bildirgec.org

shmoo

11 yıl önce üye olmuş, 59 yazı yazmış. 856 yorum yazmış.

Polis yakalasa da ,Niye?

shmoo | 14 April 2002 22:25

Sevgili Günlük,

Naber? Anladım sen hep aynısın. Ben mi? İyi olmaya çalışıyorum. Dün CnbC-e kapalıydı. Bütün gün sinir oldum. Simpson’s ve Seinfield’ ı izleyemeyeceğim düşüncesi beni deli etti. Gece yarısını geçince(bu ne manada bi sözcük böyle?) seinfield’ ı verdiler,izlediğim bi bölümdü ama ben yine de izledim ,daha önce izlememiş gibi yaptım. Pazar sabahı yine verirler bi bölüm nası olsa diyerekten uykuya daldım. Sabahta izlediğim bi bölüm vardı. Küçük Seinfield! Horoz alıyo hani Kramer. İŞte onu da izledim. İşte , nihayet hem Simpsonları hem de Seinfield ı izleyebilecektim. Kapı çaldı,hırrr! Eniştem gelmiş,bi eve niye bi enişte gelir ki? Oof, konuşçak şey bulamadıkça kadınlara benzer mimiklerle bi dolu aile dedikodusu yaptı. Hiç yakıştıramadım enişte. Neyse fazla bişey kaçırmamışım,afiyetle izledim hepsini. Malesef beklediğiniz bişey var ,ama yok bişey. Yani bu sadece,bu sabah kalktım, elimi yüzümü yıkadım,yemek yedim,kardeşimle kavga ettim,camdan dışarı baktım. Bakarken de ekmek atıyım dedim, kuş falan yer belki diye,Uzuyor farkındayım:= Pazar da bitti. Yarın pazartesi ama tesi bile değiştiremiyor pazarla aynı olacaak. İşte asıl sorun da bu. Seyahat etmem gerek sanırım. Bana bu konuda yardımcı olacağını biliyorum. Şİmdiden teşekkür ediyorum. Tavsiyelerine ihtiyacım var. Pazar gününün geldiğini hatırlayamayacağım bi yer olsun lütfen. Ama rica ederim yapma! Bana böyle hakeret edemezsin! Günlük! Sefil yaratık! …….(hımmm) Haklısın galiba,tamam bavullardan bi tanesini bırakıyorum. Tamaam.Agresifleşme lütfen. Sinirlerim bozuk. Sanırım hamileyim. Ama bu imkansız.

birini öldürmek zordur,pazartesi bile

shmoo | 11 April 2002 17:35

14.Kısa Film Günleri’ni de acı tatlı anılarla geride bıraktık. 2 gün için yaşadıklarım ise beni derinden etkiledi. Günlerden bir gün, bi kaç arkadaşım ve ben Taksim de buluştuk ve anlatılmaya değmez şeyler yaptık. Sonra tam dağılıyoduk , duraklara ilerliyorduk , benim aklıma bu kısa film gösterimi geldi. Ücretsiz ,ne güzel. Enfes! Söyledim arkadaşlarıma gelmek istemediler. E iyi deyip yalnız başıma gideyim dedim. Fransız Kültür Merkezi’ne gittim. Filmler başladı. Güzelleri de vardı kötüleri de. Fransız filmlerinden birinin yönetmeni, filminin gösteriminden sonra aramıza katılıp sorulara cevap verecekti.Çok kalabalıktı zaten, kısa filme,sinemaya gönül vermiş herkes oradaydı.Yönetmenin birini öldürmek zordur,pazartesi bile adındaki kısa filmi hoştu gerçekten de. Ünlü bi seri katile dönüşme hevesi içindeki birinin , öldürmek adına sergilediği beceriksizliği anlatıyordu. Yönetmen de Eric,çok sempatik bi adam.Başlandı sorular sorulmaya; biri kalkıp bişey soruyo, salonda bi hengame ,ayy bu ne biçim soru! Sanane be adam yapmış işte! Allam ya merak ettiği şeye bak tarzı yorumlar. Ne kadar kaba! En can alıcı yorum , huysuz olduğu belli bi kadından geldi: – Ya yeter ama ,böyle sorular sorucaksanız sormayın! Haydaa, herkes döndü bi arkasına baktı. Bekle be kadın,içinden konuş böyle. Bence çok büyük bi kabalıktı. Yoruma açık herşey,herkes istediğini merak eder ve de sorar. Bunda bu kadar katlanılmayacak ne var ki? Sanırım kendini aydın sanan bazı kesimlerden bazı insanlar, çok dar bi çerçeveden bakıyorlar.Her zaman prfosyonellik istiyorlar. Ufak tefek cahillik gördükleri meraklara saygısızca yaklaşıyorlar. Bi de filmde bi sahne vardı. Adam kedinin tekine elektrik veriyodu ,bi kaç kişi güldü,komik buldu.Sahne de komik olsun diye çekilmiş zaten,belli bi sadistlik söz konusu değil.Aynı şey burda da oldu. Gülenler oldu,yine bi uğultu,buna da gülünmez ki falan diye.İnsanın kafası karışıyor. Yapılan kabalık mı, özgürlük mü? Mesela orda kadına kalkıp sizin yaptığınız da kanımca gereksiz diyebilirdim ama demedim. Birisi kalkıp da bana aynı şeyi derdi mesela. İşte bu böyle sürüp giderdi,ama ahlak bakımından olmaması gerekir bence. Ya da herkes dilediği gibi bağrınsın mı? Amaan ne bileyim yaa,kafam karıştı işte.Şu an net bi fikrim bile yok.O dakikada çok kızmıştım kadına ama şimdi kızmıyorum. Çok seslilik her zaman renk getirir. Herkesin sevip sevmediği renkler vardır.Kİm kendine ne yakıştırıyosa onu giyer. BU kadardır.

