Sonbaharın hüzün kokan sokaklarında sararan bir buruklukla kanayan biri ve bu birinin içinde biri. Hafif rüzgârlarla savrulan saçlar ve oluşumunu tamamlamamış düşünceler kadar dağınık bir yürüyüş ki misallerde tabiri ayaştır. Biri nokta koyarken biri parantez açmıştır. Yakışmasa da aşka, ayrılıktır manası. Yüreğinden boğazına akan gözyaşları engeller konuşmasını. Ruhu hicrettedir, Leyla derler haline lâl bir zamandır bakışı.Kış biraz da olsa durulayan yolculuklar vaktidir. Derûna, müşkül işlerin başında gelir aklını koruma. Yağmur ve karın karıştığı yağışlar kadar birbirine girmiş geçmiş ve gelecek. O anda duygularını asmak üzereyken birinin korkunç sessizlikleri yırtan silueti yapıştı gölgesine. Gölgesini karın beyazlığına gömmeyi denedi.Kara gün ve karanlık gecelere sövme seranomisinden nevbahara merhaba! Recaizâde’nin “Gelmiş amma neyleyim sensiz tadı yok baharın” mısrası kâfidir anlatmaya ahvalini. Olmazsa bile güzel günlerin güzelliği, karanfili izleyebilmeli, gülde hüzünlenmeli ve ne olursa olsun baharda ölmemeli diye düşündü biri. Yüzü ne kadar da benziyor güle ve hüzün kokan gözüne gün batımı renkler çökmüş! Bahar diye düşündü: Yeşeren umuttur, umutsuzluğa ve riyakârdır hafiften.Bir yazdı kesik yediğinde şimdi gibi bir yaz. Ağustosta başına kar yağdığı, di’li geçmiş zamanın dişini incittiği günler dili geçmiş miydi zamanın? Hani ilacıydı her şeyin? Isınamadı hiçbir şeye, yazın sıcaklığına bile, yüreğine kor düştüğünden beri.Not: Yaz bitti ve en nihayetinde anlamaya başladı bugünü yaşadığını ve YARIN VAR diye haykırdı. Bu ara intihara teşebbüsten dişlerinin arasına takılan tırnakları özgürdü artık ve biri düşlerinin arasına karışmış biriydi.İbrahim TAKDUŞ – Türkçe ÖğretmenliğiSozelciyiz.Net