Yıllar önceydi, üniversitemin güzide internetinde sörf yapmaya yeni yeni alışmıştım ki yanlışlıkla tıkladığım bir link bana hayatımda çok uzun zaman önce unuttuğum bir olguyu tekrardan keşfetme ve yıllardır biliçaltımda kapalı kalmış bir hayat felsefesini yeniden su yüzüne çıkarma fırsatı verdi. Daha 6-7 yaşlarımda farkında olmadan tecrübe ettiğim ve bu yüzden ailemin baskısı ile karşı karşıya geldiğim bir yaşam stiliydi bu. İçimdeki ruh, ta o zamanlar tenimin, vücüdumun giydiği gelmiş geçmiş en doğal, en majestik ve en sanatsal giysi olduğunun farkına varmıştı. Tabi bu isteğim sosyal normlara uymadığım gerekçesi ile ailem tarafından küçük yaşımda bastırılmıştı. Ta ki yeniden keşfine kadar..Bahsettiğim şey Naturism diğer bir adıyla Nüdizm. Farklı isimleri var, Türkçe’de en çok Çıplaklar Kampı denildiğinde akla gelen şey. Yazının ilerleyen kısımlarında Clothing Optional Lifestyle gibi alternatif tanımlamalardan uzak durarak Avrupa ve Amerika’da şu anda en çok tanınan adı olan Naturism olarak hitap edeceğim.Naturism, Avrupa’da, daha ayrıntılı bilgi vermek gerekirse Almanya ve Fransa’dan başlayarak Balkanların ortasına kadar olan bölgede 1900lü yılların başında resmi hale gelmiş olan bir yaşam stili. Eski çağlarda Antik Yunan, Roma, Mezopotamya ve Mısır medeniyetlerinde herhangi bir karşı baskı olmaksızın görülen bu yaşam biçimi (özellikte Antik Yunan’da banyoların topluca yapıldığının ve olimpiyatlara katılan atletlerin çıplak olduklarını hatırlatırım, ki tarihçiler o zamanlarda ılıman iklimlere sahip ülkelerin büyük bir nudist kampı olduğunu söylüyor) karanlık ortaçağın gelişi ve Hristiyanlık’la beraber çıplaklıktan utanma (aka Adem Havva efsanesi) saplantısı yüzünden bastırılmış ama sonradan Rönesans hareketlenmeleri ile antik sanata dönüş akımı içerisinde yeniden hayat bulmuştur.Naturism, 20. yüzyılın başlarında Almanya’nın Lubeck bölgesinde bulunan Freilichtpark (Serbest Işık Parkı)’da güneş altında mayo izi olmaksızın bronz tene sahip olmak isteyen insanların öncülünde, sağlıklı “giysisiz” bir yaşam felsefesi olarak sesini duyurmuş, Benjamin Franklin gibi saygın bilimadamlarının yardımı ile Amerika’ya sıçramış ve Fransa ve Doğu Avrupa’ya yayılmıştır. Günümüze kadar ise bu akım özellikle tüm Avrupa’da, Amerika’nın büyük bir bölümünde, İskandinavya’nın tamamında, Rusya’nın St. Petersburg kesimlerinde ve Ukranya gibi eski Sovyetler Birliğine bağlı ülkelerde, Avusturalya ve Kanada’nın tamamında resmi olarak kabul edilmiş, naturism için tahsis edilmiş plajlar ve tatil köyleri açılmış ve International Naturist Federation’a bağlı olarak her ülkenin kendine özel naturist organizasyonu kurulmuştur.Tahmin edilebileceği üzere Naturism günümüzde kendine kale olarak başta Almanya ve Fransa olmak üzere Avrupa’yı seçmiştir. Avrupa halkının Amerika insanlarına nazaran daha toleranslı ve tabusuz yaşam tarzı Naturism’in felsefi yönü açısından bulunmaz bir nimettir. Gerçekten de Amerika’da Naturism yerine daha çok kullanılan Nudism kelimesi bu akımın Amerika’da “sadece” çıplak olunmak eylemi ile bağlaştırıldığı, Avrupa insanın ise Naturism ile sadece çıplaklığı değil bu çıplaklıkla beraber gelen bir doğaya dönüş felsefesini de içerdiği görülmektedir. Yazı dizisinin ilerleyen bölümlerinde Naturism’in felsefik, sosyolojik ve antropolojik yönü üzerine daha ayrıntılı olarak eğileceğim.Yaklaşık son 6-7 yıldır hayatımda önemli bir yer tutan Naturism için hissediklerimi ve düşüncelerimi paylaşacağım bu yazı dizisinde Naturism’in felsefik ve sanatsal yönünden tutunda, insan soyunun geleceği için ne ifade ettiğini, Naturism’i ve çıplaklığı savunan ünlü insanların eylemlerini ve söylemlerini, Naturism’in bir uzantısı olarak kabul edilebilecek ve kökü Finlandiya’ya dayanan Sauna kültürünün Avrupa’da görülen sanatsal yaklaşımlarını, Avrupa’daki naturist tatil köylerinin ve naturist turizminin ne kadar ileri düzeyde olduğunu ve en önemlisi çıplaklığın her durumda seksi güdülediği gibi yanlış bir düşüncenin nasıl çürütüldüğünü görecekseniz.