Ispanaklı makarna

shmoo | 08 April 2002 17:37

Küçüktük, çok küçüktük. Sanırım ilkokulduk ama kaçtık bilmiyorum şimdi. Hatırlamıyorum,aslında çocukluğumdaki bi çok şeyi hatırlıyorum ama bunu hatırlamıyorum. Neyse, şu Köyden İndim Şehre (doğruysa) filmini yeni izlemiştim, evin bahçesinde altın, yüzük falan bulmak için kazıyoduk toprağı. O dönemlerde her izlenen filmden etkileniyordum. 7 renkli çiçeği arıyan bi kız çizgi filmi vardı, böyle bi kolyesi vardı, onu çeviriyodu, şimşekler çakıyodu, kılık değiştiriyordu durmadan. Ben de etkilenmiş olucam ki, eskiden tırnak makasları böyle yuvarlaktı, büyüktü. Değişikti,bi ip bağlayıp onu boynuma astım, bütün gün yedi renkli çiçeği arıyordum, amacım o kızdan daha önce çiçeği bulup, bulmaktı işte. Gerisini o zamanlar düşünemiyordum. Boş zamanlarım böyle değerlendiriliyordu! Sonra bi de İstiklal Marşımızdaki, ^^Düşün,altında binlerce şehit yatanı^^ adlı dizelerden etkilenip, yine evin bahçesinde, şehitlerimize ait olacağını düşündüğüm metal armalar aramaya koyulmuştum. Bi de kocaman bi bilye bulmuştum, onu da sanki herkes onun peşindeymiş gibi davranıp, saklıyodum, ağzıma bile saklamıştım. Köşe bucak kaçıyodum arkadaşlarımdan, onlar ne olduğunu anlamadan beni kovalıyorlar, ben de elimdeki bilyeye: -Kaçıyoruz,bizi asla yakalayamazlar. Dünyayı kurtarıcaz.falan diyodum. Bi de şey olurdu. Öğretmen tebeşir almaya yollardı, ben de o okul bizim 50 odalı evimizmiş gibi davranıp, yanımdakine (yanımda kimse olmadığı halde) evimizi tanıtırdım. Öğretmenler odasının önünden geçerken, burası bizim yemek odamız, burası oyuncak odamız falan diye. Ailem bunların farkına varmadı iyi ki, şizofren belirtiler gösteriyor çocuğumuz diye kaçınırlarken hayal edemiyorum. Sonra bi gün arkadaşlardan biri, hadi sakız çalalım dedi. O nerden etkilendi bilmiyorum ama görevler çoktan dağıtıldı. Ben ve Nurdan bakkal amcayı oyalıycaktık. Şu ne kadar amca, bu ne kadar amca?diycektik. Diğerleri de sakızları avuçlayıp kaçacaklardı, en tehlikeli kısmı bize, yine bize kalıyordu, en son biz kaçıcatık ve oy çokluğuyla hiç bilmediğimiz bi apartmana kaçmaya karar verdik, adam bizi bulamasın diye. Böyle böyle biz iyice hırsız olmuştuk. İflağ olmaz bi şekilde bütün bakkalları soyuyorduk. Sakız, topitop (kolalı olanları çalanlar büyük takdir topluyodu aramızda), çukulata… Ohooo, bi sürü. Günler çok eğlenceli geçiyodu, bütün aburcubur ihtiyacımızı annemizden terlik falan yemeden gideriyoduk. Ama artık büyük oynamamızın zamanı geldi diye düşündük. Planımız, mahallemizdeki tek süpermarket kıvamındaki yere gidip, bişeyler çalmaktı. O gün 3 kişiydik. Markete girdik ve dolanmaya başladık. Ama ne çalıcağımıza karar veremiyoduk, o kadar çok şey vardı ki. Topitoplardan, bonibonlardan sıkılmış olucaz ki makarna çaldık. Yeni çıkmıştı o zamanlar, renkli makarna. Sonradan baktık biz ıspanaklı olanını