İnsan olarak ne kadar hoşgörülüyüz ?Hoşgörülü olabiliyor muyuz?Hoşgörü denince akla ne geliyor?Yada Müslüman ve Türk olarak hoşgörüye karşı ne kadar hoşgörülüyüz?Yazıyı okurken ‘Aaa ne kadar uzatmış hoşgörüyü’ diyeceksiniz. Bu da bir hoşgörüsüzlüktür.Bu topraklardan Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal gibi insanlar çıkmış ve daha niceleri… Bu büyük insanların ana felsefesi insan ve hoşgörü oldu. Ama günümüze bakın, linç kültürü ile tam gaz donanmış bir yaşam sürüyoruz. Bu garip değil mi ? Ya Mevlana ve diğerleri bu toprakta hiç yaşamamış yada biz bu topraklara ait değiliz. Çünkü hayatımız boyunca hep, her şeyi anlayışla karşıladığımızı, müsamaha, tolerans gösterdiğimizden bahsediyoruz. Fakat komşumuzu tavuğuna hep ‘Kışşş kışşş’ deriz.Demek ki hiç bir zaman hoşgörülü olamadık.Çünkü 1980 öncesi binlerce gencimiz hoşgörülü ama hoşgörüsüz olan siyasi eylemlerimiz nedeni ile yaşamını yitirdi, hatta yıllarca cezaevlerinde dört duvar arasında ömür tüketti.Kolay değil hoşgörülü olmak.Hoşgörüyü kabul etmek için 1938 yılında dönemin Belediye Başkanı merhum Mithat Toroğlu ve o dönemin Belediye Meclis üyelerinin aldığı bir kararla oluşturduğu Şehir Mezarlığı’nı ziyaret etmek gerek. Kurban Bayramı’nın birinci günü yoğun işlerimin arasında eş dost ziyaretlerinden artan zamanda bir hoşgörü insanının ısrarı üzerine mezarlığa gittim. O uzun ince yoldan yürüdükten sonra orta göbekte bir kalabalığa rastladım. Kalabalık arasında Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Erol Ertan, Mezarlık Müdürü Recai Apaydın, Mersin İtalyan Katolik Kilisesi Ruhani Reisi Roberto Ferrari, Arap Ortadoks Kilisesi, Ruhani lideri Coşkun Teymur, İmam Ramazan Ulu ile az sayıda insan, Mersin’in renkli siması, yardımsever Lina Nasif’in girişimi ile 2001 yılında ön ayak olduğu ‘Dua Töreni’nde bir araya gelmişti.Törende İmam Ramazan Ulu, Kuran-ı Kerim’de süreler ve dualar okumasının ardından İtalyan Katolik Kilisesi Ruhani Reisi Roberto Ferrari ile Arap Ortadoks Kilisesi, Ruhani lideri Coşkun Teymur’da mensubu oldukları dinlerin dualarını okudu. Öyle ki bir ara üç din adamı elele verip hoşgörünün en güzel örneğini sergileyerek gazeteciler poz verdiler. Daha sonra ise Şehitliğe geçip burada da dualar okundu. Ardında da Roberto Ferrari beraberinde getirdiği su ile mezarları kutsadı.’Nereden nereye gelmek istiyorsun’ diyeceksiniz.Uzun sözün kısası bu kutsama geçtiğimiz yıllarda bazı gazeteler tarafından abartılarak verilmişti. Bu bence çok yanlış. Çünkü bir zamanlar büyüklerimiz de mezarlarımızın başında tütsüler yapmıştık. Peki bu tütsünün o kokusundan o zamanlar diğer semai dinlere mensup olanlar rahatsız olmadı mı?Oldu tabi…Ama bu bir gelenek ve görenektir.Şehir Mezarlığı`ndaki 72 bin mezarın yaklaşık 5 bini Hıristiyan ve Musevi vatandaşın mezarı bulunuyor. Buraya herkesimden insan sahip çıksın, çıkalım. Bu boynumuzun borcudur. Çünkü yüzyıllardır aynı topraklar üzerinde yaşayan insanlar olarak bu ‘DENGE’ye sahip çıkmamız gerek. Bu ‘DENGE’, bu hoşgörü dinlerin doğuş beşiği olan Kudüs’te bile görülmüyor. Bu nedenle belgesellere, geniş gazete haberlerine konu olan bu mirasa hep birlikte sahip çıkalım ki toplumumuzdaki ‘DENGE’yi koruyabilelim. Gelin bu hoşgörü ve ‘DENGE’ye hep birlikte sahip çıkalım