Günün en önemli olayı: BaccalauréatGünün en sansasyonel olayı: Annemin telefon edişini takip eden tartışmaGünün en verimli çalışması: KolilerGünün en eğlenceli olayı: “Kızlar” (zaten ne zaman neşeli değil ki o ekip? İnsan kendi kendine kalınca sıkıntıya düşmek kolay oluyor. Yanında bazı insanlar olduğunda, sıkıntıya düşmek daha kolay oluyor. Ama bir de başka bir bazıları var, onlarla sıkıntıya düşmek imkansız oluyor. Bir süreden sonra zaten sıkıntı mıkıntı düşünmez oluyor insan, her şeyi kabullenmeye açık oluyor)Günün lafı: Arnavut aksisi (annem kendime yakıştırdığımı duysa, söylemekten vazgeçer)Günün şoku: 12 gün içerisinde 6 kitap okumak için, 2 günde bir kitap bitirmem gerektiğini fark etmem. Akabinde gülmem.Günün hayal kırıklığı: Dönüşün 17’sinde olacağını öğrenmem. Harika.Günün en lüzumsuz çalışması: Yanık kokusu gitsin diye camları açmak. Geçmedi evet.Günün korkusu: Şu anda üzerime doğru uçmakta olan çirkin kelebek (doğaya yabancı, apartman çocuğu bir insan oldum ben de. Üf ayrıca, kelebek dediğin bir yere konar daha da kımıldamaz böyle gecelerde. Bir hiperaktif yönü var bunun. Öldürmeye de kıyamıyorum. Kelebek olduğundan şüphelenmeye başladım. Gergedana fil deseler inanabilecek bir insanım.)Günün vakit kaybı: Kelebeği banyoya hapsetmeye çalışmak.Dış faktörlerden dolayı (mesela Çirkin Kelebek) durmak zorundayım sanki.İmdat.Günün en lüzumsuz çalışması, yani camları açmak (-pencereleri denir ona) hem günün korkusunu hem de günün vakit kaybını yaşamama sebep oldu. Karlı bir çalışma olmadı bu. Şimdi uyumadan önce bu odanın ışığını açık bırakacağım ki yatak odasına gelmesin bu hayvan. Hayvan işte be kelebek deyince belli olmuyor o yönü. HAYVAN.