HTML her ne kadar metinler üzerinde bir çok düzenlemeyi yapmamıza izin verse de, zayıf kaldığı bazı yönler vardır. Örneğin HTML bize web sayfalarına bir “iş” yaptırtma, onları değişik olaylara veya durumlara duyarlı hale getirme, karşılaştırma ve döngü işlemleri, girdi-çıktı işlemleri gibi olanaklar sunamaz. Bu eksikliği göz önünde bulunduran Netscape firması Aralık 1995 tarihinde, C dilinin tarayıcılara uyarlanmış hali diyebileceğimiz JavaScript (JS)’i piyasaya sürmüştür. Geliştirilme aşamasında EcmaScript olarak anılan bu dilin adı piyasaya çıkartılırken Javascript olarak değiştirilmiş, sonrasında da W3C (World Wide Web Consortium) www.w3c.org tarafından İnternet standardı olarak kabul görmüştür.JavaScript; web tasarımı ile ilgilenenler için HTML dilinden sonra en önemli dildir. Bu dilin en büyük özelliği HTML ile iç içe kullanılması ve kolay anlaşılır olmasıdır. Javascript aracılığıyla HTML’de kullanılan nesnelerin izin verilen özellikleri değiştirilebilir, bu sayede dinamik web sayfaları hazırlamak mümkün hale gelir. Hatırlarsanız DHTML kavramının ortaya çıkışı da Javascript’in gelişimi üzerine olmuştur.İnternet tabanlı programlama dilleri çalışma şekillerine göre Server (sunucu) taraflı diller ve Client (istemci yani kullanıcı) taraflı diller olmak üzere ikiye ayrılır. Sunucu taraflı diller cgi, php, asp, jsp, cfm, .. gibi dillerdir. İstemci taraflı diller ise -HTML’yi saymazsak- JavaScript ve VbScript’tir. Sunucu taraflı diller sunucu üzerinde yorumlanır ve sonuç, HTML çıktısı olarak tarayıcıya gönderir. JavaScript’in de içinde yer aldığı istemci taraflı diller ise sunucu tarafından değil, HTML’de olduğu gibi istemci (bir başka deyişle kullandığımız tarayıcı) tarafından yorumlanır. Yani kod yorumlanarak bir HTML çıktısı üretilmez, aksine script doğrudan HTML içerisine yazdırılır.