bildirgec.org

Başlık girmekten yanayım, ama aklıma başlık gelmiyor.

agir-hafif | 01 June 2002 17:06

Arkadaşlar, şahsıma göre son üç senede çıkan en sağlam şarkı bence “15 Feet of Pure White Snow”dur. (Nasıl saptama ama)… Nick Cave meraklıları mutlaka biliyorlar, ama bu siteyi de tavsiye ediyorum, herbişey var içinde Nick Cave ile ilgili.

ses kartsiz mp3 dinleme

enemy | 01 June 2002 15:26

aynen yaziyorum;

Erik Thiele isimli bir vatandaş Ses kartını kendi yazdığı bir programla monitöre göndermiş ve oluşan AM radyo frekansını bir şekilde radyo alıcısıyla radyoya aktarıp dinlemiş

kaynak : linux.org.tr

program : erikyyy

Bu otobüste siz de vardınız

rehin | 01 June 2002 14:34

Otobüs tıklım tıklım doluydu. Önce, otobüse binmenin akıllıca bir iş olmadığını düşündüyse de, başka bir çaresinin olmadığını anladı. Gideceği yere çok geç kalmamalıydı. Ön kapıda bir yığın insan oğul oluşturmuştu sanki. Yok yok, önden binemezdi, çareyi arka kapıdan binmekte buldu. Bileti nasıl olsa elden ele gönderebilirdi. Arka kapı, bir uzay gemisini andırırcasına yavaşçana açıldı. Hidrolik kapıdan çıkan ?tıs tıs? sesleri onun sinir sistemini alt üst ediyordu. Uyuz mu uyuz bir sesti bu. Alçak tondaki bir osuruğu hatırlatıyordu ona. ?Ne işim var burada benim? diye geçirdi aklından. Bu kalabalık?.. Kalabalıkta bulunmaktan, üstelik tıklım tıklım dolu bir otobüste göt göte olmaktan nefret ediyordu. Bir yığın öküzün arasında ne arıyordu. İşinden evine, evinden işine sürüklenen, rastgele bir yaşamın hem oyuncusu hem de seyircisi olan bu sürüye nasıl tahammül edebilirdi. Arka tarafın nispeten daha sakin olmasının verdiği rahatlıkla otobüse çabucak bindi. Bir sürü göz onu izliyordu sanki. Bir sürü öküz gözü… Çaprazında duran adam ona bakıyordu ve kim bilir aklından neler geçiriyordu. Otobüse arka kapıdan bindiği için, bu durumu suistimal edebileceğini örneğin. Adam gerçekten de böyle düşünüyor olabilirdi. ?Bak şimdi, bak, bak… Kaltak karı arka kapıdan bindi. Ohh, ne ala. Bak, bak, bak… Biletini atmayacak, beleşçi orospu. Hiç bir hareket yok işte, atmayacak bileti. Ayıp, ayıp… Şuna bak, gümül gümül bir karı. Hele bacakları…? Evet, evet evrimsel sürecini pek tamamlayamamış orangutan ayısı kılıklı bu yarmanın kesinlikle böyle düşündüğünden emindi. Adamın bu düşünceleri, sanki gözlerinden akıyordu. Adam, ona hem içerliyor, hem de gözleriyle taciz ediyordu. Kadın hemen çantasına davrandı. Biraz da korkutmak istiyordu adamı. Bir kılıcı kınından çekercesine otobüs bileti çıkardı oysa. Aynı adama uzatarak, ?öndekine lütfen? dedi. Kadının ses tonunda öfke vardı. ?Puşt? dedi içinden, ?puşt oğlu puşt?. Otobüs, her duraktan yolcu aldığı için, daha çok kalabalıklaşmış ve adeta konserve kutusu gibi sıkış sıkış olmuştu. ?İlerleyelim beyler? diyenler, ?