tercih etmişiz. Zaten bize uygun değildi dedik sonradan. Neyse,biz çaldık makarnayı, bi ara bi hengame yaşandı aramızda kim saklıycak diye. O sırada farkedildik heralde. Tam dışarı çıkıyoduk, kasiyer kadınlardan biri, kocaman gözlükleri vardı, bizi kollarımızdan tuttu. Ne çaldıysanız çıkarın, yoksa ben çıkarırım dedi. Arkadaş,haşır huşur makarnayı çıkarttı kazağının altından. Kadın biraz şaşırdı tabii makarnayı görünce. Bu ne dedi? Çıt yok bizden,çok korktuk. Kadın saydı da saydı,tabii herkes bize bakıyor. Bi kaç teyze, ay yazık yemekleri yok heralde makarna çalmışlar falan dedi. Ama kasiyer kadın durmadan bağırıyordu, salyalar akıyodu kadının ağzından. Ödümüz patladı, annenize götürün beni deyince. Öyle korkmuştuk ki, aramızdan biri afilli bi osuruk patlattı. Hem de pırttan değil, zoooort diye ses çıktı. Çok komikti, kadın napçağını şaşırdı, kokunun da etkisiyle yumuşadı, gözüm gürmesin sizi bi daha falan deyip bizi kovdu. Biz yine iflah olmadık. Ta ki ben pazarda bilezik çalarken yakalanana kadar. Adam ellerimi bi tutmuştu, bırak onları dedi. Sanırım yalnız çalışmaya başlamıştık, yalnızdım o gün. Bilezikleri bıraktım, deli gibi koşmaya başladım. Su depolarının olduğu ıssız bi yer vardı. Orlarda da az cehenneme düşmekten kurtulma oyunları oynamazdık. Neyse,koştum oraya kadar,A llahım nolur beni affet, şeytana uydum allahım nolur bi daha yapmıcam diye ağlamıştım. Sonra bıraktım o işleri, zor oldu ama, aramızdan biri hala devam etti. Napıyo o çalıyo mu hala falan diyoduk. Tıtıtı yapardık ağzımızla. Uzak kalmak zor olmuştu ama kurtardık kendimizi. Yıllar geçti aradan sonra, üniversite yıllarında, yakın bi arkadaşım Migrosta çalışıyodu. Ne hırsızlık hikayeleri anlattı. Bi herif varmış, adam zengin, mühendismiymiş neymiş. Pil şarj makinesi çalmış, ama yakalanmış keko. Halbuki bi osursa salıverirlerdi. Sonra aletin fiyatının 200 katını ödemek zorunda bırakmışlar. Ama adam iflah olmamış devamlı bişeyler çalıyomuş. Walla ben bıraktım bu işleri, yıllar önce. Hala çalasım geliyo bazı zamanlar.

Acaba

shmoo | 20 March 2002 02:32

Kendi genetiksel oluşumumuza bakaraktan,dünyanın var olmasından bu yana,benim ya da senin aynından bi tane daha var olmuş mudur?Akrabasal olarak düşündüğümüzde dedemizin dedesi,onun dedesi,dedesinin dedesi falan diye gittiğinde dedelerden aynısı olan var mıydı?Mesela Galileo’nun teleskop olayına girdiği sıralarda,Mayaların matematiğin sınırlarını zorladıkları ve futbolu insan kafalarıyla oynamayı tercih ettikleri zamanda,Kleopatra’nın intihar ettiği sırada,Nasca’daki o ilginç şekillerin çizimi sırasında benim aynım ama tıpatıpım var mıydı?Bunun olma olasılığı ne?Kesinliliği söz konusu mu?Vardıysa bi daha olma olasılığı var mı?Cinsel ayrıma göre olasılık oranı değişiyor mu?Peki vardıysa benim aynım ya da senin aynın,bunu öğrenme olasılığımız var mı?ya da ne?Evet ne?