çocukluğum küçükçekmece gölü kıyısındaki kendimize ait müstakil bir evde geçti.amcamlar,babannemler kalabalık bir ev ve kocaman hiç evsiz küçükçekmece ve göl.bisikletsiz adım atmazdık.meyveyi pazardan almazdık.dut,erik,kiraz,vişne,elma,incir ağaçları tepesinde büyüdük.benim bildiğim oyunu çoğu kimse bilmez.pantolon yırtmaca (futbol topuyla yere oturarak oynanır),yılan (gazoz kapaklarıyla),futbol(çivilerin tahtaya çakılması ve paranın itilmesiyle),bisikletle top,kuyu(misketle),tabii ki güneş çekilince bol bol futbol,basketbol,valeybol.gece olunca saklambaç.ayın ve yıldızların altında ve ağaçların ,çalıların arasına saklanarak.kaç tane köpeğimiz (bandi,marko,badi,sarı,arap…),bir tanecik kedimiz leydi vardı.(leydi bahçeye yapmazdı tuvalet ihtiyacını,eve girer tuvalete gider ve tuvaletin gider deliğine yapardı,öyle kedi bir daha görmedim)gölde yüzerdik, kocaman balıklar tutardık.bugun canım evde çok sıkıldı.aldım velespitimi(büyükbabannenin deyimiyle) geziye çıktım.(yeni taşındığımız ev bir site içerisinde .her ev mustakil ve bahçesi var.yani her yer çiçek böcek ağaç.)bir de ne göreyim bizim yediğimiz dutun aynısı.hemen indim bisikletten bol bol yedim.ellerim boyandı karasından aynı küçüklüğümde olduğu gibi .o güzelim gölün kıyısı iğrenç evlerle dolu şimdi çocukluğumun üstüne beton attılar neyseki dut ağacım başka yerde yaşıyor …