önüne baksana, ayımısın? diyenler, osuranlar, aksıranlar, tıksıranlar, uğultular… Bir cehennemin içinde bulmuştu kendini kadın. O sırada bir yüzle karşılaştı. Tanıdık bir yüz, yabancı değil diye geçirdi içinden. Usulca yanına sokuldu ve ?beni tanıdın mı? diye sordu. Kadın dikkatlice baktı solgun yüzlü, kalın bıyıklı bu adama. Tanıdı. Teyzesinin kızı Nihal?in doğum günü partisinde karşılaşmıştı bu adamla. Pek sohbeti olmamıştı ve hoşlanmamıştı bu adamdan, ama adam onu hemen tanımıştı. ?Evet sizi çıkardım? dedi kadın. ?Nereden çıktı bu herif şimdi? diye geçirdi aklından. Adam gözlerini ondan ayırmıyordu. Kadın rahatsızlık duymaya başladığı adamın bu bakışlarını küstahlık olarak yorumladı. Adam bir yandan sorular soruyor, bir yandan da göz süzüyordu. Resmen sarkıntılık bu diye düşündü kadın. ?Alçak köpek, senin gibileri iyi tanırım ben? dedi kadın, çok kısık bir sesle. ?Bir şey mi dedin? dedi adam. Kadın, ?Nihal?i görüyor musun diye sormuştum? diye lafı değiştirdi. Doğum gününden bu yana görmediğini söyledi adam. Kadına işinin olup olmadığını sordu. Kadın, vakit geçirmek için öylesine bir geziye çıktığı söyledi. Adam, ağzı kulaklarında, onu bir kafeye çay içmeye davet etti. Kadın içinden kocamak bir ?Siktir? çektikten sonra adama, ?Bilmem ki, düşünmem lazım? dedi. Kadın sıkılmaya başlamıştı bu küstahtan. Artık adamın sorularını dinlemiyor, yanıt vermiyordu. Birden paniğe kapıldı. Adamın sarhoş olup olmadığını anlamaya çalıştı. Adama bakmamak için başka tarafa çevirdi başını. O sırada aniden irkildi. Bacaklarında bir elin gezindiğini anlayınca bastı feryadı. Otobüs birden karıştı. Kadın çığlık çığlığa tepiniyor, sürekli ?işte o adam, o adam? diye bağırıyordu avazı çıktığı kadar. Otobüs durdu. Kadın inmek istedi. Kendini mesih sanan birkaç dangalak beduş kadının yanına gelerek, taciz edenin kim olduğunu sordu. Kadın hanzo kılıklı bu hıyarlara pek güvenmese de, ?işte bu namussuzdu? diyerek, doğum günü partisinde gördüğü adamı işaret etti. Adam kıpkırmızı, lodos balığı gibi şapşallaşmış bir yüz ifadesiyle baktı kadına. Yolcuların bir kısmı adamın üzerine üşüşerek, bir güzel sopaladı. Zaten hepsi dünden hazırdı böyle bir olaya. Kadın tacize uğramış, uğramamış bu önemli değildi onlar için. Hem zaten o adam olmasa bile, içlerinden biri aynı şeyi yapabilirdi belkide. Önemli olan, avuçlarının kaşıntısını dindirmek isteyen bu dayak babalarının ?icraatıydı?. Otobüsten atılan adam, kan revan içinde, ?ben bir şey yapmadım? demekle yetindi çaresizce. Bir ahlak meselesini çözmek için şiddet uygulayarak rahatlayan bu güruh, şişine şişine bindi otobüse. Hidrolik kapı kapandı; tıs tıs… ?Hıyar ibne?, ?yavşak pezevenk? küfürleri, hakaretler, ?nasıl da gömdüm yumruğu abi?ler homurtuları otobüsü sardı. Kadın üzgün ve sinirli; boşalan bir koltuğa oturtuldu. Bunlar yaşanırken, kadının, otobüse ilk bindiğinde bileti uzattığı orangutana benzeyen adam derin bir oh çekti içinden. Asıl tacizcinin kendisi olduğunun anlaşılmamasından hoşnut, biraz da korkulu, kadına kolonya tutuyordu.