bu yazı sevgili abacus‘ün bildirisine yorum olarak da düzenlenebilirdi ancak dikkatlerden kaçmaması ve aydınlatıcı olacağını düşündüğüm için müstakil olarak göndermenin daha iyi olacağını düşündüm.kaynaklarımız wikipedia ve vikipedi‘dir.Şimdi efendim bu Q klavye, (namı diğer QWERTY) daktilonun da mucidi olan Christopher Sholes tarafından 1868 senesinde icad ediliyor ve patenti alınarak Remington firmasına satılıyor.Christopher Sholes’un icadettiği modern daktilo, üzerine basılan tuşlara bağlı kabartma harflerin bir mürekkep şeridini kağıda bastırarak kağıda yazı yazılmasını sağlıyor. Bu ilk daktiloda harfler alfabetik sırayla dizili.
Hayatında bir kere de olsa daktilo başına geçmişler bileceklerdir, daktilonun harf çubukları eğer basma aralığını (hızını) iyi ayarlayamazsanız mürekkep şeridi üzerinde birbirlerine kilitlenirler ve elle düzeltmek gerekir. Bu da en çok, arka arkaya gelen harflerin aynı elle yazılması gerektiğinde olur. İşte Sholes bu durumun ciddi bir işgücü ve zaman kaybı yarattığını görerek, ingilizcede arka arkaya sık tekrarlanan harfleri iki ele dağıtacak yeni bir klavye düzeni geliştirmiş (q klavye oluyor kendileri) ve patentini almış, sonra da Remington firmasına satmış. (Meşhur “aslında q klavye işi yavaşlatmak için icadedilmiş” efsanesi de bu basit mevzunun yanlış anlaşılmasından kaynaklanıyor.)Burada önemli bir husus da Q klavyenin uluslararası bir standart zannedilmesidir. Halbuki, birincisi Q klavye takdir edersiniz ki sadece latin harflerini kullanan diller için kullanılabilir bir diziliş. İkincisi latin harflerini kullanan dillerde de standart bir kullanımı yok QWERTY’nin. Mesela almanca konuşulan bölgelerde QWERTZ yaygın. Sonra AZERTY var, QZERTY var. Var yani…Biz çılgın türkler de bu klavye düzenini 1946 senesine kadar (türkçeye özgü karakterleri daktilonun harf grubunun sağ üstüne dağıtarak) kullanmışız. (100 sene kullandığımızı düşünenler olabilir, burada latin harflerinin 1 Kasım 1928’de kabul edildiğini hatırlatalım). Daktilo öğretmeni İhsan Yener 18 senelik kullanımda bir sorun farketmiş olmalı ki, Sholes’un ingilizce için yaptığını çok daha geniş bir kapsamla Türkçe’ye uyarlama ihtiyacı hissetmiş ve çalışmalarının 1955 yılında iktidarca kabul görmesini sağlayarak Yabancı uzmanlarla da pekiştirilmiş bir İhtisas Komisyonu kurulmasını sağlamış. Sonraki aşamada da On parmak yöntemi ile Türkçe için ideal Klavye’yi 20 Ekim 1955’te Bakanlıklararası Standardizasyon Komitesi’ne Standart Türk Klavyesi olarak kabul ettirmiş. Türkiye’deki tüm daktilo makinelerinin Milli Klavyeye dönüştürülmesi, 1963 yılında Gümrükler Kanunu’na eklenmesi ve 1974 yılında Türk Standartları Enstitüsü tarafından Zorunlu Standart olarak kabul edilmesiyle kesinleşmiş.
Gümrükler Kanunu kısmı önem arzediyor. Zira, bilgisayar yaygınlaşana kadar yazma işini gören ve çoğunluğu ithal olan daktiloların F klavye düzenine sahip olması zorunluluğu getiriyor. Türkiye’de üretilenlere ise bu zorunluluk TSE’nin zorunlu standardıyla sağlanıyor.
90’lı yılların ikinci yarısından itibaren kişisel bilgisayarların hızla yayılması, bu ürünlerin tamamının Türkiye’ye yurtdışından gelmesi ve daktiloyla ilgili düzenlemenin klavyeyi bağlamaması nedeniyle Q klavye alıyor yürüyor. Tabi burada şunu belirtmek gerekir Türkiye’deki Apple Macintosh’ların klavyeleri oldum olası F’tir. Zira ilk kullanıcıları; gazete yazarları, editörleri, kitap editörleri (yani daktiloyla fazlasıyla içli dışlı insanlar)vs.’dir.Şimdi gelelim kendi yorumuma, efendim ben bilgisayarla Q klavye vasıtasıyla tanıştım ona alıştım onu kullanıyorum. Üniversitede 10 parmak daktilo dersi aldım gazetecilik okumam hasebiyle ve hem kendi gözlemlerim hem de kanıtlanmış verilerle F klavyenin hem daha hızlı, hem daha az hata yapılan hem de eli daha az yoran bir diziliş olduğunu söyleyebilirim. Bir de klavyede kenarda durdukları için ğ yerine g, i yerine ı, ü yerine u, ş yerine s, ç yerine c, ö yerine o kullananılmasından hazzetmiyorum. ve bu durumun giderek yaygınlaştığını görerek tir tir tirtiyorum.