Bilirmisin ki kadın bizim ananemizde beyaz bir çiçek gibidir .Mavi bir ışık gibi,hani el değince bozulan ve gölge düşünce küsen…Gülü solmaz kadının ve asla leke konmaz böyle kavlü karar kılınmış ezelden.
böyle yazılmış alnımıza emanet kaderleri , bereket fidanlarını büyüten süslü bahçelerce verimli kıldılar kendilerini kadınlar,serdiler ayaklarımıza mutluluğu sevinci..Kahkahalarında papatyalar açtı hep.
Evren yüklü çağrıların başlığıdır bir kadın , hayat yüklü şiirlerin kafiyesidir…En kara ilk akşamlarda bahtımıza doğan en parlak ilkyıldızlardır onlar.Şen sahnelerin perdesini açan da kapayan da hep bir kadındır yüreklerde.Bir kadın mutlu ise elbet mutludur erkekde .Ev yapan ve ev yıkanda; karları toprak eden de ve yeşili yaprak eden de O’dur …Hanım da hanımcık da sevgili de sultan da …
Gözüm , canım bitanem , sevdiğim,devletlü sultanım … Düşün bir hangi kara geceydi terkettiğinde seni ya ki ihmal ettiğinde onu .Düşün bir adını hangi kurşuni gecede silmiştin kitaplardan ve hangi çiçekti onu sana hatırlatan lacivert akşamlarda?…Bir şarkı varmıydı mehtaba karşı birlikte söylediğiniz ya bir türkü ıssız tarlalarda?…Çoğalan hangi salıda bağırmıştın yüzüne karşı ilkin ve hangi pazarda çatılmıştı kaşlar, düşün bir?…Sığ rüzgarlardan kaçırıp ^^Evim evindir!^^ peri masallarını vadettiğini ne vakit unuttun? yalnızlığın tenhalaşan sokaklarında hangi ayın hangi gününde çalmıştın kimliğini yeni bir kimlik vadederek?…Hatırlıyormusun dostum hangi mevsimdi atları çalınmış arabalarda yapayalnız bıraktığın onu?Ne kadar da erken unutulmuş o sözler,şu yeminler , öteki hayaller dostum ne kadar da erken…
Cemrelerdi umutlarınız hani dostum,birlikte havaya ve suya ve toprağa düşürülecek?…Yağmalanmış kentlerin kapısında o halde neden ağlıyor bir kadın dostum?Neden ağlıyor;gözyaşları inci mercan?Paramparça damarların yanık türküsünde seni okuduğunu bilmezmisin dostum ?Azgın hecelerin konuştuğu sayfalarda seni yazdığını duymazmısın?…ya zebercetlerden hareli ağıtlar yazdığını kaldırımlarda nicedir ve nicedir hicranın böğrüne ciritler sapladığını savaş meydanlarında? Ertelenmiş hayatları ariyet umutlara karıştırıp bebesine süt yaptığı gecelerde söndürülmüş kandillerin fitilince yandığını ve kırk kere kırdığın kalbinin kırbirinci defa seni anarak bütünlendiğini farketmez misin?…
Ecel akıncıları gelmeden dostum durma var git tut ellerini ve sevgini söyle ona, sevgini söyle.Kerpetenlerle bir bir sökülmeden çivileri yapının ve bir çocuk belki bir kilim deseninde damperli kamyonuyla şevkat kumlarını toplamaya çalışmakta. Bir baba nedir ki dostum bir anne olmadan?Gülü solan bir dal nedir ki ?…
Dostum var git aklını bulandırmadan zulümleri yıka elinden ve ver hakkını her dem taze baharın.Yakasına bir beyaz çiçek tak;yaprağı tebessüm tomurcuğu sevgi olsun. Son baharlarca savrulan hasretleri topla bir bir, saman sarısı rüzgarlar alıp götürmeden . Son kuşlarda göçmeden bir sıcaklık sun kadına, bir ışık yak ruhuna…Bir mavi ışık.
Senin gibi nazenine nazenin işler münasiptir. Ayetlere adanmış bir doğum sonrasında dostum, kır saçlı kentlerin yorgun düşüncelerini sil hafızandan ve her günü bir tesbih tanesi gibi zikrederek yıldız topladığın gecelere yaz. Masanın en trajik yerinde çatıver iki tel sihirli saçı birbirine ve yağsın üzerinize çareler, umutlar, ihsanlar, lütuflar ve keremler…
Havai fişeklerin renkleri yağıyor üstüne bitanem hissediyormusun_?……….

Dipnot: Yazı Başlığı, Tevfik Fikret’in bir özdeyişidir.