toplumun altüst edilmesi ve yeni kurallarla uluslararası sistemin yeniden inşası gerekmektedir.2- Bu durum, kapitalizmin dev çarkının dönmeye devam edebilmesi için başta enerji olmak üzere ucuz hammadde kaynaklarına ulaşmayı gerektiriyor. Bu hammaddelerin büyük bir kısmı, Soğuk Savaş döneminden kalma yapıya göre dağıtılmakta.3- Artık Soğuk Savaş diye bir şey kalmadığına göre, miyadını dolduran “eski” paylaşım, ABD ve başlıca diğer kapitalist güçler lehine yeniden yapılmalı. Bu, bir anlamda serbest piyasa normlarına göre 1990 ve sonrasında gerçekleşmesi beklenen bir süreçti. Hatta adına “globalleşeme” denen oldukça ideolojik bir süreç, geri kalmış dünyaya “reform, saydamlık, rekabet, çokuluslu sermaye gereksinimi, İMF / DB yardımları” vs. gerekçeleri altında dayatıldı. Buna rağmen 2003’ün son çeyreğinde Cancun’da yaşanan DTÖ toplantısındaki direniş ve başarısızlık dikkate alındığında, bunun serbest piyasa safsatası ile gerçekleşmeyeceği anlaşılmış oldu.4- Dolayısıyla tarihte birçok kez tekrar edildiği gibi, küresel kapitalizmin bir kez daha emperyalizme doğru evrilerek kaynak dağıtım mekanizması olarak piyasayı “es geçip,” silahlı müdahaleyi gündeme aldığı görülmekte. Braudel’in “Akdeniz” adlı büyük yapıtında ortaya koyduğu gibi, bir kez daha “piyasa” ve “kapitalizm”in birbirinden sadece farklı şeyler olmadığı, aynı zamanda kapitalizmin piyasanın en büyük düşmanı olduğu anlaşılmış olacak. Bu bağlamda küresel kapitalizm serbest piyasa koşullarının değil, emperyalizmin bir ürünü olarak görülmeli. Bunun adına ister “yeni sömürgecilik” istenirse “eskiden beri süre gelen sömürgecilik” deyin, her ikisi de aynı kapıya çıkar.5- Öte yandan sadece kapitalizme yeni ucuz girdi sağlanması yeterli değil; bu bağlamda “Çin sorunu”nun da çözülmesi gerek. Öncelikli olarak Çin büyük bir potansiyel tüketim pazarı olarak kapitalizmin “aşırı üretimini” mass etmek üzere dünyaya açılmalı, yani “globalleştirilmeli.” Öte yandan da artık “eski kalmış” klasik Batı kapitalizmine göre daha rekabetçi ve hatta modern ekonomistlerin kullanmaktan çok mutlu oldukları terimle ifade etmek gerekirse, daha “etkin” olan ve bu niteliği ile açık bir meydan okumayı ifade eden kapitalizmin Çincesinin de önü kesilmeli.